binali yıldırım

peho
''sevğili'' yazan adam 'sosyal medya dilini anlamıyorum' demiş.

ya bu adamlar bize koca bir şaka yapıyor ya da biz mizahtan anlamıyoruz.
keskin nisanci
bu ülkeye yazık ya, cümle kurmaktan aciz birisi 80 milyonluk ülkenin başbakanı olmuş. yani derdim adama hakaret etmek ya da küçümsemek değil ama olmaz bu ya. konuşmasını dinleyeyim diyorum ikinci dakikada dayanamayıp kapatıyorum.
rene
Hocam adamın içinde gizli esnaf varmış yahu. Haberlerde seçim gezilerine denk geliyorum, yapmadığı şey kalmadı adamın. döner kesiyor, bir şeyler kullanıyor, nasıl girişiveriyor karışıveriyor insanların içine şaşırıp kaldım. Bu adam seçim döneminden önce yüz ifadesi hatta mimikleri bile oynamayan dümdüz nottan okur gibi konuşup giden bir adamdı TV'de. seçim döneminde evrim geçirdi adam, mıncıklıyor yaşlıyı, bebeği nerede görse, taksici oluyor. Vay arkadaş ya. Şu performansı seçim öncesi gösterseler düze çıkarız biz bu hırsla size söyleyeyim. Nasıl hırs yaptıysa artık.
rene
Meclis başkanlığından istifa etmeden hemen önce özel garsonu Zeynel Nar'ı müşavir kadrosuna atadı. chp istanbul milletvekili mahmut tanal'ın konuyla ilgili yorumu memlekette liyakatin ve kadrolaşmanın geldiği nokta açısından üzücü;

“TBMM başkanlığından İsmail Kahraman da ayrılırken yakın ekibindekilere kıyak geçip müşavir yaptı. Hatta özel berberini meclis kadrosuna aldırdı. Binali bey de ondan geri kalmadı. Bazıları da şoförlerini istisnai kadrodan memur yaptılar. 657 sayılı kanunun ilgili maddesinde teknik elemanlar için kullanılan bu maddeyi keyfi olarak görev ve yetki suiistimaline çevirdiler. KPSS ile alınması gereken göreve ileri yollarla memur alınıyor. Bu yolsuzluktur, liyakatsizliktir, kayırmadır. Kendi garsonunu müşavir yapan meclis başkanı Allah korusun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olursa kim bilir neler yapar. Giderayak kadrolaşmak görevi kötüye kullanmaktır.”
esdemirei

zenginsozluk.com/foto
Twitter kullanıcısı Ailkersungur'un 11 Haziran 2019 tarihinde attığı tweet'te “Eline kâğıt veriyorlar okuyamıyor, mouse veriyorlar kullanamıyor, tebeşir veriyorlar yazamıyor, seçimlere girecek tarihini bilmiyor, aslında konuşmayı bile beceremiyor. Ama iş bölücülüğe geldiğinde; pekekePKK, lazistan, kürdistan, ekümenlik dilinden düşmüyor” ifadelerini kullandığı AKP İstanbul adayı.
turuncu gemi
bir ara o kadar çok sessiz kalmıştı ki kaçırıldı sandım. şaka bir yana, bir ara chp'nin cumhurbaşkanı adayı olarak israrcı olduğu abdullah gül'ün, kendisini abd'de eleştiren bir gence nefret bakışlarını hatırlıyorum. binali'nin sevgi ve standup pıtırcığı olarak gezmesine rağmen ortalarda yıllardır son basın toplantısındaki manipülelerini düşünüyorum. bir de erdoğan'ın gerçek halini düşünüyorum. erdoğan hepsinden daha samimi. bari içi dışı bir. diğer akp tayfasının dışı ayrı, içi kötü.
bu vesileyle eko başkanı da kutlamak isterim. kendisine sempatiyle bakan uzaktan bir seçmeni olarak, bir gün halkın sevgisi ona da terse dönerse, kendisini asla böyle saçma durumlara düşürmemesini dilerim.
turuncu gemi
önce çok kısa binali yıldırım'ın akp tarihini ele alalım. tayyip beyle olan tarihi, erdoğan'ın belediye başkanlığıyla başlar. istanbul'un bugüne kadar gördüğü en başarılı belediye başkanlarından birisi olan ali müfit gürtüna zamanında biter. ne sebeple bu görevinin bittiği, bütün namuslu internet medyasında manşet manşet ortalıktaydı bugün.

akp ile tarihi 2002'de ilk abdullah gül hükümetinde bakanlıkla başlar. malumunuz üzere tarihimizin en uzun süre ulaştırma bakanlığı yapmış muhterimidir kendisi. ve dünyada eşşeğe binmekten bile daha güvenli kabul edilen ölümlü tren kazaları tarihidir bu tarih.
ve bakanlık bünyesinde, bütün dünya ihale yasalarına, hiç bir dinin ahlakına uymayacak şekillerde ihalelerin verildiği, 1 liralık işlerin şirketlere 5 liraya yaptırılıp şişirilmiş şirketler tarihidir. ve bu şirketler kamunun kefaletinde dışarıdan borçlarla yapılmıştır. bugün kıçımıza giren krizin en önemli müsebbiplerinden biri de işte bu tarihtir.

asgari ücretle otoyollarda yığınların aç acına çalıştırılarak, köle tacirlerinin bu insanlarımız sırtından milyarlar kazandığı bir tarihin adıdır bu tarih.

yani anlayacağınız salt yumuşak g yazamamak, mause kulanamamak kadar masum değildir olmamalı eşeltirilerimiz ve sorgulamalarımız.
yara ve pislik çok daha derinlerde.
turuncu gemi
çok iyi bir kumarbaz ve çevresindekilerden zeki bir insan. başıma bir şey gelmeyecekse malum uzun boylu sevgi insanımızdan bile zeki olduğunu ifade etmek isterim.
ben şimdi burada sadece tarihsel nitelikte bir çalışma olarak ''kürdistan'' terimini kullanırken 2 defa düşünürüm. yani hiç siyasi yanı olmayan bir çalışmadan bahsediyorum. hani bizim halkımızın ekseriyeti kürt düşmanı değildir ya, pkk'ye düşmanlardır. mesela 1000 bin sene önce anadolu'da olan bir savaşla ilgili yazıda, haritadan örnek versem ve o haritada ''kürdistan'' varsa ne olur ne olmaz? o bölge 1000 sene öncesinde bir isimle daha anılır o ismi yazsam halım zaten perişan. gel de bu ülkede bilim yap işte. pontus mesela, bu vesileyle söyleyeyim uluslar arası haritalarda doğu karadeniz demektir. yılanın başı falan demek değildir. aynı kapadokya'nın ''özgür atlar ülkesi'' demek olduğu gibi.

dediğim gibi binali bey iyi bir kumarbaz. seçimleri kazanmanın tek yolunun kürt oyları olduğunun farkında. bu uğurda şal şepik giyip stran bile söyler iyi bir siyasetçi. işe yarar mı? yaramaz artık bu saaten sonra. zaten giydirmezler de o kadarını. halkı kürtçe selamladığı konuşmayı izlerseniz hemen arkasında sağ tarafında duran derinlerin temsilcisi olan bıyıklı, düz saçlı, gözlüklü dayı'yı görürsünüz. bir de ''pekeke'' diyor konuşmada. ilgili silahlı örgütün ismini ''pekeke'' olarak okumanın örgüte yakınlık duymakla hiç bir ilgisi yoktur. bilimsel olarak türkçede ''k'' harfi ''k'' diye okunur çıldırtmayın beni. ''ka ka'' ney?

binali bey seçimleri kaybettikten sonra üzerine pelikan tayfasını salarlarsa hiç şaşırmam. şöyle başlıklar görebiliriz sabah gazetesinde ''seçimleri bu kripto pekkalı'' yüzünden kaybettik. o zaman düşünce özgürlüğünün evrenselliği adına yerimi binali beyin yanında alırım. yok lan almam tabii ki skmde bile olmaz. bakanlığı döneminde, dünya emek tarihinin en dip sömürü mekanizması olan taşeronluğu mükemmeleştiren adamın yanında ne duracağım?