confessions

avni

1. nesil Yazar - güven verici

  1. toplam entry 2211
  2. takipçi 35
  3. puan 56648

sözlüklerde yazmak

icgqhs
Ağlamak ya da insanı rahatlatan diğer şeyler gibi bir rahatlama yöntemi.
Bir nevi sosyalleşme.
Bir nevi bilgilenme.
Gündemi takip etme ya da günlük tutma.
Yıllar sonra geriye dönüp bakınca geçmişte neye nasıl tepki verdiğini görmek.

ankara üniversitesi

peho
öğrencisiyle iletişim konusunda daha katedecek çok yolu olan üniversitemdir.

o değil de eczacılık fakültesindeki dans gösterisini mesaj atıyorsun da ilber ortaylı'nın konferansını neden kimseye haber vermiyorsun sayın ankara üniversitesi? latin halklarının danslarından daha mı az önemli ilber ortaylı'nın fakülteye gelişi?

zengin sözlük

bouii
Çoğu butonu ara ara devre dışı olan sözlüktür. Geçen gün sildiğim girileri canlandırmak için beş defa çıkış yapıp tekrar denemem gerekti ki az önce de online listesine gidebilmek için aynı şeyi iki defa yaptım. Görece olarak bu sözlükte çoğu yazardan daha yeniyim ama durgundan da öte boşvermişlik hâlini görünce içim acıyor. Önce teknik sorunları sonra da bu ıssızlığı çözmesi gereken sözlüktür.

umurunda olmamak

aygiz ayzit
Sanırım son zamanlarda yaşadığım durum.

Umursamaz biriyim, umursanmamayı bile umursamam ama bu öyle garip bir şeymiş ki... sinirlerimi tepeme çıkartmayı başarıyor.

Belki o bilmez ama ona gideceğimi derken ağlıyordum, beni kararımdan tek bir şey dönderecekti. O da; onun bana gitme demesi. Onun yerine bir başkası gitme dedi, tabii bir nebze de olsa kararımdan dönmem sağlandı. İkisinin gözümde bir farkları yoktu elbette ama artık o farkı görüyorum.

Şimdi gemileri yaktım, bekliyorum. Son bir bekleyiş, ya o ya ben. Seçimini yapmak zorunda.
Ya acunay gidecek sonsuza dek, ya da o pislik yalancı.

umurunda olmamak

mızrabımda ızdırap
mevzu bahis kişinin zihninde, kalbinde yer almamak gibidir. gözlerin ümitvar bakışları, yürekten telaffuz edilme isteği büker boynunu, arkasına dönüp gider tüm umutlar. giderken de hala ardından bir dur sesi gelecek diye bekliyor insan yine de değil mi? bekliyor ama yalnızca...

fake hesap avcıları

mızrabımda ızdırap
Profil fotoğrafında "arasındaki tek farkı bulunuz" sözüne bile gerek kalmayacak kadar benzer resimler yüklü olan sahte sosyal medya hesapları, gün geçtikçe artıyor. Bunun üzerinden prim yapan hesapları görmek de mümkün. Hesaba baktığın zaman kendisine ait bir düşünce içeren paylaşımı yoktur; şöyle düzgün iki kelimenin yanyana geldiği. Ama sahte hesap bulacağım da alay ederek ya da maskaralık yapacağım diye şekilden şekile girenler var. Böyle parazit zihniyetli insanlara sempati duyamıyorum asla...

13 mayıs 2014 soma faciası

mızrabımda ızdırap
Üzerinden tam 5 yılın geçtiği facia. 301 işçinin can verdiği, birçok çocuğun yetim, birçok kadının hayat arkadaşını kaybettiği, kurumun birçok yönetim görevlisi ve falan filan sorumlusunun içeri alınıp bazılarının serbest bırakıldığı, Türkiye tarihinin en büyük kayıp verdiği maden faciasının yıldönümü bugün...

(bkz:çizmelerimi çıkarayım mı sedye kirlenmesin)

Toplam 5 bin maden işçisinin çalıştığı ocakta saat 15.00 sıralarında başlayan yangın nedeniyle 420 metre derinlikteki ve 3,5 kilometre uzunluğundaki galerileri duman doldurdu, bu sırada madende bulunan işçiler mahsur kaldı.


Rahmetle anıyorum...

huawei

mızrabımda ızdırap
abd tarafından kara listeye alınan çin markalarına karşılık, google'ın da kendisinden elini çektiği marka. bence çin'in, google'ı şaşırtacak bir çıkış daha yapma vakti geldi. zor belki ama imkansız değil. bu arada biz sessiz seyirci tarafıyız, ağzı açık ve çekirdek falan...

genel sağlık sigortası

rene
Kısa adıyla GSS. 01.01.2012 yılında ilk olarak yürürlüğe girdi. GSS genel itibariyle sigortası olmayan veya aktif olmayan yurttaşların aylık belirli bir ücret ödeyerek sağlık hizmetlerinden sigortalılar gibi yararlanmasını sağlıyor. Ancak yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir çok kez değiştirilen bir uygulama oldu. İlk olarak üniversite öğrencilerini vuran bu uygulama, onları daha okurken borçlandırmaya başlayınca uygulama içeriği değiştirildi. günümüzde hiç bir işte çalışmayan, sigortası olmayan geçim sıkıntısı çeken yurttaşlar, sosyal devletin gerekliliği sağlık hizmetini alabilmek için aylık ödemelerini aksatmamak zorundalar. Türkiye'de binlerce yurttaş GSS prim borcu olduğunu çok sonra öğrendi. Bu zoraki ve emrivaki prim sistemi, yurttaşı, hastanede işi olmasa, hastaneye gitmese bile aylık belirli bir para ödemeye mahkum ediyor. İsteğe bağlı olmayışı bir tartışma konusu olan bu primler her seçim öncesi sıfırlanıyor veya faizleri siliniyor, böylece seçim öncesi bir oy spotu olarak kullanılıyor. GSS prim borçlarını sıfırladık, faizleri kaldırdık vb. vb. Peki bu prim sistemini detaylıca hesap etmeden önümüze koyan yine aynı siyasi iradeler değil mi? Elbette onlar. Başka bir ülkede uygulansa binlerce itiraz gelecek bu adil olmayan sistem sessiz sedasız tam 7 senedir yürürlükte. Çalışmayan ve sosyal güvencesi olmayan Yurttaşlar her ay devlete almadıkları bir hizmet için borçlanmaktalar. gss prim borcu denilen haraç yurttaşa bugüne kadar atılmış en büyük kazıklardan bir tanesidir. Türkiye'de ki gerçek işsizlik oranları için de aslında en iyi istatistiği veriyor GSS prim borçlusu sayısı.

Sadece bu da değil, sağlık sektöründeki büyük yükseliş(!) GSS ile birlikte devam etti. Bu müthiş ticari(!) ortamı kara çevirmek isteyenler tarafından ülkenin her tarafında özel hastaneler açılıyor. Sağlıktaki bu müthiş ilerleme sgk tarafından ödenmeyen ve bedeli yurttaşa yansıtılan ilaçlarla devam etti. Sigortalı olduğunuz halde size kitlenen muayene ücreti sistemi de yine siyasilerin bir başka güzel hamlesiydi. Sağlık sektörü tam olarak yamyamların çöktüğü hastalığın "kar marjı" olarak değerlendirildiği bir seviyeye gelmeyi başardı.



https://www.turkiye.gov.tr/sgk-gss-borc-dokumu

duvar

adreanna
yılmaz güney'in benim için en etkileyici filmi. cezaevinde geçmektedir. fransa'da zor şartlar altında çekilmiştir. zazaca ilk kez bir filmde az da olsa kullanılmıştır.

ve şu müzik en unutulmazıdır filmin.
https://youtu.be/TQME0PiZXTc

Sevgilinin notre dame katedrali'ne bağış yapması

mızrabımda ızdırap
Henüz birkaç gün önce notre dame katedrali'nde çıkan yangın üzerine gerek whatsapp durum paylaşımları, gerek diğer sosyal medyalar, sözlükler ve haberlerde okuduklarımdan sonra anladım ki; hoşgörü merkezli İslam, bu vasfını yitirmeye başlamış. Bir Müslüman olarak bu yangına sevinenlerden değilim. Sevinenleri de anlamış değilim. Hangi din olursa olsun, yaratıcı kavramına ibadet edilen bir mabedin felaketine sevinmek, etik ve insancıl değildir. Bu yüzden böyle bir felakette katedrale bağışta bulunan sevgiliye ben saygı duyarım...

devrim

quares
Temiz kalan tek yerdir devrim
bütün bir yıl
kirlenen duvarda
ama görebilmek için
asıldığı çividen indirilmelidir
yaprakları biten takvim

Zorbalara direnmektir devrim
bir çocuğun
annesinin çantasından aldığı paraları
altına gizlediğini
söylememiştir dövülen
hiçbir halı

İçinde yaşamaktır devrim
dikiş kutusunun
ve topluiğneler gibi
bir arada olmayı gerektirir
karşı koyabilmek için zulmüne
makas denilen patronun

Gece ışıklar arasında koşmaktır devrim
ateş böceklerini
yakalamak isteyen çocukların
peşine takılır gün gelir
yanıp sönen mavi ışıkları
polis arabalarının

Kağıt bir gemidir devrim
bütün gemiler
hurdaya çıksa da sonunda
taşıdığı özgürlük şiiriyle
batmadan yüzer nicedir
dünya sularında

Kim bilir kaç yunus görmüş
kaç deniz gezmiş...

Sunay akın

cesaret

ontolojik sancilarimin merhemi
cesareti güdü olmaktan çıkaran neydi? insanlar doğuştan gelen pek az güdüye ( emme, yakalama) sahiptir ve elbette cesaret bunlardan biri değildir. beceriyi kapsamaz. cesaret, korkuYla ( cesaret korkuyu içine soktuğu için) var olur. korku, cesareti harekete geçirmeye ya da geçirmemeye, kimi zaman ondan zevk almaya olanak verendir. bir yetiden ziyade bir işlev, bir içgüdüden ziyade bir itkidir. bir kez cesaret edersen, devam ettirmek bir haz almaya ya da vermeye dönüşür. cesaret erotikTir, seks yapmadan ( fantezilerimizin çoğunun birleşmeyle ilgisi yoktur) çocuk yapabilmektir. cesaret, derin bağı olan korkudan kurtulabilmek için didinir; korku mağlup olduğunda cesaret; tanrı'ya en çok benzeyendir.

köy enstitüleri bayramı

olacak o kadar
Başlığı açmak için gelmiştim ki, sağ olsunlar unutulmamış bir gündür.

Son büyük türk devriminin kanımca toprak reformu ve üretim toplumuna geçmekle beraber en önde gelen icraatlerindendir.

1945 demokrat parti döneminde kapatılmışlardır. Açılması ne kadar doğru ise kapatılması da bir o kadar, memleketin aziz gençlerine yapılmış bir ihanettir.

Her şeye rağmen kutlu olsundur.

şimdi

ontolojik sancilarimin merhemi
zamanın dışlanmış üvey evladı; zamanın bağrından uç veren, geçmiş ve gelecek arasındaki tereddüt. geçmiş-gelecek arasındaki girift ilişki. Varlaşım ve varlaşmanın temsil edildiği senkroni. anın kendisi, geçmişe yakılan ağıt. geleceğe uzanan ip.



şimdide yaşananlar, görünürün alanındaki bir boşluğa, bakışımızın boyutuna girmeyen bir menzile işaret eder. gelecekle arasındaki ilişki geçmişle dolayımlanır. şimdinin sesi, geleceğin dilsizliği, boğazda takılıdır. anın içindeki özneyi yakalar, yaşanır ve ölür. başka bir deyişle, şimdiyi (yaşananı) geleceğin hükümsüzlüğünün karşısına koymak mümkündür. bu, namevt bir canavarın tekinsiz yaşamıdır. şimdi, her türlü dirençten azade fakat geçmişle boğulmaya hazırmış gibi yaşanır. tatlıdır aynı zamanda üzgündür. Gerçekliğin üzerine devrildiğinde; devrilmemek için çizdiği gayretleri, düşerken çizdiği parabol olacaktır. orası; şimdinin, geçmiş olduğu ilk olay yeridir!

geceye bir söz bırak

pasaklikontes

Sigmund Freud'un Kızına Mektubu
Sevgili Anna,
En güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre: Sırtını dayadığın bir nesne birdenbire giderse sen de o yöne doğru devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle alakası yok.
(bkz:sigmund freud)

ahlak

ontolojik sancilarimin merhemi
“Komşu komşuyu hiçbir zaman anlamadı, ruhu hep komşusunun vesvesesine ve kötülüğüne hayret etti.
Her halkın üstünde bir erdemler levhası asılıdır. Bak bu, o halkın zaferinin levhasıdır; işte! Bu, o ulusun güç isteminin sesidir.”

Nietzsche.


Ahlâk yoktur. Sihirli bir performansa katıldınız ve ilaçtan bir doz aldınız gibi saçmalıklardan söz etmeyeceğim size. Nietzsche, ahlâkı, burada güç içgüdüsüne bağlamış. Doğru da yapmış. Ulusların ve bireylerin ahlâkının esas olarak adaptasyon yönünden yoksun olduğunu dile getirmiş. Bir halkın önde gelen fikirleri, başlıca değerleri, psikolojik niteliği de temsil eder. Bir ulus belli bir düşünceye sahipse ( ahlâki olarak ) tezahürü olarak istediği şekilde yönetilmesini ister. Nietzsche, türkiye'nin ahlâki yönünü iki cümle ile yüzyıl önce özetlemiş. Ahlâkı ve değerleri olmadan toplumlar, varlıklarını sürdüremezler. Ve bu da komşu ulusların değerlerinden farklı olmalıdır, yoksa farklılaşamazlar. Bir diğerinden ayırt edilemez toplumlar birbirine karışır. Önder bir fikri olmayan toplumda ortaya karışık türkiye-suriye tablosu çıkar.

susmak

ontolojik sancilarimin merhemi
“ insan susmakta usta olmalı” yani İnsan susması gerektiğini önceden bilmelidir. Ya bu insan, aşılması gereken bir şey. Anima tarafı esas olan duygusuz, farklılaşmamış, seçilmemiş, duygu ile nitelendirilmemiş bir gerçekliğe sahip olabiliriz aslında. Gerçi bizden oraya az yol kaldı.

bjk

pasaklikontes
"Karanlık aydınlıktan, yalan doğrudan kaçar. Güneş yalnız da olsa etrafına ışık saçar. Üzülme, doğruların kaderidir yalnızlık. Kargalar sürüyle, kartallar yalnız uçar"
Jimnastik hareketleriyle çalışırken; futbol oynadıkları sanılıp karakolluk olan 22 oyuncu, daha sonra gerçek anlaşılıp serbest kalmıştır. Daha sonra desteklerle çalışmalara boks ve güreşte dahil olmuştur. 1903 mart ayında 'bereket jimnastik klubü' adıyla resmileşmişlerdir. O dönemlerde siyasi olaylar hat safhadadır. Zamanla yatıştıktan sonra desteklerle spor hareketlerini ilerletmiş ve ' beşiktaş osmanlı jimnastik klubü ' adını almıştır. 1911 yılında da tescilli ilk türk spor klubü olmuştur. Asıl renkleri hep kırmızı-beyaz sanılsa da doğrusu siyah-beyazdır. Rozetler basılırkende en başa arap harfleriyle beşiktaş , hemen sağ ve soluna j k yazılmıştır. Doğuşu olarak 1906 yılı kabul edilmiştir. Fransızlardan esinlenerek yapılan 6 köşeli rozatimizi kesinleşmesiyle serüven başlamıştır.
Beşiktaş diye yazılır beşikte aşk diye okunur ;)

sildiğim entry'leri geri yayına al

ontolojik sancilarimin merhemi
Gün geçtikçe okuyup-araştıran insanın düşünceleri değişebilir. Dün düşündüğüm gibi bugün düşünmüyorum diyebilir. Malumunuz bilgi ve düşünceler zaman geçtikçe olgunlaşır; Entryleri gözüne küçülmüş, büyümemiş gelebilir. Yani bunu “sevgiliden ayrılınca fotoğrafları kaldırmak” gibi düşünmek biraz olmadı sanki. (: hem neden anlamsız olsun ki? ilişkide olmanın dezavantajı, avantaja çevrilir ki yeni bir hayat inşa etmek mümkün olsun. Kaldır resimleri!

böyle buyurdu zerdüşt

bouii
tam adı 'böyle buyurdu zerdüşt : herkes ve hiç kimse için bir kitap' friedrich nietzsche'nin en derinlik taşıyan eseridir. ortaya çıkan kitaba sadece edebi bir değer biçmek felsefi yönüne, sadece felsefe içerdiğini söylemek de edebi yönüne haksızlık olur. ilk sayfalarında anlamak zor gibi geliyor ama otuzuncu sayfadan sonra her sayfada o konuşuyor siz dünyaya yepyeni bir pencere açıyorsunuz.
zerdüşt gezgin ve sürgün bir kişidir ki kendisi tanrı'nın varlığını haber vermez insanlara, aksine ölümünü haber verir. bu kitapla birlikte yepyeni bir görüşte bir çeşit üstinsan yaratmıştır. boş zamanlarınızda roman okuyor gibi sayfaları rahatça geçip, konunun özünü kavradım diyebileceğiniz bir eser değildir. tam da kendisinin bahsettiği gibi onun gününe ait değil gelecek yüzyıl ve nesiller için bırakılmıştır.

"şiir yazanlar ve tanrıya düşkün olanlar arasında birçok hastalıklı kişi olmuştur her zaman; nefret ederler farkına varanlardan ve dürüstlük denen son erdemden.

hep geçmişteki karanlık çağlara bakarlar. o zamanlar gerçekten de kuruntu ve inanç başka türlü bir şeydi. tanrıya benzemek bir çıldırma nedeniydi ve şüphe bir günahtı.

tanrıya benzeyenleri çok iyi tanırım. kendilerine inanılması için ısrar ederler ve şüpheyi günah sayarlar. kendilerinin en çok neye inandıklarını da en çok ben iyi bilirim.

gerçekten de öbür dünyalar ve hayat kurtarıcı kan damlaları değildir inandıkları. bunlar da en çok bedene inanırlar ve kendi bedenleri kendindeki şeydir onlar için.

ama hastalıklı bir şeydir bedenleri onların gözünde ve kurtulmak isterler ondan. bu nedenle kulak verirler ölüm vaazlarına ve kendileri de öbür dünyalar hakkında vaaz verirler."

bu seçim başlı başına mundar edilmiş bir seçimdir

hamlet
Katılıyorum.

çok afedersiniz ama anasını siktiler seçimin. Yani bu kadar ağır konuşmak istemezdim ama bu nedir kardeşim ya? İnsanlarla dalga geçmenin binbir çeşit yolu var. haftalardır sayım yapmak nasıl bi cinslik alameti, nasıl bir hayal gücüdür? Hiç de komik değil ki.

Bu seçimlere kadar devamlı başka başka ülkelere demokrasi dersi veriyorduk hani? n'oldu da şimdi sınıfta kaldık anlamadım.

whatsapp’ta son görülmeyi kapatan insan

mızrabımda ızdırap
Ya çapkındır ya da yine çapkındır. Dur dur sakin ol, işin şakası bir yana çoğunlukla özellikle geç saatlerde bile çevrim içi olunca kimseye hesap vermek istemeyen insandır. Uyku tutmaz, dostla konuşmak istenir yani olabilir. Kalkıp da hesap mı versin şimdi? Yaw işin ucu sanki yine çapkınlığa çıkıyor ama yok yok, hüsnü zan etmek istiyorum.

Dipnot: kime ne bundan...

ölmüş birini özlemek

pasaklikontes
-Dermansız dert dedikleri olayın en hasıdır. uçurumdan düşüyorsun ama hiç yere çakılmıyorsun. Öyle (bkz:boşluk)ta sallanıyosun. Çarpmıyosun , değmiyosun . Ama o (bkz:boşluk) öyle bir yerine değiyor ki ; beyninin açık tüm kapıları cereyan ederken birden çakıyor şimşekler yıldırımlar. Bir menekşe kokusunda , bir bebek özleminde , bir mavzer çığlığında onu aramak var ya , bu hep böyle böyle gider mi ?
- ....
-Bende öyle düşünmüştüm... !