ben bu yazıyı sana yazdım

ontolojik sancilarimin merhemi
Az önce fotoğrafına bakıyordum... duygularımın değiş tokuşu içinde bir pazarlık halindeyim şu an. Mevsim aniden değişmedikçe, bir öncekinden ya da bir sonrakinden ayırt edilemeyecek belirli bir gün olmadıkça, bu böyle olacak sanırım. Muhtemelen bir çok rengin içinde, diri olana kör, ölümsüzlüğe geçit veren farklı bir iklimdesin. Burada her şey aynı; zalime dönüşen mazlumlar, zorbalara dönüşen teröristler, ipleri ellerinde tutanlar, yalan dolanla dolu medya süprüntüleri ve tayyip bilirsin işte hep aynı... Bir meyve bahçesini sert ve acımasız etkilerden koruyabilmek için etrafına duvar çekeriz bilirsin. O kadar yükselir ki o duvar, güneşi almakta zorlanır ve beslenemez. Sararıp solar... burada meyve çayırları yok. ölümcül bir entropinin eşiğinde, çürüyoruz. Ya Sen! Küçük anaforlarla dolu bir ırmağın kenarında, kirpiklerinin altındaki güneş lekeleri ve pırıltılarıyla orada öylece mutlu musun?
bu başlıktaki tüm entryleri gör