confessions

kozmos

1. nesil Yazar - Pazar mahmuru

  1. toplam entry 3193
  2. takipçi 53
  3. puan 44812

anonim kalmak

rene
internetin eskiye göre günümüzde "kısmen" de olsa insanlara tanıdığı bir özgürlüktür anonimlik. Gün geçtikçe bu anonimliği kaybediyoruz. Facebook gibi yapılar başta olmak üzere sizin tüketim alışkanlıklarınızı datalamak için sizi yaşadığınız devletin sistemindeki halinizle internet üzerinde var olmaya zorluyor. Bu da sizi attığınız her adımdan, söylediğiniz her sözden yaşadığınız ülkenin hukuk penceresinde sorumlu olmanız anlamına geliyor. Twitter'da attığınız bir tweet için hapse girebiliyorsunuz, facebookdaki bir yorum yüzünden evinize polis gelebiliyor. Kitleleri gerçek kimlikleriyle internette var olmaya teşvik edenler aynı zamanda sosyal medyayı domine eden belli başlı oluşumlardır. Bunlardan uzak durmak en mantıklısı. Çünkü bu yapılar, sizi olabildiğince şeffaflaştırırken kendileri bir o kadar kodların arkasında at koşturuyorlar. Günümüzde neredeyse imkansız olan anonim internet kullanmanın önemini çok iyi kavramalı ve gerekirse bunun için duruş sergilemeli ve mücadele etmeliyiz.

sözlük yazarlarının söylemek istedikleri

hak yeme hell yeah
Askerde olmam gerken bir ameliyatı sırf kaçtı demesinler diye erteledim ve geçen ay oldum. Çok zorlu bir iyileşme sürecinden sonra yaram enfeksiyon kaptı ve kalp kapakçıklarıma kadar yayıldı. İlk defa bugün canım acımadan bir şeyler yedim.

O değil de yutkunmak ne güzel bir şeymiş. Her an yaptığımız için anlamsız gelen şeyler her şeyden önemliymiş aslında. Bundan sonra bunun daha bir bilincinde olacağım...

zengin sözlük ile ilgili teknik sorunlar

esdemirei
Zengin Sözlük'te yazan yazarların denk geldikleri sorunlar silsilesi. Diğer yazarlar da denk geldikleri sorunları listelerse bu tür sorunların önüne geçilebilir düşüncesi içindeyim.

Denk geldiğim sorundan birisi şu: Sözlük ana sayfasında bugün girilen girileri görmek için “bugün” düğmesine basınca alttaki gibi bir sayfa açılıyor:

zenginsozluk.com/foto

Düzenleme (28 Nisan 2019): Demin sol sütunda “bugün” düğmesine bastım. Sorunsuz başlıkları listeledi. Sorun giderilmiş gibi görünüyor.
Düzenleme (30 Nisan 2019): Son iki gündür gene sorun devam ediyor. Tam düzeltilemeyen bir sorun gibi kendini hissettirmeye başladı.

indolentexistence

ontolojik sancilarimin merhemi
Msj fasilitesi sıkıntı çıkarıyor. Buradan yazalım o hâlde.





“insanlar her türlü sebepten dolayı bilime ilgi duyabilirler. tercihsel sebebi belki de en yaygın ve belirgin olarak, bazı indirgeyici ya da ontolojik naturalizm biçimlerinin felsefi sonuçlarından derin bir memnuniyetsizlik olarak tanımladığım durum üzerine odaklanmış gibi görünmektedir." 

bu cümlede belirtilen tercih aslında aristo zamanından kalmadır. o zamanlarda bilim ile felsefe beraber hareket ediyordu. zaten bilim thales ile başlar ve mısır'a olan ziyaretinde nil'in taşma zamanının hesaplanabilmesi, tarım için kullanılan geometrik yöntemler falan filan tanrı'nın varlığına gerk duymama fikrini doğurur. akabinde öğrencisi anaksimandros ile tartışmaları da hipotez kavramını doğurmuştu. bunlar temel bilgiler. adamların tanrı ile olan derdi o zamanlarda bitiyor ki belirttiğin memnuniyetsizlik o zamanlarda da var, yeni bir şey değil. öğrenip de gel.


"gerçeklikle olan tek kavgamız nedensel açıklamalar ise, o zaman ajan olma duygumuzu, norm ve değerlere olan bağlılığımızı, hakikatin normatif kuvvetine olan inancımızı ve kendimizi olma şeklimizi nasıl hesaba katacağız? kavramları uygularken ve inançları gerekçelendirirken rasyonel davranmak? bilim açıkça dünyayı açıklamak için inanılmaz güçlü bir araçtır. ancak hiçbir insan girişimi, en azından dolaylı olarak, bir insan hayatını bundan daha etkili bir şekilde yönlendirmenin ne olduğu konusundaki algımızı sorgulamak için görünmemektedir."

başta şunu belirteyim gerçeğe giden yol 3 boyutludur, ki bunun üzerine konuşmak söz konusu olacaksa nereden yola çıktığın önemli. pozitivist düzlem mi, inanç çizgisi mi, neresi? belirttiğin nedensel açıklamaların yeri pozitivist düzlemde bulunmuyor maalesef. bilimin en temel sorusu "nasıl?"dır. süreci anlamaya çalışır, nedenlerle ilgilenmez. determinizmin bilimde yeri heisenberg ile sona erdi. istersen burada kuatum da konuşabiliriz, hatta basit düzeyde kuantum mekaniği problemleri de çözmeye çalışabiliriz ( bir mühendis olarak nadiren hobi olarak basit soruları çözmeye çalışıyordum. cidden zevkli tavsiye ederim ) ama sorunumuz bu değil. bilimsel yöntemde hegel'in determinizmi zaten yok, açıkça karl popper'ın yanlışlanabilirlik ilkesi ve yalanlar üzerinden giden bilim çok daha açıklayıcı. bunları uzun uzun da yazabilirim sıkıntı değil. bu arada hegel'in determizmi tez, antitez ve sentez üçlüsü ile anlatılmaz, ki yazımda bunu anlatmaya gerek de duymadım. hegel amiyane tabirle ortada ne varsa onu anlatma derdindedir. iki tarafta da şunlar şunlar var, durum bundan ibaret der ve sonuca gitmez. şimdi hegel'i anlamak için de spinoza'ya girmemiz gerek. hegel'in ardından gelenler onu arka plana atmaya çalıştılar, her neyse konu dağılacak ve sen yine anlamayacaksın.

şimdi felsefe tam anlamıyla determinizm ile ilerlemez, bunu elbette biliyorum. az önce bahsettiğim hegel'in ortaya bir sonuç çıkarmayan anlayışı buna çok güzel bir örnek. zıtlıkların çarpışması yol almak için yine de güzel bir araçtır. zihinde çarpışan karşıt düşüncelerin insanı götürdüğü yerlerin hatırına bunu görmezden gelemem. felsefe gerçeği bulmayı da vaad etmez, gerçeği açıklamayı bırak, söylemek bile imkânsız. olsa olsa ancak gerçek üzerinde konuşmak mümkün gibi bu da felsefenin oyun alanı. bunu yaparken bilim kadar soğuk değil tabii. işin içinde bahsettiğin nedensellik kavgası var. mana arayan birinin içini ısıtmak konusunda felsefe yardımcı olabilir, aynı şekilde bunu inanç da yapabilir. yalnız burada sorun felsefenin insan aklındaki sorulara cevap veremeyecek olması. arayış var lâkin kesinlik yok. şimdi burada pragmatizme girmek gerecek ve sen yine yeniden anlamayacaksın. peirce, ontolojik metafiziğin neredeyse tüm önermelerinin anlamsız ya da saçma olduğundan bahseder ki sonu gelmek bilmeyen ontolojik tartışmalar insanı bir yer götürmez. bunun hakkında uzun uzun yazarım da görüyorum ki şu an lüzumsuz. kısaca felsefe ile insan olmanın tabiatını idrâk etmek umut verse de gidilen yol itibariyle insanın aklını daha fazla yoracağı için huzur verici olmaz. benim bahsettiğim bu idi. yine de tercih meselesidir. isteyen, böyle bir yolu izleyebilir.
İsteyen, kendisine ait olmayan felsefi metinleri oradan şuradan çalıp, paylaşabilir. İsteyen, çaldığı girileri silip, kendisini, okuyanların yazdıklarına artık şüphe ile yaklaşmayacağını sanabilir. İsteyen, kendini bir halt sanarak ona buna anlamadığı konular hakkında ”çomar, yobaz” gibi yaftalarda bulunabilir. Madem yarın öleceğim, arsızlığın dibine vurayım bari diye de düşünebilir. Ben de tüm bunların ötesinde duygusal ve kompleksli olarak devam edebilirim yazmaya. (:


Ha bu arada! neden ille de ağdalı bir üslup kullanmak için kendini kasar ki insan. böyle bir tutumla ancak entel olunur, ki entelektüel hassasiyet karmaşık olan mefhumları basite indirgemeyi gerektirir. Hoşça kal, güle güle. (:

narsisistik kişilik bozukluğu

ontolojik sancilarimin merhemi
Benmişim. Bugünden itibaren kibrime karşı savaş açtım. Onu anlayabilmek için ondan uzaklaşmak... Belki, isa gibi yaklaşıp bana zarar verse bile diğer yanağımı uzatmak. (: Anlama çabasını buraya oturtabiliriz. Ego, insanın öteki hakkında hiçbir düşüncesi olmadığında olanaksız kılınıyor zaten ( dolayısıyla kendisi hakkında da ).

ersan şen

rene
ukdeci: kozmos
Başlığını açayım diye geldim arkadaş ukde bırakmış

Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi ceza hukuku profesörlerinden. Tartışma programlarına bu aralar çok sık çıkıyor. Eğer denk gelirseniz dikkat edin. adam hukuğu içselleştirmiş konuşurken öyle konuşuyor, retoriğinin temelini yasa ve kanunlar oluşturuyor ve bunun üzerinden yorum yapıyor. Doğal olarak konu ne olursa olsun objektif kalıyor ve etkili bir konuşma ortaya koyuyor. Biraz da heyecanlı bir hocamız, konuşurken enerji doluyor zaman zaman sesinin şiddetini ayarlayamıyor ama olacak o kadar. Saygılar hocam.

annem babama nasıl verdi acaba neler hissetti

azrailin regl donemi
inci sözlükte 2011 aralığında enlargeyourpenis tarafından açılan başlık ve entryler bütünü. çılgın bir gencin ağızından yazılan süper efsane bir hikayedir. dün keşfettim ve yeni bitirebildim. tek oturuşta okursanız 4 saatte biter. komik ve eğlenceli hikayedir ama sonu ters köşeye yatırıyor. sonunu okuyup ağlayanlar dernek bile kurmuş felan.

edit: ulan eksiliyorsunuz da içeriğin başlıkla hiç bir alakası yok. spoiler vermek de istemediğimden içerikten detay vermedim. okusanız cidden "vay be" dersiniz. nys.

5 yıl sonraki kendine mektup

diko
Eski zamanin birinde antep taraflarinda bir köyde çoban ali derler bir garip yaşarmış biliyor musun 5 yıl sonraki ben. Bu garip coban nerden bulmussa bir jilet bulmuş böyle yepyeni. O zamanlar jilet bulmak zor. Dağda koyunların başında beklerken "dur len ben bi etek tıraşı olayım" demiş başlamış tiraja. Başlamış baslamasina da bu arada sürüye kurt dadaniyor. Kurt sürüden bi kuzuyu kapıyor goturuyor coban ali tirasa devam ediyor. Ardindan bir koyun bir kuzu daha derken coban ali tirası bitiriyor şöyle bir dalgaya bakıyor ve diyor ki; koyunu kuzuyu kurt kapti ama mal da mal oldu ha.
Evet 5 yil sonraki ben. Koyunu kuzuyu kurt kapti ama mal da mal oldu ha diyecegimden adim gibi eminim sana.

a'mak-ı hayal

bartvader
asıl adı a'mak-ı hayal olan filibeli ahmet hilmi'nin romanı. acayip derinlikte bir tasavvufi eserdir. materyalist düşüncelerden nasıl kurtulup hakikate nasıl ulaşırız gibi, herkesin aklından en azından 1 kere olsun geçmiş soruları cevaplar.

bir de bunun bir çizgi romanı var ki, ben hayatımda böyle bir çizgi roman görmedim ya. 3'leme olarak çıkacakmış, tuti kitap basıyor, ilk bölümü var şu an sadece piyasada.

romanından neredeyse daha çok zevk aldım resmen. çizen mustafa ahmet kara'nın hayal gücüne kurban.

zengin sözlük yazarlarının ruh halleri

oblomov
çok denedim, olmuyor sözlük. her defasında koca bir duvardan sekip başladığım yere geri dönüyor gibiyim. sosyalleşmek dediler yaptık, iş dediler zaten başımızdan aşkın, alkolün faydası olsa 30 yıldır görürdük. ne yaptım ne ettimse içimdeki bu sıkıntıyı bu karabasanı atamadım. bir şey var böyle derinden derinden, ince ince kemiriyor etimi de ben hiç bir şeyin farkında değilim gibi. oysa eksiliyorum be sözlük. her gün biraz daha azalıyor yaşama sevincim. "Hep denedin, hep yenildin, Olsun, Gene dene, gene yenil, Daha iyi yenil" diyen "Samuel Beckett" amca buralarda bir yerlerde olsa yeminle ağzına kürekle vurasım var şuan. her gün, dünü yeniden oynatıyorlarmış gibi geliyor. sıkıldım sözlük. bana bir yol göster.

ne içindeyim zamanın

kozmos
harikulade bir ahmet hamdi tanpınar şiiridir. görebildiğim kadarıyla astrofizik ve tasavvufun iç içe girdiği sayılı tanpınar şiirlerindendir. tadına diyecek yok zaten.

Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.

Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.

Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.

Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.

zengin itiraf

sos
akrabam dahi olsa, uzun süre irtibat kurmadığım bir insanla eski samimiyetimi kuramıyorum. samimi bir şekilde iletişim kuramıyorum. bugün belki en son 5 yıl önce gördüğüm bir akrabamı (teyzemin kızı ve benden en az 10 yaş büyük) tesadüf eseri gördüm yolda. "nasılsın?" dedi. "iyiyim. siz nasılsınız?" dedim. garipseyerek "i.. i... iyiyim..." dedi. biraz ayaküstü sohbet ettik mesafeli bir şekilde.

bu olaydan bağımsız olarak;
bir akrabanın, bir tanıdığın, bana, hayatımı nasıl planlamayı düşündüğüme dair sorular sorması beni çok yoruyor sözlük. cevap vermek istemiyorum o tür sorulara. çünkü cevap verince de haliyle verdiğim cevap mesafeli, yüzeysel bir cevap oluyor. hatta karşıdakinin yanlış anlayacağı, anlayabileceği bir cevap oluyor. e anlarsa anlasın pek umurumda değil de zaten.

iyi de sos konu nasıl açılacak o zaman? muhabbet nasıl dönecek? açılmasın da dönmesin de kardeşim... ben onlara soruyor muyum? önümüzdeki 10 yıl içinde kendinizi nerede görüyorsunuz? diye. sormuyorum. hatta arayıp sormuyorum...

bir gün dayanamayıp, o meşhur olan fenomen gibi ayağa kalkıp haykıracağım valla;
herkesin hayatına kimse karışamaz! o o şekil yaşar, öteki o şekil yaşar... kimse kimseye karışamaz. herkesin özgürlüğü bi-dir...

bir sözlük nasıl yönetilmez

magic mushroom
Uzaktan yönetilmez mesela. Halka inmek lazım. Ve demokrasi şart. Her dikta yönetimi sonlanmaya mahkumdur çünkü.

Kısacası bir sözlük önemsemeden yönetilmez. Sahip çıkmak şart.

Çiçeği burnunda bir yazar olarak açıkçası daha aktif bir yönetim beklerdim. Yazarlığımı onaylayan icgqhs dışında başka bir moderatör de görmedim henüz.

Yeniyim ve sevdim burayı ve gitmeye niyetim yok ama Dedeye, pardon sözlüğe de sahip çıkalım. Evet.

alper canıgüz

dirsegi iskemleye dayali
oğullar ve rencide ruhlar kitabı ile yarattığı alper kamu karakterinin adını -anlaşıldığı üzere- albert camus'dan almıştır. intihara meyilli karakterimiz, öyle güzel yaşar ki beş yaşını, sırf bunu iyice anlayalım diye; '' beş yaş insanın en olgun çağıdır; sonra çürüme başlar.'' diye başlar kitabına.

cehennem çiçeği kitabı ile seriyi devam ettirmiştir canıgüz. dilerim alper kamu hep beş yaşında kalsın ve intiharına kadar geçen her günü bize bir kitap olarak sunulsun canıgüzce.

kafam

mudaran
dumanlı çünkü lanet olasıca bir yıkığım. yalnızlıktan ölücem. bu başlığı görüp bu giriyi yazmıyor olsaydım muhtemelen intihar edip hayatıma renk katmaya çalışacaktım. iyi günler.

hollanda

diko
1 hafta içerisinde yerlesecegim ülke. gider gitmez ilk işim dünyanın en zor dillerinden biri olan hollandacayi öğrenmek olacak. çalışma iznini de aldıktan sonra yavaştan yavaştan kurulu düzene geçerim. bambaşka bir kültür bambaşka bir dünya. umarım 5-6 ay içinde adapte olurum da çocuklarımı da getirebilirim. orada yaşayan sözlük arkadaşım varsa bana ulaşırsa sevinirim.

2018 avrupa atletizm şampiyonası

olacak o kadar
Almanya'nın başkenti Berlin'de düzenlenmiş olan şampiyona.

Şampiyonada Türkiye, 1 altın 2 gümüş ve 2 bronz olmak üzere toplam 5 madalya topladı. Altın madalyayı erkekler 200 metrede Ramil Guliyev ile alan Türkiye, gümüş madalyaları erkeklerde 4x100 metre bayrak yarışı ve 400 metre engelli kategorisinde Yasmani Copello Escobar ile elde etti. Türkiye'ye bronz madalyalar erkekler 100 metrede Jak Ali Harvey ve kadınlar 5 bin metrede Yasemin Can'dan geldi. Büyük Britanya zirvede yer alırken, Polonya ikinci, ev sahibi Almanya ise üçüncü oldu.

enfes 4x100 metre bayrak yarışını ise ara ara izlemekte fayda var;

türk telekom u arayıp sövmek

azrailin regl donemi
birazdan yapacağımdır. hak ediyorlar. 2 yılın ardından tekrar internet bağlattım 2 ay önce. dediler ki ilk 3 ay ücretsiz kampanyası var. üstüne basa basa söyledim eğer bu 3 ayda internet yavaş olacaksa kalsın. öyle olacaksa ben komşuya bağlanarak da internete girebiliyorum diye. yok aynı hızda kalır sorun yok çektiler.


ulan ama şimdi ben kısıtlı internet kullanıyorum var mı böyle bir şey! neymiş efendim son ay kısıtlama getiriyorlarmış. beni ilgilendirmez ulan amk piçleri!

nerede lan benim telefonum?

tüh lan. kapitalizme meydan okuyacağız diye 8 aydır telefon kullanmadığımı unutmuşum.

önce bi telefon lazım.