bir yazı

icgqhs
ilk başlarda mevcut olan ve 2 yıldan uzun bir süredir mevcut olan 2 şey vardı, birincisi onun ne kadar naif ve keskin olduğu ikicisi ise benim şaşkınlığım...

zaman geçerken umut ya da diğer kavramların tamamen unutmuş bir halde sadece seyrediyordum onu. onu seyretmek müthiş bir şarkının notları ile sözlerinin uyumunun ötesinde bir şey.
bir albüm çıkarken bütün şarkılarını beğenmeniz bile buna eş değer değil yanından geçmez.
seyretmek...
bazen tepki vermek adına canhıraş bir halde yelteniyorken buluyordum kendimi...
ki kendimi bulduğum çok az zamanlardan biriydi o anlar.

kalbim demesem bayım, ruhum desem, hücrelerim desem? evet, burada bir kelebek değil, bir deprem olurken ona neyi, nasıl anlatmaya cüret edebilirdim ki. ki gerçekten bunu ne anlatabilirdi ki?
hangi satır, hangi bakış ya da bir telefonun tuş yada mikrofonu ha...

zaman geçince kendimi şımartmak yada bulmak adına ya da "ulan dün bitti, yarın yok be oğlum"
dedikten sonra başlayan sürecin bana getirisi tabiat aşkı ya da evrene olan saygı.
çünkü bayım, size eğer hayatınızın tam ortasına gelmiş ya da size göre sonu olduğuna emin olduğunuz bir dönemde yepyeni bir renkten bihaber yaşarken o notaları duyduğunuzu ve en sevdiğiniz filmin final sahnesinin hiç olmadığını ya da çıkmaz diye girdiğiniz yolun istediğiniz yere çıkması ya da ölümden sonraki hayatın garantisi?
fark ettiniz mi? birden fazla şey ilk ve evren size hediye sundu diye...
bense koparılmış bir papatya.


devam edecek...
bu başlıktaki tüm entryleri gör