#tarih

osmanlı torunu

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
22 ekim 2019 20:00'da babylon'da 35 lira bilet fiyatıyla yayınlanacak olan 140journos'un belgeselinin adı.

belgeselin açıklaması olarak biletix'te “140journos'un yeni hikayesi osmanlı torunu, şanlı ecdad söylemlerinin duygu dünyasını şekillendirdiği 5 çocuk annesi muhafazakâr bir motokurye ve ecdadın bugünkü gerçek temsilcilerinden bir şehzade ve bir sultan üzerinden toplumun osmanlı'ya duyduğu tuhaf özlemi inceliyor. topluma aşılanan osmanlı anlatısının sıra dışı dünyasında bir yolculuğa çıkıyoruz” ifadelerini kullanmışlar.

the incredible turk

esdemirei

1958 yılında Amerika Prudential Insurance Şirketi tarafından hazırlanan, yapımcılığını Burton Benjamin'in, senaristliğini Lael Wertenbaker'ın, sunuculuğunu Walter Cronkite'ın, kurgusunu Aram Boyajian'ın müziğini Alan Hovhaness'in üstlendiği Mustafa Kemal Atatürk hakkındaki 25 dakikalık renksiz belgesel filmdir. Filmde Osmanlı İmparatorluğu, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet devrimleri konu edilmektedir. Sırasıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun son durumu; Çanakkale zaferi; İstanbul'un İngiliz ve Fransızlar tarafından, İzmir'in Yunanlar tarafından işgali; Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'nı başlatması ve başarıya ulaşması; cumhuriyetin ilanından sonra yapılan, Ankara'nın başkent ilan edilmesi, soyadı kanunu, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi, şapka kanunu, alfabe değişikliği, sanayi ve ekonomik alandaki gelişmeler, anayasanın kabulü, dış ticaret ve dış ilişkiler gibi devrimler işlenmiştir. Filmin önemi, Mustafa Kemal Atatürk'ün en belirgin konuşmasını içermesidir. Daha önceleri nutuk ve birkaç kısa konuşması dışında görüntülü ses kaydı bulunmayan Atatürk'ün, ABD elçisi Joseph Clark Grew ile birlikte Çankaya Köşkü bahçesinde yaptığı konuşmaya bu filmde rastlanmaktadır. Bu kayıt, Atatürk'ün sesinin daha gür ve tok olduğunu kanıtlamıştır. Hem bu belgeselin yapılmasını ilk olarak teklif eden hem de Atatürk'ün bu ses kaydını film yapımcılarına gönderen kişi Türk gazeteci Altemur Kılıç'tır. Bu konuşmada Atatürk şunları söylemiştir: “Türk milleti tab'en (yaratılıştan/doğası gereği) demokrattır. Bu yüksek gayede zaten çok yükselmiş bulunan Amerika milletinin, Türk milletiyle beraber olduğundan hiç şüphem yoktur. Bu kadarla da kalmayacaktır. Belki bütün beşeriyeti; birbirini sevmeye, eski husumetleri unutmalarına ve sulh içinde bir arada yaşamalarına medar (yardımcı) olacaktır.” [K]

kıbrıs barış harekatı

esdemirei

Bahsi geçen ve 45. yıl dönümü olan olayla ilgili Bülent Ecevit şu ifadeleri kullanmıştır: “İnsanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için adaya giriyoruz.”

onların 29 ekim'i varsa bizim 15 temmuz'umuz var

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
Mülga Ekonomi Bakanlığı Müsteşarı İbrahim Şenel'in Twitter hesabı üzerinden 16 Temmuz 2019 tarihinde attığı tweet'te geçen ifade.


zenginsozluk.com/foto

zenginsozluk.com/foto
Bahsi geçen ifadeyi atan hesapla ilgili Ticaret Bakanlığı resmi Twitter hesabı üzerinden 16 Temmuz 2019 tarihinde attığı tweet'lerde bahsi geçen ifadeyi atan hesabın sahte hesap olduğu, bu hesapla ilgili hukuki sürecin başlatılacağı söylenmiş.

16 temmuz 2019 sevilay yılman'ın köşe yazısı

esdemirei
Habertürk Gazetesi yazarı Sevilay Yılman'ın 16 Temmuz 2019 tarihinde 15 Temmuz 2016 Türkiye Darbe Girişimine atıfta bulunarak yayınladığı “15 Temmuz Yas Mı Yoksa Dinlence Günümüz Mü?” başlıklı yazısıdır. Yazıda bu günün tatil günü yapılarak o günde olayların yıpratıldığı, bunu yapmak yerine o günün anlam ve önemiyle ilgili girişimlerde bulunması gerekildiği, hatta 3 ay karne tatiline giden öğrenciler bilin okula çağırtılarak bu güne uygun törene teşvik edilmesi gerektiğinden bahsedilmiş.

Yazının başlığıyla ilgili kısmının tam hâli şu şekildedir: “Her normal insan, çalışan gibi ben de yıllık iznimden bir parçayı kullanıp kendimi tamamıyla tatile soktum. Tabiri caizse dükkana kilit vurdum. Mümkün olduğu kadar gündemden uzak kaldım. Arada bir ister istemez sosyal medyaya girip neler oluyor memlekette bakındım ama yalan yok bu bakınmalarım bile sadece keyfim öyle istediği içindi. Niye? Ee, çünkü her normal insan gibi bizlerin de yani biz gazeteci, yazar, televizyon dünyası mensuplarının da bir bütün olarak dinlenmeye ihtiyacı var. Neyse. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak yaptığım detoks dün bitti ve artık gerçek hayata döndüm. Dinlenmiş ve gayet enerji dolmuş bir ruh hâliyle tekrar işimin başındayım. Gelelim şimdi ana konumuza. Yani yazıma başlığı verdiren meseleye. Geçen yıl izinde olmadığım için kavrayamamıştım 15 Temmuz gününün resmi tatil günü olmasının ne kadar yanlış olduğunu. Eminim bu yıl da çalışıyor olsaydım yine aynı şey olurdu. Yine farkına varamayabilirdim yani. Çünkü bazen bazı kararların yanlış ve ters olduğunun anlaşılabilmesi için insanın birebir içinde olması ve tanıklık etmesi gerekiyor. İşte ben de zaten iznimin bir bölümünü kullanıyor olduğumdan ancak bu yıl farkına varabildim 15 Temmuz gününün resmi tatil olmasının doğurduğu saçmalığın ne boyutta olduğunu. Neden böyle bir kanaate vardım aşağıda açık ve net bir biçimde yazacağım ama ondan önce 15 Temmuz'un ivedilikle resmi tatilden çıkarılması gerektiğini ifade edeyim. Önümüzdeki yıl kesinlikle resmi tatil kapsamında olmamalıdır 15 Temmuz. Farkında mı bilmiyorum karar verenler ama 15 Temmuz resmi tatil kapsamında olmaya devam ettikçe o gün Türkiye demokrasisine yapılan o korkunç saldırının geri püskürtülmesini hayatları ile ödeyen tüm şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaya devam edeceğiz. Kimse kusura bakmasın ama 15 Temmuz'da şehit olan insanlarımızın canları pahasına verdikleri o direniş, sonraki yıllarda tüm millet iki seksen uzanıp tatil yapsın diye değildi. Elbette ki bu milletin hain ve alçak FETÖ'cülere karşı kazandığı büyük, onurlu bir zaferin günüdür 15 Temmuz ama hatırlatırım o gün aynı zamanda da yüzlerce masum insanımızın da şehit verildiği kara, bedbaht bir gündür. Zannımca çok yanlış bir karardır bu günün resmi tatil ilan edilmesi. Böyle ulusça matem tutulacak bir günde millet topyekûn tatil havasına sokulmamalıydı. Yapılacak şeyler mümkün olduğu kadar günün anlam ve önemini belirten konuşmalar, açık oturumlar, paneller ve resmi anma törenleridir. Tabi ki yapılıyor bu dediklerim. Yapılmıyor değil ama bir kısım bir yandan resmi ve gayri resmi 15 Temmuz anmaları yaparken, bir kısım ise günü, 23 Nisan, 19 Mayıs veyahut 1 Mayıs gibi algılayıp kendini bayramda sanıyor. Şunu da söyleyeyim. Belki yaz mevsiminin tam ortasına geldiği için zor ama eğer mümkünse okullar bile bir günlüğüne açılmalı 15 Temmuz'da ve yeni kuşaklara da hem o gün neler olduğu hem de o olanları kimlerin ve nasıl yaptıkları resmi bir dille anlatılmalıdır. Ben mi fazla sekter bakıyorum bilmiyorum ama 15 Temmuz'un daha 3. yılında iken millet olayı deniz, kum, güneş, uyku ve eğlence ile buluşma fırsatı sayıp rehavete düşüyorsa bir 20 yıl sonra bu günün nasıl hatırlanacağını düşünmek bile istemiyorum. Ne demek istediğimi daha net anlatmak için bariz örnek vereyim sizlere değerli okurlarım. Bodrum'da yazlık evimde anacığımla, oğlumla. Bilindiği gibi her yazlık belde gibi hafta sonları daha dolu olur Bodrum. Öyle kalabalıklaşır ki, cumartesi pazar denizde yüzerken sağdakine, soldakine çarpmamak için kafanızı hep yukarıda tutmak zorunda kalırsınız. Geçtiğimiz hafta sonu durum aynen buydu Bodrum'da. Dün baktım ki Pazartesi olmasına rağmen değişen bir şey yok. Niye? Ee, çünkü dün 15 Temmuz'a denk geldi ve resmi tatil olduğu için hafta sonu tatilcileri de bunu bir fırsat bilip tatillerini bir gün daha uzattı. Denilebilir ki; '15 Temmuz'u biz millet keyfini sürsün, istediği şekilde değerlendirsin diye resmi tatil yapmadık! Doğru anılsın ve anlaşılsın diye yaptık.' Mutlaka niyet budur ama milletin tamamının bu niyeti doğru biçimde algılamasını beklemek zannımca biraz fazla iyi niyetlilik olur. Çünkü nihayetinde o gün neler yaşandığını tam anlayanlar var. Anlamayanlar var. Bir de anladığı hâlde umursamayanlar var maalesef bu memlekette. Devlet nasıl ki daha evvel aldığı tüm resmi tatil kararlarını bir kısım vatandaşın algılamasına göre belirlemiyor idiyse 15 Temmuz'un da resmi tatil günü ilan ediliş kararında aynı anlayış ile hareket edilmeliydi. Haksız mıyım?”

140journos'un 15 temmuz videosu

esdemirei

Türkiye'yi anlamak üzerine belgesel üreten 140journos'un 21 Temmuz 2018 tarihinde resmi YouTube hesabı üzerinden “Teşebbüs: 15 Temmuz Askeri Darbe Girişimi” başlığıyla “Bir kalkışma ihtimali üzerinde duruyoruz. Bu çılgınlığı yapanlar en ağır şekilde bedelini ödeyecektir. Ucunda ölüm dahi olsa gereken her şeyi yapacağız” açıklamasıyla yayınladığı videodur.

gökhan özoğuz'un 15 temmuz posterleri için eleştirisi

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
Athena grubunun solisti Gökhan Özoğuz'un 15 Temmuz 2016 Türkiye Darbe Girişiminin 1. yıl dönümü için kamuoyuna servis edilen posterle ilgili resmi Twitter hesabı üzerinden 13 Temmuz 2019 tarihinde attığı tweet'te yaptığı eleştiridir. Tweet tam hâliyle şu şekildedir: “Bu çizimlerden nefret ediyorum. Çok yanlış. Olayı sanki bütün Türk askeri yapmış gibi hissettiriyor. Acaba bu Türk askeri olgusunun itibarını zedeler mi diye düşünmeden konması korkunç. Bu ülkeyi canı pahasına koruyan Türk askeridir. Bunlar derhâl yasaklansın.”

Gelen Bulgar Selanik Dönmeleri ve Ermenileri Suriyelilerle Gönderelim

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
Bahsi geçen ifadeyle ilgili Bal-Türk Genel Başkanı Ruşen Özcan, 11 Temmuz 2019 tarihli basın açıklamasında “AKP'nin Kocaeli'nin Başiskele İlçe Başkan Yardımcısı Süleyman Özkaraaslan'ın “1989'da gelen Bulgarları, 1950'de gelen Selanik dönmelerini, 100 bin kaçak Ermeni'yi Suriyelilerle birlikte gönderelim. Var mısınız çomarlar?” şeklindeki paylaşımı, kifayetsizliğin, çapsızlığın ve ciddiyetsizliğin kanıtıdır. Daha sonra bunu silip 'ben ironi yaptım', 'özür dilerim' demesi hiçbir anlam ifade etmez. Biz ne Bulgar'ız, ne de Ortodoks Hristiyanııyız. Müslüman Türk'üz, evlad-ı fatihanız. AKP yönetimini camiamızı rencide eden, bu densizlik karşısında, tavır göstermeye davet ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Gelen Bulgar Selanik Dönmeleri ve Ermenileri Suriyelilerle Gönderelim

esdemirei

zenginsozluk.com/foto

zenginsozluk.com/foto

zenginsozluk.com/foto
Bahsi geçen ifadeyle ilgili AKP Başiskele İlçe Başkanı Mustafa Koral Twitter hesabı üzerinden attığı tweet flood'unda “Başiskele İlçe Yönetim Kurulu Üyesi Süleyman Özkaraaslan'ın kendisine ait sosyal medya hesabından, bir başkasına ait sözleri paylaşmak yoluyla Muhacir kökenli vatandaşlarımızı rencide etmesinden büyük bir üzüntü duyduk. Söz konusu paylaşım maksadını aşmakla birlikte, kişiyi bağlayan bir paylaşım olmuş, partimizin görüş ve düşünceleriyle asla bağdaşmamıştır. Ben de anne ve babası Bosna doğumlu, Boşnak bir ailenin ferdi olarak, bu açıklamayı yapmayı kendime görev bilerek, şunu belirtmeliyim ki, Süleyman Özkaraaslan hakkında İl Başkanımız Sayın Mehmet Ellibeş'in talimatıyla disiplin süreci başlatılmıştır” ifadelerini kullandı.

Gelen Bulgar Selanik Dönmeleri ve Ermenileri Suriyelilerle Gönderelim

esdemirei

zenginsozluk.com/foto
AKP Başiskele İlçe Yöneticisi Süleyman Özkaraaslan'ın 11 Temmuz 2019 tarihinde başkasının paylaştığı bir gönderiyi kendi Facebook hesabı üzerinden paylaştığı, anca tepkiler üzerine kaldırdığı paylaşımda geçen ifade. İfadenin tam hâli şu şekildedir: “1989'da gelen Bulgarları, 1950'de gelen Selanik dönmelerini, 100 bin kaçak Ermeni'yi Suriyelilerle birlikte gönderelim. Var mısınız çomarlar?”

16 temmuz 2017 yeliz koray'ın köşe yazısı

esdemirei
Eski Kocaeli Koz Gazetesi yazarı Yeliz Koray'ın 16 Temmuz 2017 tarihli Yerim Destanınızı başlıklı köşe yazısıdır. Yazı 15 Temmuz 2016 Türkiye Darbe Girişimini geçmiş savaşlarla kıyas yaparak eleştirmektir. Yazının tam hâli şu şekildedir: “1. Dünya Savaşı 4 yıl sürdü. Tekrar ediyorum 4 yıl. Yani 16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün. Kafkas, Kanal, Filistin-Suriye, Çanakkale, Hicaz-Yemen, Makedonya, Galiçya, Romanya Cepheleri açıldı. İtilaf Devletlerinin 42 milyon askerine karşı 2 milyon 850 bin kadardık. Kafkas Cephesi'nde SarıkamışRus ordusundan almak için savaştık. 90 bin asker donarak öldü. Doksan bin asker. Çünkü lojistik destek gelememişti. Zaten açlardı, üşüyerek, uykuya dalarak öldüler. Kimi anasını, kimi sevdiğini hayal ederek uykuya daldı. Bir daha uyanmadılar. Çanakkale Cephesi zafer kazanıldı ama bedeli 500 bin insanın ölümü oldu. 253 bini asker, gerisi sivildi. Tarihçiler, hastalıktan ölenlerin bu sayının iki katı olduğunu söyler. Bir de o dönem üç lisenin mezun veremediğini. Galatasaray, Konya ve İzmir Liseleri. Çünkü elleri silah tutuyordu, çocuklardı, dönmeyi düşünmemişlerdi. Dönemediler, tarihe 'meçhul çocuk asker' olarak geçtiler. Çoğunun ismi de mezarı da yok, Çanakkale'de yatıyorlar. Kurtuluş Savaşı, Doğu Cephesi'nde Ermenilerle Güney Cephesi'nde Fransızlarla savaştık. Doğu Anadolu Bölgesi tamamen kurtarıldı, TBMM resmen tanındı. Maraş, Urfa, Adana ve Sakarya'da zafer kazandık. Fransızları yurttan temizledik. Şehirlerimize; Gazi, Kahraman, Şanlı isimleri verdik. Batı Cephesi daha kanlıydı. 1. ve 2. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Savaşı yaşandı. Sakarya Savaşı, tarihe en çok subayın şehit olduğu savaş olarak girdi. İtalyanlar Muğla ve Antalya'dan çekildi. Mustafa Kemal Atatürk, Büyük Taarruz'u başlattı. Dumlupınar Meydan Muharebesi'nden sonra 'Ordular ilk hedefiniz Akdeniz ileri' dedi. Yunan ordusu İzmir'e kadar kovalandı, İzmir düşman işgalinden kurtarıldı. Batı Anadolu Bölgesi düşmandan tamamen temizlendi. Konferanslar, kongreler, ateşkesler, anlaşmalar. Kurtuluş Savaşı da 4 yıl sürdü. 16 mevsim, 208 hafta, bin 460 gün. Binlerce şehit verdik. O binlercenin yine iki katından fazlası bulaşıcı hastalıktan öldü. Yıllardır PKK'ya verilen şehitleri saymıyorum bile. Ve 15 Temmuz. 1 gün bile sürmedi. Tekrar ediyorum 24 saat bile değildi; 15 saat sürdü. Limana yanaşan düşman gemilerinden değil, sağ olsun Recep Tayyip Erdoğan'ın 'eniştesi'nden öğrendik. Ama hazırlıksız değildik. Mesela lojistik destek tamdı. Nedense 4 farklı noktada bekletilen uçaklar-helikopterler, 3G bağlantıları, televizyonlar, radyolar. Düşman bu kez ne İngiliz, ne Fransız, ne de Alman'dı. Bir zamanlar yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, istedikleri her şey verilen 'muhterem hoca efendileri'ydi. Amaç devleti ele geçirmekti ama nedense birkaç tankla darbe yapmaya çıkmışlardı. Her şeyden habersiz, masum erlerle polisi ve vatandaşı karşı karşıya getirdiler. Kardeşi kardeşe kırdırdılar. Kurtuluş yine bizimkilerden; FETÖ'nun kumpas kurduğu Kemalist askerlerden geldi. Ve milletin direnişiyle birlikte darbe püskürtüldü. Sonuç 248 şehit, yüzlerce yaralı. Kısaca evladını beşikte bırakan Nene Hatunlar, kocasını toprağa verip cepheye koşan Kara Fatmalar, çocuk, yaşlı, kadın demeden Atamızın önderliğinde bizlere 19 Mayıs'ı, 23 Nisan'ı, 30 Ağustos'u, 29 Ekim'i bıraktılar. Amma geriye Sarıkamış'ta ölenler için 'halay' çektiğimiz anmalar, 'Yağmur yağıyor çocuklar üşümesin' diye yasaklanan 23 Nisan'lar, her sene hastalık bahanesiyle iptal edilen 19 Mayıs'lar ve güvenlik gerekçesiyle yasaklanan 30 Ağustos'lar kaldı. Velhasıl 'Elin tokadını yemeyen kendi tokadını yumruk sanırmış.' Tarihe altın harflerle yazılan onca zafer, binlerce şehit ve ders alınacak yüzlerce hikâye kalmışken darbenin araştırılmasını istemediğiniz meclis önergeleri, muhterem hoca efendinizi değil de masum askeri karşınıza alarak bastırdığınız afişler, bir türlü temizleyemediğiniz, kovalayamadığınız ve düşmandan kurtaramadığınız vatan varken size de hiçbir güvenlik gerekçesi göstermeden 1 hafta bayram yapmak komik gelmiyor mu? Gelmiyorsa yukarıdaki satırları tekrar okuyun beyler, bayanlar. Destan 3G ile yazılmaz.”

Yazının kaldırıldığı sitenin arşiv linki için: Archive.org
0 /