kanal istanbul

turuncu gemi
bu işin nasıl büyük çevre felaketlerine yol açacağına dair zaten saygın bilim adamları yazıp duruyor. meşhur beklenen deprem riski ile alakalı da nitelikli ve cesur bilim adamları söyleyeceklerini söylüyorlar. halkın oyuyla seçilmiş belediye başbakanı da şimdilik iyi bir muhalif seyir izliyor.
fakat ben bugün işin daha çok sosyolojik şehircilik kısmına bakmak istiyorum.

40 yıldır bütün iktidarların düşündüğü gündüz rüyasıdır istanbul'a vize koymak. böyle mucize görülen bir formülde 3 gram ske sürülecek çözüm olsa yaparlardı şimdiye kadar. böyle bir uygulama zaten seyahat özgürlüğünü kökünden baltalayacak faşist bir uygulama olurdu.
bunun yerine büyük şehirlerde yaşayan yoksul ve işsiz halkların bir şekilde teşviklerle memleketlerine dönmesini sağlamak daha akla uygun bir siyaset olurdu. yapmadılar.
bunun yerine şehirlerde 10 yıl öncesine kadar dutluk olan, ve hep de dutluk olması gereken yerleri rantsal cazibe merkezi haline dönüştürdüler. bu rantsal cazibe merkezlerinden yiyen yedi doymadı, yiyen yedi doymadı. 3. köprüsü, 3. havabilmemnesi ucubeliği de bunun üstüne cabası.

bence bütün istanbul şehircilik politikası bu 20 milyonluk kenti ne yaparız da biraz azaltırız üzerine kurulmalıdır. gerçi artık bu bahsettiğim rantsal dönüşümlerden dolayı iş işten geçti. şimdi bir de üstüne bu projeler gelirse kentin nüfusu 30 milyona çıkar.
söyleyin yapmasınlar.
turuncu gemi
1978 yılında da bilim insanları izmit ve çevresinin sanayi bölgesi yapılmaması için demirel'in kulağında davul zurna çalmışlardı. böyle 1. dereceden deprem bölgesine sanayi kurmanın ileride on binlerce cana mal olacağını bağırdılar durdular. halk da, demirel de hiç umursamadı. 99 depreminde on binlerce öldük.

götümüze köküne kadar saplanan son ekonomik bunalımın teselli yanıydı kanal istanbul projesinden söz edilmemesi artık. bugünlerde neo emperyalizmin en sinsi türünü kuran çin'den kaynak bulunmuş. bilim insanlarının da bas bas bağırdığı üzere bu proje hem ekoloji, hem de deprem riski bakımından göz göre göre cinayettir. imamoğlu'na helal olsun ki bir lider olarak haklı eleştirilerini bağırıp duruyor. imamoğlu'na bu verdiği mücadelede güvenmek istiyorum.

gerçi yine önemli bir bilim adamı olan bülent şık sularımıza karışan zehirli atıkların bizi nasıl senede binlerce kez kanser ettiğini yazdı durdu yakın zamanda. adama 11 yıl verdiler. göz göre göre, annelerimizin, babalarımızın, kardeşlerimizin cinayetlerine yabancılaştırdılar bizi. biz bu hale nasıl geldik?
müttahitlerin kamu kaynaklarını hortum hortum soyan hastanelerin müşterisi artsın diye değer mi ulan bu hallere?
kaptonur
Türkiye'nin gelmiş geçmiş en büyük kamburu olacak projedir.

Karadeniz ve Marmara denizini birbirine bağlayan İstanbul Boğazı'nın kendisine has bir akıntı grafiği vardır. Bu kanal projesi ile Marmara Denizi çöl deniz olacaktır. Ekosistem katlolacağı gibi üstüne bir de gemilerin burdan geçmesini mecburi kılamayacaklar. Kanaldan para kazanacağız kafasında olanlar kafasına iyi soksun. Altına japonya'nın bile imza attığı montrö boğazlar sözleşmesi var. Hiçbir yabancı bayraklı gemiyi oradan geçmeye zorlayamazsınız. Hayal kuranlar kafalarına iyi soksun bunu. Ayrıca yıllarca sürecek harfiyat çalışmaları ve zaten trafik sorunu olan İstanbul'da sayısız köprü yapımı İstanbul'u nasıl fethettiysek aynı şekilde geri kaybetmemize neden olur. Böyle uçuk projeleri kimlerin yaptığı belli. Birileri yedi ceddini doyuracak paralar kazanacak.