confessions

merkur

1. nesil Yazar - Havayı kokluyor

  1. toplam entry 64
  2. takipçi 5
  3. puan 2992

yedi ulu ozan

merkur
yedi ulu ozan, alevîlik'te söyledikleri deyişler ile alevi inancını halka anlatan ve yaşadıkları dönemden bugüne zakirler ve sözlü edebiyat ile ulaştıran kimi hükümdar-şair, kimi halktan bir çoğu ehli beyt soyundan gelen kişilere denir
cemlerde okunan deyişlerin tamamına yakını bu ozanlara aittir
yedi ulu ozan; değişik tarihsel dönemlerde yaşamış aleviliği gerek içerik olarak gerekse edebi olarak en iyi ifade eden 7 kişiden oluşan ozanlardır. bu ozanlar adeta aleviliğin tanınması açısından aleviliğin kart adresleridir.

yedı ulu ozanlar : seyyid imâd'ed-dîn nesîmî (14. yy.) yemini (15. yy.)
fuzûlî (16. yy.) şah ismail hatai (16. yy.) virani (16. yy.) pir sultan abdal (16. yy.) '
kul himmet (16. yy.) bazı kaynaklarda hallacı mansurda bu lısteye koyar

bu yedi ulu ozana aleviliği teorileştirenler de diyebiliriz. bu ozanlar alevilik felsefesini en iyi şekilde dile getirmişlerdir. bu ozanların şiirleri, söyledikleri sözler aleviler için adeta kanun sayılmıştır. cemlerde en çok bu ozanların deyişleri çalınır, şiirleri okunur. bu ozanların şiirleri ve deyişleri günümüzde de popülerdir. buradan da anlaşılacağı üzere bu ozanlar aradan geçen tarihi silmişler, güncelliğinden hiç bir şey kaybetmeden günümüzde de alevilerin moral ve direnme gücü olan şiirleri, deyişleriyle ölümsüzleştirmişlerdir. sanırız bu konuda yanlış bir anlaşılma mevcut. bazı kimseler alevi ozanların sayısının yedi ozan ile sınırlandığını düşünmekte, söylemekteler. bu bir yanılgıdır. alevilerde şüphesiz ulu mertebesine gelecek daha nice ozanlar var. yalnız bu ozanlar semboldür. kimse alevi ozanların sadece bu yedi ulu ozan ile sınırlı olduğunu sanmasın. bu yedi ulu ozan diğer ozanların temsilcisi, sözcüsü, sembolü konumundadırlar

seyyid nesimi (1369 – 1417) bağdat'ın nesim kasabası'nda yetişmiş, diyarbakır bölgesine yerleşen türkmenlerdendir. halep'te hallac-ı mansur'un düşüncelerinin iz sürücüsü olduğu için kafir sayılıp derisi yüzülerek öldürülmüştür.nesimi, hurufi'dir. fazlullah hurifi' nin görüşlerini benimsemiştir. varlık birliği görüşünü savunan, kişi ile tanrı arasında bir nitelik yükleyen inanç arasında bağlantı kurar. tanrının yetkin (kamil) insanda görüldüğü tasavvufi görüşünü benimser.başlıca eserleri türkçe ve farsça divanlardır. azeri asıllı türkmenlerdendir. hallac-ı mansur inanç ve felsefesini dile getirdiği için, derisi yüzülerek 1417 yılında halep'te (suriye) şehit edilmiştir. (bazı tarihler ise bu şehadetin 1403 yılı olduğunu yazarlar).

hâr içinde biten gonca güle minnet eylemem
arabi farisi bilmem, dile minnet eylemem
sırat-i müstakim üzre gözetirim rahimi
iblisin talim ettiği yola minnet eylemem

bir acaip derde düştüm herkes gider kârına
bugün buldum bugün yerim, hak kerimdir yarına
zerrece tamahım yoktur şu dünyanın varına
rızkımı veren huda'dır kula minnet eylemem.

ey nesimi, can nesimi ol gani mihman iken
yarın şefaatlarım ahmed-i muhtar iken
cümlenin rızkını veren ol gani settar iken
yeryüzünün halifesi hükümdara minnet eyleme
ben yitirdim ben ararım yâr benimdir kime ne gâh giderim öz bağıma gül dererim kime ne

gâh giderim medreseye ders okurum hak için gâh giderim meyhaneye dem çekerim kime ne

sofular haram demişler bu aşkın şarabına ben doldurur ben içerim günah benim kime ne

nesimî'ye sordular li yârin ile hoş musun hoş olayım olmayayım o yâr benim kime ne nesimi


şah hatayi (şah i smail) (1487 – 1524) yedi ulu'lardan şah hatayi; 1487 yılında iran-erdebil'de doğdu. anadolu'daki alevi cemlerinde nefesleri en sık yer alan ululardandır. babası şeyh haydar, anası akkoyunlu hükümdarı uzun hasan'ın kızı alemşah halime begüm sultan'dır.osmanlı padişahı yavuz sultan selim'le 19 mart 1514'de yaptığı çaldıran'daki savaşı kaybetti. bu onun için sonun başlangıcı oldu. 1524'de 37 yaşında iken azerbaycan'da hakk'a yürüdü. cenazesi erdebil'e götürülerek, dedesi şeyh safiyüddi'nin türbesi yanında toprağa verildi.şah hatayi çok iyi bir eğitim almıştır. hz. ali ve hacı bektaş veli üstüne pek çok içtenlikli nefesler yazmıştır
alevi inancında 7 ulu ozandan biri olan şah ismail hatayi, azeri asıllı türkmen'dir. 1487 yılında güney azerbaycan' ın erdebil kentinde doğmuştur. alevilerin cemlerinde deyişleri en çok okunan 7 ulu ozandan biridir. şah ismail hatayi, 1500 yılında erzincan'nın sarıkaya yaylasında, seyyid ocakları mensubu dedeler ile türkmen aşiret ve oba beylerinin katıldığı büyük türkmen kurultayına başkanlık etmiş ve 9 eylül 1502 tarihinde de tebriz'de “safevi türkmen kızılbaş devletini” kurmuştur. osmanlı padişahı yavuz' la 19 mart 1514' te yaptığı çaldıran savaşını kaybetmiş, 1524'te 37 yaşında iken azebaycan' da hakk'a yürümüştür. kabri erdebil' dir.

kırklar meydanına vardım gel beri ey can dediler izzet ile selam verdiler gel işte meydan

şah hatayi'm nedir halin hakk'a şükr et kaldır elin gıybetten kese gör dilin her kula yeksan dediler



bugün mâtem günü geldi
âh hüseyn ü vâh hüseyin
senin derdin bağrım deldi
âh hüseyn ü vâh hüseyin

kerbelâ'nın önü yazı
yüreğimden çıkmaz sızı
yezîdler mi kırdı sizi
âh hüseyn ü vâh hüseyin

kerbelâ'nın yazıları
şehid düştü gâzîleri
fatma ana kuzuları
âh hüseyn ü vâh hüseyin

kerbelâ'da biter yonca
boyu uzun beli ince
şah hatayi'm kasârınca
âh hüseyn ü vâh hüseyin



erenler cemine her can giremez
edep ile erkan yol olmayınca
her kamberim diyen kamber olamaz
şahın kanberine kul olmayınca

arama uzakta vardır yakını
gerçek olan talip bulur hakkını
yüklemezler sana yolun yükünü
bükülü kametin dal olmayınca

şah hatayi m eder bu sırrı beyan
kamil midir cahil sözüne uyan
bir baştan ağlamak ömüre ziyan
iki baştan muhip yar olmayınca


fuzuli (1504 – 1556 ) asıl adı mehmet olan fuzuli; 1504 'de kerkük'te doğdu. kerkük'te bayat türkmen boyunun karyağdı soyundan gelmektedir.şiirlerini hem türkçe, hem arapça hem de farsça yazan fuzuli'nin en başarılı eserleri türkçe yazılmış olanlarıdır. fuzuli; yalnızca türk ve fars edebiyatında değil, dünya klasikleri arasında da saygın bir yer almış ozandır.bir gönül eri olan fuzuli; yaşamı süresince kerbela ve bağdat çevresinden ayrılmamış, bir süre hz. ali'nin türbesinde türbedarlık yapmıştır.
kitaplar fuzuli'nin en büyük dileğinin kerbela'da ölmek olduğunu yazar. fuzuli yakın çevresine hz. hüseyin'in türbesinin yanında toprağa verilmeyi ve mezarına taş konulmamasını vasiyet etmiştir. kendisi veba hastalığı salgınında hakk'a yürümüş ve vasiyeti yerine getirilmiştir.kerbela olayı'nı anlatan “hadikat-ü süeda” (mutluların bahçesi) en önemli eserlerindendir... fuzuli'nin en önemli yapıtı kerbela katliamı da anlatan “hadikat'üs - süeda” (saadete erenlerin bahçesi, leyla ile mecnun vs.) adını taşıyan çalışmaları arasındadır. fuzuli, osmanlı divan edebiyatının tek alevi şairidir.

gayr ile her dem nedir seyr-i gülistân ettiğin; bezm edip halvet kılıp yüz lütf-u ihsân ettiğin? ahd bünyadın mürüvvetdir mi virân ettiğin! hani ey zalim bizimle ahd-u peymân ettiğin?
cürmümüz noldu ki bizden eyledin bizârlık biz gâmın çektik, sen ettin özgeye gâm-harlık sizde adet bu mudur, böyle olur mu yârlık! hani ey zalim, bizimle ahd-u peymân ettiğin?

beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı felekler yandı âhımdan murâdım şem´i yanmaz mı
kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı
şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı
gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

yemini (15. yüzyıl sonu-16 yüzyıl başı) yemini 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın ilk yarısında tuna ırmağı yörelerinde yaşadı. çeşitli kaynaklar tarafından asıl adının ali olduğunu, akyazılı ibrahim dede zaviyesinde hizmet ettiğini ve “yemini” mahlasını kullandığını yazar. demir baba velayetnamesi'nde adı “hafız kelam yemini” olarak geçer. bundan da kuran'ı ezbere okuduğu anlaşılır.
hz. ali'nin mitolojik yaşamını konu edinen faziletname adlı kitabı 7300 beyitten oluşmaktadır. kitap bir erdem kitabıdır. bu kitap, hz. ali'nin yaşamının, ehlibeyt ve ali sevgisinin yoğun işlendiği temel eserlerinden biridir. bu eseri kitab-ı erdem (iyi ahlak kitabı) olarak niteleyenler kitaptaki doğruluğu, dürüstlüğü, alçak gönüllülüğü yaşam biçimi ve inanç biçimi haline getirmesinden dolayı yemini'ye daha bir saygı duyarlar. alevi inancında 7 ulu ozandan biri olan ve asıl adı fazıl oğlu mehmet tir


dediler ki keramet kanı hayder dayanmaz derdimin derrnanı hayder
kamu mümin'lerin kalbinde mihrin olubdur dini hem imanı hayder
hakk'ın kudreti sende ayandır velayet mülkinin sultanı hayder
imamü'l müttekinsin bellü bayık erenler merdinin merdan'ı hayder
cemad'a dil verirsin emr-i yezdan verir nutkun ölüye canı hayder

dediler ki keramet kanı haydar
dayanmaz derdimin dermanı haydar
hakkın kudreti sende ayardır
velayet mülkünün sultanı haydar
kanın müminlerin kalbinde mührün
erenler merdinin merdanı haydar
yemini dert bende kıl inayet
delalete koyma gel onu haydar
virani (16.yüzyıl) doğum ve ölüm tarihi belli olmayan virani'nin; 16. yüzyılda eğriboz adasında doğduğu söylenir. hurufiliği benimsemiş bir bektaşi ozanı olan virani; bir süre necef'te hz.ali'nin türbesinde türbedarlık hizmeti vermiştir.virani; balkanlarda demir baba'dan babalık icazeti almış, hz. ali tutkusunu dile getiren çok sayıda şiir yazmıştır.bazı araştırmacılar, yazılarında virani'nin aruz vezni ile 300'e yakın şiir söylediğini ve koca bir divan oluşturduğunu bildirerek ozan'ın az çok öğrenim görmüş olduğunu belirtirler.virani'ye göre, evrende ve bütün nesnel varlıklarda görünen hz. ali'dir. alevi inancında 7 ulu biridir


şaha doğru giden bir kervan gördüm
şahım beni katarına almıyor
yalvardım yakardım darına durdum
yalvaranın kusuruna kalmıyor

yalvaralım bizi katara ala
korkunçlu bellerde yardımcı ola
metahının nargı gelmiyor dile
peşin ister veresiye olmuyor

bezirgan yol tutmuş malı damgalı
yuzbin harici gelse ayıramaz onu
bezirgan başımdır mürşitim ali
mekan ister viraneye konmuyor

virani'm dahildir ol bezirgana
canım kurban icindeki canlara
hakkın ınayeti katara uyana
oda her kuluna nasip olmuyor


kudret kandilinde parlayıp duran,
muhammet alinin nurudur vallah.
zuhur edip küffar askerin kıran,
elinde zülfikar alidir billah.

elinde zülfikar, altında düldül,
önünde kamberi dilleri bülbül,
hazreti fatima cennette bir gül,
ona sırrın dedi hak habibullah.

zuhur etti imam hasan, hüseyin,
onların nurundan ziyalandı din,
kırk pare bölündü zeynel abidin,
tutarız yasını hasbeten lillah.

muhammed bakır'la cafer-i sadık,
şahım musa kazım, hem rıza dedik,
tarikat adabiyle cismimiz yuduk,
hak dedi: müminin kalbi beytullah.

taki, naki imamların civanı,
hasan-ül askeri cismim sultanı,
elinde hücceti, mehdi devranı,
vakit tamam oldu gönderir allah.

virani'yem niyazım var üstada,
elinde zülfikar hem ehli gaza,
bin bir dondan baş gösterdi mürteza,
biz bir bildik, dedik: allah eyvallah

pir sultan abdal (16. yüzyıl) dönen dönsün ben dönmezem yolundan dıyen pir sultan abdal'ın 1500 yıllarında doğduğu tahmin ediliyor. doğduğu yeri ise kendisi şiirlerinde, “benim aslım horasan'dan hoy'dandır” diyerek belirtiyor.asıl adı haydar olan pir sultan abdal'ın sivas'ın yıldızeli'ne bağlı banaz köyü'nden olduğu söylenir. pir sultan'ın yaşamı alevi bektaşi toplumunun söylencelerine dayanır.şiirlerinden ise safevi devleti hükümdarı şah ismail'in oğlu olan şah tahmasb zamanında yaşadığı anlaşılır.pir sultan abdal, döneminin toplumsal sorunlarına eğilmiş, bunları kendisine konu edinmiş, çıkış yolları aramış, yer yer şiirini sanatını da bu uğurda aracı yapmış bir ozandır. bu nedenle halkla, halkın sorunlarıyla özdeşleşmiş ve bütünleşmiştir.
pir sultan abdal, osmanlı zulmüne karşı anadolu halkının sıkılmış yumruğudur. haksız gidişe “dur” diyen bir haykırıştır. alevi inancı'nda 7 ulu ozandan biri olan pir sultan abdal, 15. yüzyılda yaşamıştır. asıl adı haydar olan pir sultan abdal'ın sivas' ın yıldızeli ilçesine bağlı banaz köyünde yaşadığı bilinmektedir. yaşam öyküsü alevi / bektaşi toplumunun deyiş ve söylencelerine dayanır. osmanlı imparator'luğunun haksızlık ve zulümlerine karşı, safevi kızılbaş devleti'ni savunan pir sultan, döneminin toplumsal sorunlarını kendisine konu edinmiş, deyiş, mersiye ve nefes'lerle halkı bu uğurda motive etmiş ve ileri düzeyde etkilemiştir
gurbet elde bir hal geldi başıma, ağlama gözlerim mevlâ kerimdir. derman arar iken derde düş oldum, ağlama gözlerim mevlâ kerimdir.

huma kuşu yere düştü ölmedi, dünya sultan süleyman'a kalmadı. dedim yare gidem, nasip olmadı, ağlama gözlerim mevlâ kerimdir.<p> </p>kağıda yazarlar ufak yazılar, anasız olur mu körpe kuzular? derdi yüreğinde olan sızılar, ağlama gözlerim mevlâ kerimdir.<p> </p>abdal pir sultan'ım böyle buyurdu, ayrılık donların biçti, giydirdi. ben ayrılmaz idim, felek ayırdı, ağlama gözlerim mevlâ kerimdir.
gelin canlar bir olalım
gelin canlar bir olalım, münkire kılıç çalalım, hüseyn'in kanın alalım, tevekkeltü taalallah.

özü öze bağlayalım, sular gibi çağlayalım, bir yürüyüş eyleyelim, tevekkeltü taalallah.

açalım kızıl sancağı, geçsin yezid'lerin çağı, elimizde aş bıçağı, tevekkeltü taalallah.

mervan soyunu vuralım, hüseyn'in kanın soralım, padişahın öldürelim, tevekkeltü taalallah.

pir sultan'ım geldi cuşa, münkirlerin aklı şaşa, takdir olan gelir başa, tevekkeltü taalallah.

kul himmet (16. yüzyılın ikinci yarısı)kul himmet; tokat'a bağlı almus ilçesinin bugünkü adı görümlü kasabası olan varsıl köyü'ndendir. 16. yüzyılın ikinci yarısında yaşamıştır. kul himmet bütün nefeslerinde hz.ali, 12 imamlar ve hacı bektaş veli'yi büyük bir içtenlikle anlatır.kul himmet'in nefesleri de diğer ulu ozanların nefesleri gibi her alevi ceminin vazgeçilmez nefesleri arasındadır.iyi bir tekke ve tarikat eğitimi gören kul himmet'in, pir sultan abdal'a bağlı olduğu, onun çevresinde yetiştiği, müridi olup o'nu izlediği şiirlerinde açıkça ortaya çıkar.halk ozanlarında alevi bektaşi olmayanlar bile onun etkisinde kalmış, ona yakınlık göstermiştir.kul himmet; tarikat ışığında beliren insan sevgisini hacı bektaş veli üzerinde yoğunlaştırarak nesnel duruma getirmiş, tanrı kavramını bir varlık olan insanla özdeşleştirmiştir alevi inancında 7 ulu ozandan biridir

düştüm yine bir derde
düştüm yine bir derde gönlüm niçin eğlenmez kararım yok bu yerde gönlüm niçin eğlenmez

himmet bir aşık kuldur bu yol bir acep yoldur halimi bilen oldur gönlüm niçin eğlenmez
seyyah olup şu alemi gezerim
seyyah olup şu alemi gezerim bir dost bulamadım gün akşam oldu kendi efkarımca okur yazarım bir dost bulamadım gün akşam oldu

iki elim gitmez oldu yüzümden ah ettikçe yaşlar gelir gözümden kusurumu gördüm kendi özümden bir dost bulamadım gün akşam oldu

bozuk şu dünyanın temeli bozuk tükendi daneler kalmadı azık yazıktır şu geçen ömüre yazık bir dost bulamadım gün akşam oldu

kul himmet üstadım ummana dalam gidenler gelmedi bir haber alam abdal oldum şah giyindim bir zaman bir dost bulamadım gün akşam oldu.

ahmet kaya

merkur
sesi yüzünden bu alçağa aldanmayın. buna yapılan iyi gibi yorumlar Türkiye'nin nice değerlerine karşı yapılmış büyük saygısızlıktır bu cürreti gösterme olanağını nasıl buluyorsunuz kendinizde ? yok şarkılarıymış, sesiymiş kendinizi boşuna kandırmayın arkadaşım.

kendisi gibi bölücü olan yusuf hayaloğlu ile dağda geberen teröristlere yazdığı şarkıları dinleyip 'abi çok iyi ya' edebiyatı yapmayın, yapanları uyarın bilinçlendirin.

bu herif gizli gizli değil açıkca türkiye cumhuriyetnin bölünmez bütünlüğüne saygı duymayan ve bölmek isteyen pkk'nın sempatizanıdır öyle de ölmüştür şarkıları bunun uğrunadır kimse bunu inkar edemez. bunları da solculuk devrimcilik altında yapıp halk arasında bu kesimlerden kendisine sempati toplamıştır.




zenginsozluk.com/foto


zenginsozluk.com/foto

şimdi bir konuya daha değineceğim bugün bu şerefi iki kuruş etmez herif nasıl bu seviyelere geldi diyeceksiniz, bunu söylemekte çok haklısınız size cevabım yine çok basit olacaktır.
biliyorsunuz türkiye'nin bitmeyen dertleri akp hükümeti ile başka bir hal, başka bir boyut almış ve türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldıklarını her fırsatta dile getirdikleri, bağnaz, gerici, şeriatçi islam devleti kurmayı düşlediklerini dillerinden ve hareketlerinden eksik etmiyorlar.
bu yönde yapılanların arasında bu herif hiç bir şey.

ermeniler

merkur
ülkede haksız ve gereksiz kapitülasyonlara sahip olan topluluk.
bu topluluktan ayrıca kendisine zarar verip onların lehine olan ilticayı haince ve ahmakça soykırım diye adlandırıp yalan yanlış tarih yazan topluluk.

1. dünya savaşında küresel güçlerden gaz ve silah alan ermeni çeteleri kendilerine destek vermedikleri için ülke içi ve dışı kendi halklarına zülm edip katliam yapmıştırlar ve suçu da şanlı Türk milletine atmıştırlar.

yine azerbaycan'da zamanın da anadolu'da eşi, oğlu, savaşa giden kadınlarına, çocuklara yaptıkları işkenceleri ve katliamları devam ettirmektedirler.

tarım ihaneti

merkur
atatürk sonrasında, 1939-1969 arasında abd ile türkiye arasında 55 ikili anlaşma imzalandı. tarım ihaneti


türkiye-amerika tarım anlaşmaları


“kendi öz ürünümüz zeytinyağının sabun yapımında kullanılmasını bir kararname ile yasaklayarak onun yerine amerika'dan satın alınan domuz karışımı don yağının kullanılması mecburiyetini getiren dp hükümeti, amerika'ya pazar olma uğruna türk zeytinyağı üreticilerini de açlığa ve
yoksulluğa mahkûm ediyordu.” (haydar tunçkanat, ikili anlaşmaların iç yüzü, ankara, 1969, s. 70)

bir zamanlar anadolu tahıl ambarıydı. anadolu'nun bereketli toprakları çalışan, üreten köylüye karşı çok cömertti. türkler bu topraklarda uzun bir süre kimseye muhtaç olmadan kendi kendini geçindirdi. ancak zamanla her şey gibi toprak düzeni de bozuldu. geniş araziler boş kaldı. tanzimat'tan itibaren batı'nın sanayi ürünleri gibi tarım ürünleri de türkiye'yi istila etti. 19. yüzyılda osmanlı buğday, pirinç ithal eden bir ülke haline geldi. 1878-1913 arasında osmanlı, her yıl ortalama net 75 bin ton un, 65 bin ton pirinç ve 10 bin ton buğday ithal etti. bu ürünler için her yıl dışarıya net 2 milyon altın liraya yakın para ödedi. bu ithal tarım ürünleri ancak büyük şehirlerin ihtiyacını karşılıyordu. aynı dönemde anadolu köylüsü açlıktan ölüyordu. örneğin 1873 yılında ankara'nın keskin kazasında yaşayan 52 bin kişinin 20 bini kıtlıktan ölmüş, 7 bini ise göç etmişti. (türk ziraat tarihine bir bakış, istanbul, 1938, s.211)
1911-1922 yılları arasındaki 11 yıllık sürekli savaş dönemi türk tarımını tamamen bitirdi. öyle ki, 1918 yılında istanbul'da ekmek sıkıntısı baş gösterdi.

atatürk'ün tarım devrimi


cumhuriyet ilan edilirken türkiye'de toplam nüfusun yüzde 82'si tarımla uğraşıyordu. ancak tarım gelirleri çok azdı. ekmeklik un bile dışarıdan alınıyordu. çok az ziraat mühendisi vardı. sığır vebası hayvancılığı öldürmekteydi. doğu'da aşiret düzeni vardı: köylü hem ağanın, hem öşür ve hayvan vergilerinin, hem de bu vergileri toplayan mültezimlerin baskısı altındaydı.

atatürk, “üreten köylü milletin efendisidir” ilkesiyle önce bir tarım devrimi yaptı: köy kanunu çıkarıldı. tarım bakanlığı kuruldu. aşar vergisi kaldırıldı. çiftçiye uygun kredi verildi. köylüye tarım araç gereçleri, tohum, fidan ve ilaç dağıtıldı. ankara yüksek ziraat enstitüsü başta olmak üzere ziraat okulları açıldı. tohum ıslah istasyonları, tarım kredi kooperatifleri, toprak mahsulleri ofisi, devlet üretme çiftlikleri, örnek köyler kuruldu.

başarılı tarım politikaları sonunda türkiye'de ekilen arazi sathı 1925'te 1.829.000 ton iken, 1938'de 6.802.000 tona yükseldi.

atatürk döneminde, 1923-1929 arasında tarımsal üretimin yıllık büyüme hızı yüzde 8.9'u bularak yüzde 8.6'lık milli gelir büyüme hızını geçti.

1928'de toplam tütün üretiminin yüzde 70'i, fındık üretiminin yüzde 52'si ihracata ayrıldı. türkiye, almanya'ya arpa, italya'ya arpa ve yulaf, almanya, belçika, italya, isviçre'ye de buğday ihraç etti. (sinan meydan, aklı kemal (özel baskı), istanbul, 2015, s. 295,296)

türk tarımına abd darbesi


1929 dünya ekonomik buhranı ve 1939-1945 ıı. dünya savaşı türk tarımına büyük darbe vurdu. ancak türk tarımını yıkan amerikan emperyalizmi oldu. 1947'de truman doktrini, 1948'de marshall yardımı sadece sanayiyi değil tarımı da vurdu.


zenginsozluk.com/foto

1950'de iktidara gelen demokrat parti (dp) liberal politikalar izledi. türkiye, 1950-1953 arasında iyi hava şartları, tarım arazisinin genişletilmesi, kore savaşı vb etkilerle dünyanın sayılı tahıl ambarı ülkelerinden biri oldu. ancak tarım arazilerinin genişlemesi durunca ve hava şartları kötüleşince tarım üretimi azaldı.

ekonomik şartlar ağırlaşıp dış borçlar artınca dp 1954'te dış ticarette bazı kısıtlamalara gitti. iki yıl kadar önce “abd yardımını çok iyi kullanan ülke” diye alkışlanan türkiye, 1956'dan itibaren abd'den tarımsal, hayvansal ürünler almak için çok ağır şartlarda anlaşmalar imzaladı.

esaret anlaşmaları


atatürk sonrasında, 1939-1969 arasında abd ile türkiye arasında 55 ikili anlaşma imzalandı. bu 55 anlaşmadan bazıları tarımla ilgiliydi.
atatürk'ten sonra türkiye'yi yeniden bağımlı hale getiren bu “esaret anlaşmaları” hep halkın gözünden kaçırılırdı.

1. tarım ürünleri anlaşması (12 kasım 1956)


abd, bu anlaşma ile kendi ihtiyaç fazlası buğday, arpa, mısır, dondurulmuş et, konserve sığır eti, don yağı ve soya yağı gibi tarımsal ve hayvansal ürünleri taşıma ücretiyle birlikte 46.3 milyon dolar karşılığında türkiye'ye verecekti. (resmi gazete, no: 10228, 1959)

bu anlaşmaya göre abd, bu tarımsal ve hayvansal ürünleri aşağıdaki bağlayıcı şartlarla türkiye'ye veriyordu:

1. türkiye'ye satılan abd tarım ürünleri, abd'nin aynı mallarının alıcısı olan pazarlara ve abd'nin düşman tanıdığı ülkelere satılmayacak ve yalnız türkiye'nin iç tüketimi için kullanılacaktı.
2. türkiye'de satılan malların dünya mahsul piyasa fiyatları üzerinde tesir yapmaması için dünya piyasası üzerinden fiyatı tespit edilecekti.
3. türkiye'nin yetiştirdiği ve anlaşmada adı geçen veya benzeri mahsullerin türkiye'den yapılacak ihracatı abd tarafından kontrol edilecekti.
4. abd tarım ürünleri türk lirası ile satın alınacaktı. türkiye cumhuriyeti merkez bankası'na yatırılacak olan türk liraları abd hükümeti tarafından kullanılacaktı.
5. türkiye ve abd, abd tarım ürünlerinin türkiye'deki piyasa taleplerini artırmak ve geliştirmek için devamlı gayret sarf edecekti.
türkiye, 12 kasım 1956 tarihli bu anlaşmaya ek olarak 25 ocak 1957 tarihli başka bir “tarım anlaşmasıyla” abd'den şu tarım ürünlerini satın alacaktı:


zenginsozluk.com/foto

buğday, arpa, mısır, konserve sığır eti, peynir, süt tozu, pamuk tohumu, soya fasulyesi yağı… bu ürünler türkiye'ye taşıma ücretiyle birlikte 19.40 milyon dolara verilecekti. (resmi gazete no: 10228, 1959)

görüldüğü gibi abd, “yardım” adı altında türkiye'ye kendi ihtiyaç fazlası tarımsal ve hayvansal ürünleri satıyordu. abd'nin ikinci sınıf tarım ürünlerine türkiye milyonlarca dolar ödüyordu.

oysaki abd'nin türkiye'ye satacağı tarım ürünlerinin aynılarını veya eş değerlerini türkiye'de yetiştirmek mümkündü.

ayrıca türkiye'nin yetiştirip ihraç edeceği tarım ürünlerini abd kontrol edecekti. yani türkiye, abd'nin “üretmeyin” dediği ürünleri üretmeyecek, “satmayın” dediği ürünleri satmayacaktı.

türkiye ve abd, “amerikan tarım ürünlerine ait türkiye'deki piyasa taleplerini arttırmak” için “devamlı gayret sarf edecekti”. abd hükümetinin bu yöndeki gayretini anlamak mümkündür, ancak türk hükümetinin bu gayretini anlamak mümkün değildir.

ayrıca abd tarım ürünleri alınırken her türlü vergiden ve harçtan muaftı. pl 480 sayılı kanuna göre yapılan bu ithalatta abd'den alınacak ikinci sınıf ürünlerin iç piyasadaki sürümünü artırmak amacıyla tbmm 6969 sayılı bir kanun çıkardı.
yani tbmm, kanunla amerikan üreticisini korudu. bu anlaşma ile dp iktidarı, “türk tarımı ve türk üreticisini amerikan çiftçisinin refahı uğruna bir çıkmaza ve felakete sürüklüyordu.” (tunçkanat, age, s. 69-72)

2. tarım ürünleri anlaşması (20 ocak 1958)


bu anlaşmaya göre abd türkiye'ye şu ürünleri satacaktı: buğday, yem, soya fasulyesi veya pamuk yağı, tereyağı, yağlı süttozu, peynir, yağsız süttozu… türkiye bu ürünler için taşıma masrafları da dâhil 46.8 milyon dolar ödeyecekti.
20 ocak 1958 tarihli bu anlaşmanın sonuna aynı tarihli ve 1755 sayılı abd hükümetinin bir notası eklendi. abd'nin ankara büyükelçisi fletcher warren'den türkiye cumhuriyeti dışişleri bakanı fatin rüştü zorlu'ya gönderilen nota, abd'nin türk tarımını bitirme projesinin en somut adımlarından biriydi.


zenginsozluk.com/foto

iki maddelik notada, abd türkiye'den şu isteklerde bulunuyordu:

a) türkiye 1957 mahsulünden yumuşak buğday veya 1 ağustos 1958 tarihine kadar diğer herhangi bir yumuşak buğdayı ihraç etmekten kaçınmayı,
b) 1957 mahsulünden veya 1 ağustos 1958 tarihine kadar sert buğday ihracatını asgari bir seviyede tutmayı ve bu devre zarfında vuku bulacak her sert buğday ihracatını türkiye'nin kendi kaynaklarından finanse edilecek eş değer miktardaki buğdayla telafi etmeyi taahhüt etmektedir.
ekselansınızın hükümetinin yukarıda izah edilen anlayışla mutabık bulunduğunu bildirdiğiniz takdirde müteşekkir kalacağım. en seçkin saygılarımın kabulünü rica ederim ekselans…”
abd büyükelçisi fletcher warren'in bu notasına türkiye dışişleri bakanı fatin rüştü zorlu 20 ocak 1958 tarihinde olumlu cevap verdi. (resmi gazete, no: 10228, 1959)
özetle, abd türkiye'ye “1 ağustos 1958 tarihine kadar buğday ihraç etmeyeceksin!” diyor, türkiye “baş üstüne ekselansları!” diyerek kabul ediyordu.
abd türkiye'ye “eğer bu yasağa uymazsan ihraç ettiğin buğday kadar amerikan buğdayını kendi kaynaklarından finanse edeceksin” diyor, türkiye “baş üstüne ekselansları!” diyerek kabul ediyordu.
abd, belirttiği tarihler arasında, türkiye'nin buğday satışını yasaklamıştı, çünkü abd'nin buğday satacağı dış pazarlardan istekler bu tarihlerde geliyordu. eğer türkiye bu yasağa uymayıp buğday satarsa, sattığı buğday kadar amerikan buğdayını satın alacaktı. amerika her şekilde kazanacak, türkiye ise her şekilde kaybedecekti.

3. tarım ürünleri ticareti anlaşması (24 şubat 1963)


abd-türkiye arasında 24 şubat 1963'te “tarım ürünleri ticaretinin geliştirilmesi hakkındaki 161 milyon dolarlık ikili anlaşma” imzalandı.
buna ek olarak abd, türkiye'ye 21 şubat 1963'te bir nota verdi. (resmi gazete, sa: 11513, 1963)
bu notanın ı. bölümünde abd türkiye'nin zeytinyağı ihracatını 1 kasım 1962-31 ekim 1963 tarihleri arasındaki 12 aylık dönemde 10.000 tonla sınırladı. eğer türkiye'nin bu dönemdeki zeytinyağı ihracatı abd'nin izin verdiği miktarı aşarsa türkiye kendi dövizi ile abd'den aynı miktarda nebati yağ satın alarak cezalandırılacaktı. türkiye'nin böyle bir gücü olmadığı için izin verilenden fazla zeytinyağı dışarıya satılmayacak, fiyatlar düşecek, zarar eden üretici hem fakirleşecek, hem de ürününü satamadığı için üretimden vazgeçip, zeytin ağaçlarını kesip kışlık odun olarak yakacak ve işçi olarak ya istanbul'a ya da almanya'ya gidecekti.

abd'nin isteğiyle 1963, 1964 ve 1965 yıllarında türkiye'nin nebati yağlar ve yağlı tohumlar ihracatı azaltıldı ve 6.400 tonla sınırlandırıldı. iç ve dış pazarların yağ ihtiyacını abd soya yağıyla karşıladı.

notanın 2. bölümüne göre türkiye'ye satılacak abd buğdayının ithali ve kullanılması sırasında türkiye buğday ihraç edemeyecekti.

notanın 3. bölümünde abd'den satın alınacak tarım ürünleri için merkez bankası'na yatırılacak türk lirası'nın amerikalılar tarafından nasıl kullanılacağı anlatılıyordu.
21 şubat 1963 tarihli abd notasına türkiye, aynı tarihli ve 3125 sayılı karşı notayla yanıt verdi.

“aşağıda metni kayıtlı 21 şubat 1963 tarihli mektubunuzu almakla şeref duyarım” diye başlayan türk notası şöyle bitiyordu:

“türkiye cumhuriyeti hükümeti'nin yukarıdaki hususlar üzerinde mutabık olduğunu bildirmekle şeref duyarım.

ekselanslarından en derin saygılarımın kabulünü rica ederim. muhlis efe.”
sabah akşam türkiye'nin tapusu lozan antlaşması'na saldıranların 1950'lerdeki, 60'lardaki bu tarım antlaşmalarından söz ettiklerini hiç duymazsınız. oysaki bu esaret antlaşmaları lozan'ın kaldırdığı kapitülasyonları “yardım” adı altında yeniden geri getirmiş, türkiye'yi yeniden emperyalizme bağımlı yapmıştı.

müslümana domuz eti ve yağı


menderes, 1956 ve 1958 tarım antlaşmalarıyla abd'nin kalmış don yağını ve konserve etlerini aldı. ancak bu yağların ve etlerin içeriği konusunda en ufak bir açıklayıcı madde ve bilgi yoktu anlaşma metinlerinde. yani “müslümanlığı kurtarmış olmakla” övünen menderes, abd'den aldığı kalmış don yağı ve konserve etlerin arasında domuz eti ve yağı olup olmadığını merak edip sormamıştı bile.


zenginsozluk.com/foto

haydar tunçkanat'a kulak verelim:


“bu anlaşmada taraf olan bağımsız türk devletinin hükümeti (dp) % 98'i müslüman olan türk halkının islam usullerine göre kesilmeyip, öldürülerek kanı akıtılmayan, dondurulmuş veya konserve etlerin islam usullerine göre kesilmiş olması şartını dahi anlaşmaya koydurmuyor veya aklına dahi getirmiyor. yine bu anlaşma ile satın alınarak sabun yapımında kendi ürünümüz zeytinyağının yerine kullanılacak olan don yağının içinde domuz yağının bulunmaması şartı da anlaşmaya konulmuyor…” (tunçkanat, age, s. 69-71)

görülen o ki tam bağımsızlığın olmadığı yerde tam müslümanlık da olmuyor.

sinan meydan

alıntıdır
http://biliyomuydun.com/117522

kan uykusu

merkur
izleyin, izlettirin.
93'de başlayan osman pamukoğlu operasyonlarını anlatıyor.
kürt terör örgütü pkk'nın nasıl dağıtıldığı mahvedildiği gözler önüne seriliyor yaşananlar aktarılıyor.

bunun bir de yayınlanmayan bölümleri var mutlaka onuda izleyin.
(bkz:osman pamukoğlu)

kımız

merkur
kımız, türklerin ulusal içkisidir. kısrak sütünden yapılır. kımız besin olarak da, içecek olarak da türk'e atadan kalmış bir ilaçtır. bir ilaçtır; çünkü bir çok derde iyi gelmektedir. kazak kimyacısı aydar akınoğlu'nun deyişiyle kımızın yararlarını ve niteliklerini “birkaç makale yada kitapta anlatmak kolay değildir”. kımızın kullanımı hakkındaki bilgiler çok eskilere, hun türklerine değin dayanır. tarihi kayıtlara göre asya büyük hun devleti çağında türkler kımız içerlerdi. yine tarih kayıtları, avrupa hunları ile gök türklerin de kımız ürettiklerini belirtmektedir.

breaking bad

merkur
50 yaşında kimya öğretmeni olan walter white'ın bir engelli oğlu bir de yeni bir kızı doğmaktadır ve bunların üstüne hastalanıp doktorundan sadece 6 aylık ömrü kalacağını öğrenir ve eski lise öğrencisi jesse pinkman ile heisenberg serüveni başlar.

izlemeden duramadığım diziydi bir çırpıda bitirmiştim

jesse pinkman ölümle milyon defa burun buruna gelip ölmeden dizi bittiği için içimde kaldı çok uyuz olmuştum ayrıca walter'ın karısı olan skyler az yelloz, paçoz değil. allah düşman başına böyle kadın vermesin

sıra beklemek

merkur
sıradakilerin gerektiği gibi hareket edip oyalanmadığı sürece benim için sıkıntı olmuyor aslında fakat otobüse ve vapura binerken veya bir şey satın almak için beklerken öndekilerin oyalanması, sırası geldiği halde beklemesi, gerektiğinden yavaş hareket etmesi cinnet sebebi niteliğinde.

merve kavakçı

merkur
1999'da fazilet adlı partiden milletvekili çıkan, laikliği ayaklar altına alıp meclise giden ve oradan Bülent Ecevit tarafından
şu muhteşem konuşmayla def edilen fetöcü (kocası fetöcüyse kendisi neden olmasın)

daha sonra amerikan vatandaşı olduğunu bildirmediği için ve alenen meclis de provokasyon yaptığı için Türk vatandaşlığından atılmış. Şuan Türkçülüğü ayaklar altına alan hükümet tarafından vatandaşlığı tekrar iade edilmiş ve karga bokunu yemeden büyük elçi olarak Malezya'ya atanmış.

bağlama

merkur
kısa ve uzun olarak ikiye ayrılır küçüğüne de 'cura' denilir. atası kopuz'dur.

genellikle ilk önce kısa sap sonra uzun sap öğrenilir.

halk arasında uzun sap çalanlar genelde kara düzen çalar

ozanların enstrümanıdır.

koşuk

merkur
eski türklerde eğlencelerde söylenen, genellikle aşk, doğa ve yiğitlik konularını işleyen, “kopuz” adı verilen çalgı eşliğinde söylenen şiirlere “koşuk” adı verilir.
(bkz:kopuz)

necati ve saykolar

merkur
youtube'dan keşfettiğim eğlenceli grup bayadır dinliyorum çok iyiler denizliden çıkmışlar

bana göre anadolu rock tarzında bir şeyler yapıyorlar en azından cover'lar öyle ve bir rock grubunda bağlamanın önemli rol oynaması mutlu etti açıkcası.

ayrıca şarkılara kendi kattıkları espirileri vardır ki gülmemek elde değildir şiddetle tavsiye ediyorum size buyrun efendim;





komünizm ve sosyalizm

merkur
komünizm ve sosyalizm

modern sosyalistlere göre, gerçek sosyalizm komünist ülkelerde tatbik edilmekte olan sosyalizmden çok ayrıdır. daha doğrusu, komünizm, sosyalist düzene sahip çıkmaya çalışmaktadır. bunu yapmak isterken de, sosyalizmin bütün geleneklerini yıkmış, tanınmaz hale getirmiştir.

marxism'in analizci ruhuyla taban tabana zıt katı bir sistem yaratılmıştır. sosyalizm, kapitalist düzendeki sınıf farklarını kaldırarak, hürriyet ve adaleti sağlamak isterken, komünizm bu sınıf farklarını daha da artıracak tek parti diktatörlüğü yaratmıştır. komünizm, düzeni değiştirmek için tek yol olarak ihtilal ve tabii iç harp tavsiye etmekte, sosyalizm ise bu değişikliğin hukuki yollardan, kanunlara uyularak ve insan haklarını çiğnemeden yapılması gerektiği fikrini savunmaktadır.

komünizm, düzen değişikliğinde ilk faktör olarak bütün istihsal(üretim, üretme) vasıtaların devletleştirilmesini şart koşar. bu devletleşmenin hiç bir hukuki dayanağı olmadığı gibi, insanların en ilkel hakları dahi hiçe sayılmaktadır sosyalizm devletleştirmeyi sadece bazı endüstriler için düşünmüştür.

sosyalist düşünceye göre, sadece milli menfaatler için devletleştirilmesi zaruri olan endüstriler devletleştirilecek, diğerlerine dokunulmayacaktır.

komünizm dar bir görüşe sahiptir. dünyayı ikli kutba ayırmış, ikisinin ortası bir düzen olabileceğini hesaba katmamış, katmak istememiştir. sosyalim ise komünizm ve kapitalizm arası ılımlı, demokratik bir yol tutmuştur. komünizmden daha fazla yayılmasının sebebi de budur.

izmler nedir? - necati zincirkıran sf. 27-28 (90's)

barış manço

merkur
yeleli bozkurt barış mehmet manço

- türkiye'de rock müziğin öncülerinden, anadolu rock türünün de kurucularından biri olarak kabul edilmektedir.
- 1970 yılında moğollar'ın kadrosuna dahil olup 1971 yılında kurtalan ekspres grubunu kurmuştur.
- ilk albümünü 1975 yılında "2023" ismiyle yayımlamıştır.
- hazırladığı televizyon programıyla birçok ülkeyi gezmiştir ve "barış çelebi" olarak adlandırılmıştır.
- 1975 yılında "baba bizi eversene" isimli sinema filminde rol almıştır.
- 1988 yılında başlayan "7'den 77'ye" adlı televizyon programı 378 kez ekrana gelerek türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekor kırmıştır.
- albümleriyle her yaştan dinleyicinin ilgisini kazanan sanatçı, altın ve platin plak gibi birçok ödülün sahibi olmuştur.

saçlarına hayranım bu adamın

dönence adlı şarkısında ölümü anlattığı bilinmektedir.

moonwalk

merkur
ay yürüşü anlamına gelen 'ileriye yürüyerek geriye gidilen dans'

pop'un kralı michael jackson tarafından icra edilmiştir.(ilk elektronik dans'da sahne de michael jackson tarafından yapılmıştır.)

bu dansı bllie jean adlı parçasını seslendirirken yapar ve hayretle izlersiniz.

ilk defa gösterime sunduğu performansı da budur; dakika 3.40


daha net izlemek için dakika 6.10


off gaza geldim hemen başlamak istiyorum diyenler için 33. saniye

27 temmuz 2017 istanbul yağmuru

merkur
bulunduğum yere mütiş bir fırtına ile bastıran yağmur geldi adeta yağmuru savuruyordu karşı binalardan çığlıklar duydum onlar fazla abartmış olabilirlerdi ama biz de tedirgin olmadık değil. bizim evin oraya damla düşmemiş taş gibi dolu yağmış video attılar ağzım açık kaldı sonumuz hayır olsun. bugün çıkarılacak bir sonuç varsa oda doğa'yı hafife almamamız gerektiği.

ikincisi ise sürekli seçimlerde konu olan ve bazı yetkililerce ağızlarından düşmeyen yapılara ve mekanlara gerekli önlemlerin alınmaması alt yapıya olanak verilmemesi azla yetinilmesi çoğun cebe gönderilmesini göz ardı edenleri artık seçmek gerektiği :)

şeriat

merkur
islam hukuku denen islam yasaları iran ve arabsitan ülkelerinde uygulandığını biliyorum belki başka ülkelerde de vardır.

benim bu konuda kendi yorumum şöyle aslında bu daha çok eğitimsiz, toplum olarak gelişememiş ve modernleşememiş toplumlar için makuldur. yenilikçi, ahlaklı ve modern bir yapıya sahip milletler zaten bu cezaları gerektirecek bir olaya sebebiyet vermez. Zihniyet ve İradelerini ellerinde tutarlar.