gelecek

ontolojik sancilarimin merhemi
1900'lü yılların başlarında 26 yaşındaki bir insanın "olabileceği" şeyler repertuvarı oldukça genişti. gelecek zengindi o zamanlar. bugün gelecek oldukça yoksul, çünkü onu planlıyoruz. kariyer planlaması en belirgini. aile planlaması, sağlık planlaması (ki sağlığa bunun kadar zararlı bir şey daha var mıdır, bilmiyorum), o planlaması, bu planlaması derken ölüme doğru yanaşıyoruz. üniversite öğrencisisiysek aşağı yukarı ne olacağımız bellidir. doktora yapıyorsak daha da belli. yarın ne olacağını kestirmek giderek kolaylaşır. 25 yaşında bitmiş bir partide hissetmemek için hayatındaki her şeyi ters yüz etmek belki partinin devamını sağlayabilir. (:

şöyle de düşünebiliriz: 1900'lerde ailesini "reddedip" yollara düşerek tek başına montmartre'a gelen ve havadaki aylaklığa teslim olan genç bir ressamın (bir erkek figürü canlandı, değil mi?) "olabileceği" kaç türlü şey vardı? bence burada bunu sormaktan ziyade, büyük bir reddedişten bahsediyorum. genellikle hayatı ebeveynlerimize zehir ettiğimiz ölçüde kendimizi gerçekleştiririz. aristokrat bir baba, eğer toplumcu şair bir kızı veya işçi bir oğlu varsa dikkat çeker (ancak bu bir yandan da o iki evladın "olabilecekleri" şeyleri ölümcül şekilde sınırlar, başka bir mesele).
bu başlıktaki tüm entryleri gör