90lar türk sineması

olacak o kadar
peşin not: el emeği göz nuru bir yazıdır. biraz uzun idare edin. özet geçmek gelmedi bagrimdan.

önceki 10 yıllarda çekilen filmlerin yükünü almış ve sinemaya yeni bir bakış açısı katmış olan dönemi kapsayan yıllara ait devirdir.
hem 80 darbesi sonucu oluşan politik ortam hem de gelişen teknolojiye adapte olmakla uğraşmıştır. aslında 90'lı yıllar her ne kadar türk sineması için kriz yılları gibi olsa da 2000'li yıllarda ki hızlı kalkışın temelleri aslında 90'lı yıllarda atılmaya başlamıştır.

genç yönetmenler, sinemaya değişik bir bakış açısı getirmiştir.bu dönemde sinemaya girip yeni sinema anlayışlarıyla ürünler veren yönetmenlerin başında, zeki demirkubuz, nuri bilge ceylan, serdar akar, semih kaplanoğlu,derviş zaim, ferzan özpetek ve reha erdem gelir.

filmlerde genel itibariyla göze çarpan ilk özellik düşük bütçeli, gri, kasvetli, minimalist konuların ele alınması ve bireysel sıkıntıları içermesidir. bu dönemde gösterime girme şansı olan film sayısının 150'yi geçmediği söylenmektedir.

ufak bir derleme yapmak gerekirse;

(bkz:masumiyet),
(bkz:zeki demirkubuz)

"zeki demirkubuz, ikinci filmi masumiyet ile sıradan insanlara bakışını sürdürmüştür. hapisten çıkan bir genç, kocası hapishanede olan bir fahişe ve ona aşık bir adamın yani kaybedenlerin, yönetmeninin ifadesiyle bir çıkışsızlık. bir yaşam ahlakı sahibi, duygu sahibi, kalbi olan yoksul insanlara, sorgulayan insanlara hala duygularını dinleme cesareti, onların peşinden gitme cesareti gösteren insanlara dayatılan çıkışsızlıkla ilgili ve bu insanların yani realitenin içerisinde, yani son dönemdeki türkiye fonunda konumlanışları, bunların sıkıştırılma ve yok edilmeye zorlanmasıyla ilgili bir film."

(bkz:tabutta rövaşata),
(bkz:derviş zaim)

"evsiz bir adamın öyküsünü anlatmaktadır. çok küçük bir maliyetle çevirmiştir. filmin seyirciden ilgi görmemesini yönetmeni şu faktörlere bağlamaktadır: “senaryonun manipülatif bir senaryo olmasını yani, seks, şiddet, 10 dakikada bir ritmin artması gibi özellikleri yok. çok tanınmış oyuncular yok."

(bkz:gemide)
(bkz:serdar akar)

"gemide, “bir memleket gibidir gemi” cümlesiyle açılmaktadır. gemide'nin kahramanları aslında 90'larda bir ahlak çöküntüsüne ve bunalıma kapılan insanların bir izdüşümü gibi durmaktadır. filmin bir diğer yönü de laleli'de bir azize filmi ile kimi ortak sahneleri ve oyuncuları paylaşmasıdır. filmin ilk cümlesi gibi toplumsal düzenle gemidekilerin hayatları birbirne paraleldir. “gemide'nin mekanları, gerçeklikle simgeselliği olağanüstü bağdaştıran bir özgünlüğe ulaşır. kimi zaman belgesele yakın bir üslupta, tüm gerçek fonksiyonları içinde gösterilen 'gemi', elbette memlekettir, kaba ve acımasız, gündelik ve sorunsuz, hazır ve tüketici tutumlarımızla bir cennetten bir cehenneme dönüştürdüğümüz şu kendi ülkemiz… laleli semti ise sanki yeni düzenin istanbul'unun simgeleri yolsuzluk, mafya, sömürü kadırımlara taşmıştır.

(bkz:laleli'de bir azize)
(bkz:kudret sabancı)

"ilk filmi laleli'de bir azize'de serdar akar'ın senaryosuyla ve gemide'nin paralelinde bir öyküyle yönetmenliğe başlamıştır. sattıkları erkeğe götürürlerken gemide'nin kahramanlarının kaçırdığı kızı arayan kötü kahramanların laleli'de bir azize. hızlı kurgusuyla gemide'den farklı bir tarzı olan filmin yönetmeni sabancı için “…sinema bir show…sanat değil, başka bir şey değil, ışığıyla, kurgusuyla, oyunculuğuyla…izleyenlere sinemada hoş bir tat bırakmak gerekiyor.” dur.

(bkz:mayıs sıkıntısı),
(bkz:nuri bilge ceylan)

"mayıs sıkıntısı da, ceylan'ın kendi kasabasına dönüşüdür. çehov'a adayacağını ve kendi ailesini oyuncu olarak kullanacağı bir film çevirmek için doğduğu kasabaya gelen bir yönetmeni ve kasabada yaşayan farklı insanları anlatan, gösterişten uzak, yalın, sade bir filmdir."

(bkz:aşk filmlerinin unutulmaz yönetmeni)
(bkz:yavuz turgul)

"60larda ve 70lerde çektiği aşk filmleriyle ünlenen ama bir dönemin kapanmasıyla birlikte çaptan düşen yönetmen haşmet asilkan'ın hikayesi. bir zamanların ünlü yönetmeni devrin değiştiğinin farkındadır ve elindeki son barutunu çekeceği bu farklı film için harcar. "

(bkz:istanbul kanatlarımın altında), (bkz:mustafa altıoklar)

"4. murat zamanında uçmayı deneyen hazerfan ahmet çelebi'nin hikayesini anlatmaktadır. filmin kendisi kadar müzikleri de ses getirmiştir."

(bkz:eşkıya),
(bkz:yavuz turgul)

"türk sinemasının bir nevi rönesansıdır."

(bkz:herşey çok güzel olacak), (bkz:ömer vargı)

"döneminin toplumsal olaylarına hiç girmeden abi kardeşin yine yeniden kaybedişlerini hiciv yoluyla anlatıldığı müthiş bir yapım"

tabi daha ağır roman,dönünce ıslık çal, hamam, piano piano bacaksız, propaganda, mum kokulu kadınlar, tatar ramazan, gece melek ve bizim çocuklar gibi çoğumuzun izlediği nice başarılı yapıtlarda bu dönemin eserleridir.

* boş bakinizlar en kısa zamanda dolacaktir.
john overmars
Ülkenin en hardcore filmlerinin çekildiği dönem.henüz ucuz komedi filmleri peydah olmamıştı.tabutta rövaşata ağır roman istanbul kanatlarımın altında gibi filmleri şu an sinemada gösterime sokamazsınız mevcut konjoktürde.bir açıdan çok özgür işlerin yapıldığı dönemdir.özellikle 90ların sonu.