#edebiyat

fornost

khemri
arnor krallığının kuzey kalesi olan şehir annuminas eski önemini yitirip halkı azalınca kuzeyin en önemli şehri haline gelmiş olup son kuzey dunedain krallığı olan arthedain a başkentlik yapmıştır.
(bkz:annuminas)

kürk mantolu madonna

parody
türk edebiyatının başyapıtıdır. sabahattin ali'nin 1943 yılında yayımlanan eseri o zamandan beri hâlâ çok satılan kitap listeleri arasında yer alır. 7 dilde basılmış ve 4 dilde de basılacaktır. bir tablodan ilham alınarak yazılan bu romanı sabahattin ali askerdeyken yazmıştır. romanın ana fikrini yazar şu cümlelerle özetletlemiştir:

”Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz?”

anayurt oteli

parody
"istasyon alanından otele çıkan sokağın başında bir çam ağacının gövdesine tenekeden kesilmiş, koyu yeşil üstüne ak harflerle 'otel' yazılmış ok biçimi bir gösterge çakılı; ama yıllar sonra çivilerden biri çürüyüp kopunca okun ucu asağıya dönmüş toprağı gösteriyor, otelin yeraltında olduğu sanısını veriyor insana."

yusuf atılgan'ın kusursuz bir anlatıma sahip eseridir. zebercet karakterini en ince ayrıntılarıyla kurgulamış, postmodernizmin ana teması olan yabancılaşma ve yalnızlık temalarıyla işlemiştir.

(bkz:yusuf atılgan)

yusuf atılgan

parody
postmodern edebiyatın öncüleri arasında yer alan yazardır. öyle ki oğuz atay'dan önce gelerek ona ışık tutmuştur. roman, öykü, çeviri, çocuk kitabı türünde eserleri mevcuttur. "anayurt oteli" romanındaki zebercet karakteri türk edebiyatında unutulmayan karakterler arasına girmiştir. aylak adam romanı da tıpkı anayurt oteli gibi çok sevilmiştir. bu romanlarında postmodernizm'in ana temalarından olan yabancılaşma teması işlenmiştir.

sabahattin ali

parody
türk yazar ve şair. kürk mantolu madonna, içimizdeki şeytan, kuyucaklı yusuf romanlarının yazarıdır. romanlarının yanı sıra öyküleri de vardır. birçok şarkıyı o yazmıştır. "aldırma gönül" ve "geçmiyor günler" de bunlardan biri olup bu şarkıları sinop cezaevinde yazmıştır.

bilhassa (bkz:kürk mantolu madonna) kitabının okunmasını tavsiye ederim. ayrıca bu kitap çıktıktan sonra döneminin en çok okunulan ve satan kitapları arasında yer almıştır ve aradan elli yıldan fazla geçmesine rağmen hala günümüzde en çok satılan kitaplar arasında yer alır.

iz bırakan kitap cümleleri

zeitgeist
benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin, hiç kimsenin anlayamayacağı ölçüde karmaşık ve acayip bir yorgunluktu.

öyle ki, geride kalan taş döşeli sokaklardan büyük büyük caddelere, şehrin tepelere doğru tırmanan boz bulanık görüntüsüne, bu görüntüyü ayakta tutan gürültüsüne, derinlere çöken kirine, kapılardan taşıp parkları ve meydanları tıklım tıklım dolduran apartman yalnızlıklarına, kayıplara karışmış iri gözlü cüceler gibi bu yalnızlıkların gölgesinden uzak uzak bakan çocuklara, sonra sabahtan akşama dek bir yerden bir yere çeşitli bahaneler ve külüstür otobüslerle taşınan insan suretindeki sıkıntılara, bu sıkıntıları süsleyen şarkılarla kitaplara, karanlık sokaklarda karanlık sakallarıyla dolaşan beli silahlı adamlara, yıkıldı yıkılacak iş hanlarına, beti bereketi uçmuş tozlu dükkanlara, harap çarşılara, renk renk ışıklar içerisinde yüzen lüks alışveriş merkezlerine, buralara girip çıkan ıssız kadınlara ve yüzlerini hiç görmediğim daha milyonlarca insanla milyonlarca eşyaya kadar hemen hemen herkes ve her şey bir an için bende yaşamıştı sanki... ya da ruhumun olanca diriliğiyle ben bütün bu sayıp döktüklerimi doğuran, bunları kat kat çevreleyen ve gelecekte gene bunlardan doğup çeşitli kılıklarda boy gösterecek olan hikayelerin hepsini birden yaşamıştım.

hasan ali toptaş - bin hüzünlü haz

iz bırakan kitap cümleleri

zeitgeist
sakın üzülme. üzülme ve bil ki dünya dediğin lüzumsuz bahçe, bazen her yer, bazen tek bir yer, bazen de hiçbir yerdir. insan dediğin kötü tohum, bazen her şey, bazen tek bir şey, bazen de hiçbir şeydir. ama tuhaf olan bu değildir behiye. bu işteki asıl acayiplik, öyle ya da böyle oluşunun aslında hiç fark etmeyişidir. ve işte tam da fark etmediğini fark ettiğin o nefti anda, alemin ritmi bozulur, içi boşalır, bir güvercinin karda bıraktığı ayak izlerine dönersin. sonra azıcık kar yağar, silinirsin. böyledir. yani bütün uzun hikayeler bu kadarcıktır aslında. ne kadar uzun başlarsan başla, sonunda hep kısacık bitersin. bir rüyadan öbürüne devrilirken birdenbire nefesin kesiliverir. ne bahçe kalır geriye, ne çiçek ne de tohum. bitersin.

nermin yıldırım - saklı bahçeler haritası

iz bırakan kitap cümleleri

zeitgeist
yaşam, zamansız. yaşamın hiçbir zamanı yok. çocukluk, kadınlık, erkeklik, yaşlılık, yaşam, ölüm, sevgi, sevgisizlik, doyum, doyumsuzluk, her şey iç içe. akıl, delilik, varlık, boşluk iç içe. kuzey avrupa'nın beyaz geceleri gibi. kararmayan havanın ardından, hemen gene, günün ağarması gibi.

tanımadığın bir kentte ne denli isterdin yitip gitmeyi... ama öyle kolay değil. henüz rüzgarlara doydun mu. sor kendine...

bir yüksekliğin, bir başıma olduğum bir yüksekliğin en ucundayım.

ve bana geceler yetmiyor. günler yetmiyor. insan olmak yetmiyor. sözcükler, diller yetmiyor.

yolculuklara dönüyorum. kentlerden sakladığım resimlere. duramam.

kendimden uzaklaşmam gerek.

kentten ya da ülkeden ayrılmadığım günlerde oteli değiştiriyorum. kendi kendimden böyle bir rahatlıkla, çıkıp gitmeyi nasıl da isterdim.

herhangi bir yol. bu yolun istanbul'da bitmesi bir rastlantı.



tezer özlü - yaşamın ucuna yolculuk

iz bırakan kitap cümleleri

zeitgeist
sonra zaman geçti. zaman hiçbir şeyi düzeltmez. daha beter de etmez. zamandan bağımsız şeyler bunlar.

herkesin kalbinin çizildiği bir yer var. orada görünmez bir duvara çarpıyorsun. daha öteye gidemiyorsun. bütün dünyan o çakıldığın yerden uzanabildiğin yere kadar oluyor artık. ben de o günlerde bir yerde çakıldım işte. ama tam nerede bilemiyorum. hiçbir zaman da bilemeyeceğim bunu.

iffetimizi tesadüfen koruyor olmamız iffetli olduğumuz anlamına gelmez!

yalnızlıktan kudurmuş bir çocuğun arabaların kaportasını anahtarla çizişi gibi ruhumun kemirilişi de hep sinsiceydi. buna rağmen ansızın berraklaştığı oluyor bulanık günlerin: hala soğuk biralar oluyor ve bazen güzel kızlar. yağmurdan sonra saçlarını havluyla kurulaman gibi olmuyor, o kalibrede sevda görmedim. öptüm ama içime çekmedim.

aslında tek kişi sayılmaz mı karanlıkta iki kişi.

kar taneleri birbirine benzemez. sözcükler de benzemez. ama bir cümle başka bir cümleyi hatırlatır her zaman. koşan atlar, düşen atları hatırlatır. yağmur yağar, durur, tekrar başlar. yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir oğlum. spermden mezara kadar... karanlıkta herkese çarpışabilir insan. yalan mı söylüyorum yine, olsun. sen biliyorsun nasılsa. bir sürü doğru söyledik ama burnumuz hiç kısalmadı.

insan zamanını durdurmak istediği yere aittir.

sonrası biraz bulanık... başka bir şeyi ararken bulunan bir şey gibi...

bulduğum yerde yitirdiğim bir şey vardı o sonbahar...

gitmek istemediğin şehirlerden geliyorum geceleri.

sadece geceleri, yapayalnız ve yalınayakken anlaşılabilecek şeyler var.

acılarımız da birbirine benziyor artık. birbirine benzeyen parmaklar gibi ama. her birinin eşsiz bir izi var.

beni al, zamanın dışına götür. biraz sarıl, biraz koru, biraz öp; sonra yine sokağa bırak. elimden tut, var olmayan şeylere ekle, zihnimin bataklığından kurtar.

konuşabilecek gücümüz varsa ağladıklarımız yalan, sahiden bak. beni al, biraz sarhoş et; biraz saçlarına tak, biraz da yağmurların peşinden koştur. beni al, erken öldür; mutsuzluk uzun sürmez.

bütün gün soğukta gezmiştim, duygularım donsun diye.

emrah serbes hikayem paramparça.

iz bırakan kitap cümleleri

zeitgeist
üzerinden zaman geçse dahi unutulmayan, kafada veya gönülde iz bırakan cümlelerdir.


gıli, koyu karanlıktan başka bir şeyin gözükmediği camdan bakarken, gelecekteki hayatı perde vazifesi yapan cama yansıdı. labuşlar, kevaşeler, dans edip şarkı söyleyen bıçaklar ve yeşil çuha üzerine düşen cıvalı zarlar! gelecekteki hayatı, geçmişteki hayatının kötü bir taklidiydi!

geleceği yakın planda görmek isteyen gıli, cama yaklaştıkça, görüntü daha fazla flulaştı. camda, üç çatallı bir gölge belirip yok oldu!

gıli, kolera'nın korkarak yanan sokak lambasını görünce, şimdiye döndüğünü anladı. sokak lambasının ışıklarının yansıdığı yere gözlerini uzatıp gecenin şekillerini seyre daldı. zor nefes alan sokak çocukları, "et yedik" hesabı kürdanla dişlerini karıştırıyor, belki de son havalarını atıyorlardı. bitirim adayları sessiz yürüme provası yaparak gelecek için hazırlanıyorlardı.

gece, derin nefesler alarak ilerlerken, gıli'nin seyrettiği şekiller, yerini birbirlerine neşeli sözler söyleyerek misafirliğe giden kedilere, demir parmaklıklı kapıların önünde zar çalkalayan köpeklere terk etti.

camın önünden korkuyla kaçan gıli, bitirimhanenin düşünce odasına geçip boy aynasının karşısına dikildi. sotadan çıkardığı ojeyi koklayıp bir süre nefesini içinde tuttu.

çıldırtıcı görüntülere tutsak olan gıli, ojenin tadını alamadı. geç de olsa, enerjisinin tükenmekte olduğunu fark etti. aynanın karşısında yumuşak, seri ve ağırbaşlı bir hareketle arap sado'nun yadigarı muhteşem sustalıyı açtı.

gençliğini bir süre daha ayna karşısında seyredip sustalıyı bileklerine indirdi!

arka sokaklarda keman filosu tüm kenti uyandıracak biçimde ağlıyor, darbukalar kalp atışlarını en parlak yıldıza hissettiriyordu...

çıt

metin kaçan ağır roman
3 /