sessizlik

ontolojik sancilarimin merhemi
sessizlik, bir yandan gücünü aradaki mesafelerden boşluklardan alan bir olgu. bu mesafe ya da boşluk içinde bağların ayakta tutan onları sağlamlaştıran söylediklerimiz ya da bunların sembolü olan yazı. yan yana gelindiğinde el ele tutuşup, birbirinin gözlerine bakmak sessizlik lanetini kaldırabilir. kelimelere, sese bile ihtiyaç duyulmaz. önemli olan zaten paylaşımdır, hissetmektir. bunları başka duyular üzerinden sağlamak mümkün ise sesin hükümdarlığı biter..

sessizliğin en güçlü olduğu zaman da yalnızlıktır ki yalnız ruhlarda kendine rahatça yer bulur. paylaşımın azaldığı neredeyse yok olduğu yerlerdir, yalnızlık çölleri. bu yüzden güçlüdür, sessizlik. bir lanet gibi çöker..

insanın sessizliği zihninde sesin olmamasından değil; bunu paylaşmamasından, dış dünyaya bildirmemesinden ileri gelir. içteki sesin yoğunluğu halsiz bırakacaktır, insanı. bir çok tepkimenin olduğu bir beher gibi taşımaya çalışır içindekileri..

aslında varlığın hiçbiri sessiz değil. kaya bile üzerinden geçen böcekle, bazen üzerinde açan çiçek ile, musallat olan yosunlar ile, toprağın altından geçen su ile, hiç olmadı rüzgarın esintisi ile iletişim halinde. doğadaki varlıkların şahane etkileşimi var aslında. biz insanoğlu olarak yabancıyız. sessizliği en berbat da yaşayan biziz..
ihtiras limani
insan yalnızlığa yatkın bir canlı değil. sessizlikler geçicidir, kendini tamir etmek ya da kendine yeniden değer vermek amaçlı toparlanma evreleridir çoğunlukla. insan ve yaşam arasındaki sessizlikler bu yüzden her zaman kesintiye uğrar.

güzel olan iki kişi arasındaki sessizliklerdir. iki kişinin birlikte yarattığı, birlikte var ettiği. çiftleşme gibidir aynı, biri diğerinin döl yatağına bırakır kavgaların, açıklamaların, tartışmaların tohumlarını.

bazen bunlar konuşurken oluyor, konuşuyorsunuz ama aynı zamanda sessizsiniz de. bekleneni kimse söylemiyor, bazen de görüneni. kapısı ayrılığa çıkıyor bazen bunun, birisi çok uzun süre susarsa diğeri de susuyor.

bazen bunlar bakışırken oluyor, seslerle, kelimelerle. yükselen bir gerilim boğazımızın ucuna kadar geliyor. kavga ediyor sarılıyor küçük küçük şeylerden birbirine uzanma bahaneleri çıkarıyoruz. sonra da şiddetli bir sevişmeye tutuluyoruz. ruhumuzdaki o sıkıntı, o dolmuşluk gözleri kapalı bedeni ve ruhu soyunuk bir yağmaya dönüşüyor. her anlamda yağma.

bu yüzden bence, iki kişi arasında olanı makbuldür.
ihtiras limani
Güzelliği bir tür büyüden ibarettir. Filmlerden, efsanelerden aşinayız yaşlı ve çirkin olmasına rağmen büyüyle genç ve güzel görünen büyücü kadına. Sessizlik de bunun gibi aynı, bazı seslere rağmen tercih edilmediğinde, mutlak olduğunda, büyü bozulur ve çirkin yüzü bize görünür. İnsan kendini sessizlik çerçevesi içinde izlemeyi çok sever.
ihtiras limani
Yürünmemiş her yol söylenmemiş her söz bozulmamış her sessizlik kendine vurulan zincire bir halka daha eklemektir. Bu zinciri büyüttükçe hareket alanınızı genişletmez aksine daraltırsınız ters bir şekilde. Konuşmadıkça konuşmayı unutan, doğada kaybolmuş gibi sessiz kaldıkça, sessizliğin yüzleşmekten kaçan karanlığında yumarsınız gözünüzü. Sonra biri gözlerinize ışık tutar da hareket edemezsiniz.