confessions

turuncu gemi

2. nesil Yazar - Eski sevgili hüznü

  1. toplam entry 1820
  2. takipçi 11
  3. puan 16690

gecenin şiiri

turuncu gemi
kuğuların ölüm öncesi ezgileri şiirlerim,
yalpalayan hayatımın kara çarşaflı
bekçi gizleri.

ne zamandır ertelediğim her acı,
çıt çıkarıyor artık, başlıyor yeni bir ezgi,
-bu şiir -
sendelerken yaşamım ve bilinmez yönlerim,
dost kalmak zorunda bana ve
sizlere!

çünkü saldırgan olandan kopmuştur o,
uykusunu bölen derin arzudan.
büyüsünü bir içtenlikten alırsa
kendi saf şiddetini yaşar artık,
-bu şiir -
kuramadığım güzelliklerin sessiz görünümü,
ulaşılamayanın boyun eğen yansısı,
sevda ile seslenir sizlere!

nilgün marmara

selahattin demirtaş

turuncu gemi
cezaevinden, gündemi değerlendirmiş, halkların demokratik gülüdür.

''tahliyemi halktan istiyorum: ("tahliye talep etmiyorum" sözünün gerekçesi) bizim "sözde tutukluluk" kararlarımızı hâkimler vermiyor ki onlardan tahliye isteyelim. son kararı veren erdoğan'dır. ben de erdoğan'dan tahliye isteyecek değilim, ben tahliyemi halktan talep ediyorum. günü geldiğinde halk, "tüm siyasi rehinelerin" özgürlüğüne karar verecek. bunun için halk, kendi özgürlüğünün peşinden daha çok koşmalı ve mücadele etmeli. biz de bu mücadelenin bir parçasıyız. zaten demokrasi ve özgürlük ile akp-erdoğan zihniyeti bir arada ve aynı anda var olamaz. biri varsa diğeri yoktur. "bizim rehineliğimiz" ise akp'yi güçlendirmiyor, daha da zayıflatıyor.''

''bir defacik birleşsek sarsariz: hükümetin, yargıyı, parlamentoyu, medyayı, bürokrasiyi, üniversiteleri, iş dünyasını, sosyal yaşamı ve bütün nefes alanlarını teslim almış görüntüsü var. ve öyle bir hava yaratıyorlar ki sanki bin yıl daha böyle devam edecek. bakın, tüm samimiyetimle söylüyorum, akp bitmiş, tükenmiş, çürümüş bir partidir. bağırıp çağırıp, tehdit edip korkutmaya çalışarak bu durumlarının fark edilmesini önlemeye çalışıyorlar sadece. cumhuriyet tarihinin en fazla suça, günaha, vebale bulaşmış siyasi anlayışından korkmayın. bizler 82 milyon yurttaşız. el ele versek, bir defacık birleşsek bile iktidarlarını sarsarız. konuşmaktan, eleştirmekten, protesto etmekten, yazmaktan, örgütlenmekten korkmayın. neyse bedeli ödemekten de çekinmeyin, az kaldı çünkü. özgürlüğün de demokrasinin de şafağındayız. ilk sandıkla tarihe gömülecekler, merak etmeyin. bir arada, barış içinde, özgür ve eşit yaşamı mutlaka sağlayacağız.''

osman kavala

turuncu gemi
3 seneye yakındır maphus yatan, 60 yaşında insan. suçlu mudur değil midir bilmiyorum. zira hakim, savcı değilim. 3 senede nasıl hüküm verilmeden zindanda tutulur bir insan aklım almıyor. ben bilmesem de, ahim suçsuz demiştir. eğer bir hukuk devletiysek anında serbest olması gerektiğini biliyorum.
terörist olmadığın eminim ama. fetöcü mü? hadi be oradan!

mansur yavaş

turuncu gemi
kendisini yaklaşık 10 senedir bizzat tanır ve çok severim. tamamen zıt siyasi fikirlerde olsak da namusuna kefil olabileceğim dürüstlükte bir insandır. en sevdiğim fahri memleketim olan ankara'nın en yakışan abilerindendir.
ama ahh be mansur başkan. salt dürüstlüğünün cezası sebebiyle her yerden kuşatılmışsın. kayyum okunu kalbine, kayyum ipini boynuna geçirmeye ramak kalmış.
eee tabii susarsan bugüne kadar hiç bir hukuki gerekçe olmadan görevden alınan hdp belediyelerine, olacağı budur.

sinan aygün

turuncu gemi
bugün arkasında kocaman ve gösterişli bir atatürk portresiyle basın toplantısı yapıyordu. ağzından da allah peygamber düşmüyordu. yakasında kocaman bir ay yıldız vardı. tarihte her kim böyle kutsal değerleri gösterişli şekilde satmaya çalışıyorsa istisnasız söylediği diğer sözler yalandır.

kendisine, aynı değerleri kirleterek ve çirkin bir şov misali yanıt vermeyen mansur yavaş duruşuna teşekkür ediyorum.

mehmet ağar

turuncu gemi
cürum işlemek için teşekkül oluşturmak suçu sabit görülüp, 2 sene hapis yatan eski derin devlet ağası. o işlediği suçun doğadaki karşılığı kemiksiz 15 senedir. fakat ''ben bir tuğla çeksem çok tuğla düşer'' sözüyle diğer ortaklarının kemikli, kemiksiz yatmamasını sağlamıştır. bu resmen omertadır.
bugün de bir takım tehditler savurmuş. cumhuriyet savcıları nerededir?

gecenin şiiri

turuncu gemi
ve nihayet ikimiz

kaçtığımız aşkların toplamıyız

sokakta yaralı bir it koşturuyor

iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. benimle çıkmıyorsun
bu yolculuğa. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

bu resimden çıkıp gidiyorum. seni isteyen yanım
ölümsüz yanımdır. bulutsuz da yağan nedir? şimdi
öğreniyorum ki, gözyaşı! bu resimden çıkıp
gidiyorum. seni isteyen yanım aşk yanımdır.

babam romantik bir aşiret savaşçısıydı. çapraz fişeklik
duyardım yüzümde ona sarıldığım zaman. sonrası
jandarmalardı. ağıt kadınlardı. mezarlardı. o gün
bugündür sayrıyım. çünkü insan öldüğü yaşta kalır.

babam elin eskilerini giyerdi. ben bu yüzden ezik
olurum bayram sabahlarında. yani bir sömürgede
doğan kırılgan olur. çünkü insan öldüğü yaşta..

sokaktan askeri konvoylar geçiyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç milyon
yıldır tutmadım ellerini. ve ben sırf bu yüzden yenilebilirim.

yaşadığım yitirdiklerim oluyor hep. oysa tuttuğum
elleri bırakmıyorum. sonra korkuyorlar hasletimden. ne
denli sevgiye değer olduğumu söylüyorlar. gidiyorlar
sonra. ve biçimlendiremediklerimiz biçim oluyor bize.

ve sen haftanın deniz ertesi günleri geliyorsun. bir çizgi
diyorsun. bir çizgideyim. sağım nere solum nere bilmiyorum..
seni şiir duraklarına bırakıyorum o zaman. güleç kalıyorsun.
dudakların kırışıyor kenarlarından. ellerin, minnacık
ellerin morarıyor. küçük küçük adımlarla gidiyorsun -sanki-
içimden. bir şiir durağından biniyorsun. zaten yorgunsun.

ben sancıyla kıvranıyorum geceleri sayrı bir yatakta. terli
terli seni içiyorum. çünkü yüzüme bakınca seni görüyorum.
çünkü yorgunsun.

parçalı bulutlu şiirler okuyorum sana. şiir gibi bir çiselti
başlıyor sonra. kanayan bir yara; yalnızlık. çıkıp kanıyorum.
çıkıp sokakta..

sokaktaki bütün kedileri eziyorlar
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi. ve ben sırf
bu yüzden ezilebilirim.

biz emeklerken sevmeyi öğrenmede, kolumuzdakiler
düşüyor. ki ölenler zafere en çok yakışanlardır! ki
ölenler zafere en çok yaklaşanlardır! oturup tuhaf
ağıtlar yakıyoruz onlara. ve söz veriyoruz yarını
kurtaracağımıza. ama yarına ertelemekle bugünü
yitiriyoruz zaten. ve zaten yenik sayılırız yaşamakla!

en gizli yerimize çağırıyoruz acıyı. ve hep yenik
düşüyoruz, çağırmakla!

sulara benziyorsun bu yüzden. sular ki dinginliğe
gelir ancak. ısınırsa uçar, soğursa kaskatı kesilir
teninden. sulara benziyorsun kapılmaya gelmez.
sulara.. bildik sulara..

sokaktan telsiz sesleri geliyor
iki buluşmadır koluma girmiyorsun ve birkaç milyon
yıldır tutmadım ellerini ve ben sırf bu yüzden kaybedilebilirim.

ihmal edilmeyen telefonlar bekliyorsun, dakik ve
ilgi dolu. anne oluyorsun bütün âşıklarına. ve
çocukların oluyorlar bilmeden. ve bu resimde
kalmayı bu kadar çok isterken, çekip.. çıkıp
gitmeli diyorum.

insanlar çoğalıyor etrafımda. sen yoksun.
ıssızlığımdan anlıyorum. çook uzakta oluyorum
onlar konuşurken. derken gece başlıyor. çayları
ödüyorlar ve bir parçamı alıyorlar karşılığında.

ve sen haftanın deniz ertesi günleri
geliyorsun. her aşk, yaşayamadıklarımızın
özetidir diyorum. gülüyorsun.

seni daha önce öpmüş olmalıyım. yoksa nasıl
bulurum yüzünde gülen ağzının yerini.

sokakta ölümsüz yanından yaralıyorlar birini.
iki buluşmadır koluma girmiyorsun. ve birkaç
milyon yıldır tutmadın ellerimi...

ezidiler

turuncu gemi
salt kürt etnik kökenine ait insanların mensup olduğu, hümanist ve etkileyici bir din inancıdır. ortaya çıktığı ilk günden beri, kimseye zararı olmayan bu insanlar, kitlesel soykırımlara uğramışlardır. sonuncusu, ırak kürdistan'ına ait bir bölge olan, şengal'de, hepimizin gözü önünde gerçekleşmiştir.

toplumda, genel itibarıyla ''yezidilik'' diye yanlış telafuz edilen dindir. yine toplumda ''şeytan, iblis'' diye bilinen varlığa taparlar. fakat ezidi bir dostunuz varsa, onun yanında bu varlığa ''şeytan'' dememenizi rica ederim. dinlerine saygı gereği bunu hakketmekteler. onlar tanrılarına ''meleke tavus'' derler. kalu bela günü, allah bütün meleklere, insana secde et dediğinde, meleke tavus'un isyanını haklı bulurlar. ahiret günü, allahın da, meleke tavus'a hak verip, itibarını iade edeceğine inanırlar.

''ezidiler, günde üç kez güneşe döner, dua ederler.
her isteyen, çoluk çocuk genç yaşlı olsun, şeyh olsun, emir olsun, herkes güneşin karşısına geçer, içinden ne geçiyorsa güneşe söyler.
belki de insan soyunun şimdiye kadar söylediği en güzel dualar onlardır.
belki de en güzel türküler en güzel şiirler bu dualardan çıkmıştır.
belki de mezopotamyanın bütün destanlarının temelinde bu dualar vardır...''

enver paşa

turuncu gemi
sovyetler birliğinde, her türlü kültürel hakları tanınan, türk kökenli insanlarımızdan destek bulamayan, eski osmanlı paşasıdır.
rahmetli atatürk'ün ömrü, bu ittihatçıların, ulusa ödettiği faturaları temizlemekle geçmiştir. enver bu maceracıların en iflah olmazıydı. atatürk hiç bir zaman, kurduğu cumhuriyete burnunu sokmasına bile izin vermemiştir bu şahsın.

şimdi acayip bir genç tayfa var. adamlar hem ittihatçı hem kemalist. bu ne yaman çelişki anne diye sormak istiyorum. gerçi son zamanlarda iktidar çevresinde, hem ittihatçı, hem islamcı, üzerine bir de kemalist tipler türedi. korkarım ki çok da güçlüler.

barış atay

turuncu gemi
hdp'nin, önceki seçimde aldığı yüzde 6 oyu 13 yaptığı 7 haziran seçimlerinde yüreğim sızım sızım sızlamıştı niye hatay'dan milletvekili çıkartamadık diye. o seçimden sonra malum hdp'ye çökertme adına ne girişim varsa yaptılar. hdp'nin artık hatay'dan da milletvekili olan barış atay var.
dert olsun.

gecenin şiiri

turuncu gemi
göz göze değilse bile yan yana seninle
bir akşamın
utançları perdeleyen sessizliğinde
gel seyrine koyulalım
birlikte koşturduğumuz bütün yolların
hani güneşle yükselip göklere
coşku saçan uçmaların ve çoğalmaların
gel seyrine koyulalım birlikte
bıçaklaşırken kağıt kağıt yırtılan
ve gittikçe sancılaşan tavırların

geçmişin umutsuzluk doğuran gecelerinde
sönmeden yanan kim
sonuçsuz sevinç ateşlerinde
tutuşmadan küllenen ve kaybolan kim
dünyanın bütün dil bahçelerinde
iki tek sözcük dolaşıyor yalnızca dilinde
hırs ve para
birinin
diğerinde kaybolduğu ihanet şarkısı
yüreği alıp mühürleyen
ve onurun
ölümüyle bütünleyen iyileşmez bir yara

varsın küllenen yürekler utansın
ne aşk giriyor artık sözlerine
ne dostluk
ne de inancımız olan kavga
konuştukça sayılar doluşuyor bakışlarına
konuştukça ayak oyunları
yalanlar
ve kurt dumanlı havaların

ben yine sevinçten ve coşkudan yana
bildikleri gibiyim dostların
iki çiçek büyütüyorum
yaz göğünü kucaklasın penceremde
bir gürültülü kokusuyla fesleğen
bir de haykıran moruyla menekşe
suladıkça diyorlar bana sessizce
aşkı tutsak edersen cüzdanlara çeklere
suların ışıklı türküsünü
bir daha taşıyamazsın çiçeklere

adnan yücel

kuş mitingi

turuncu gemi
muhteşem bir adnan yücel şiiridir;

sonbahardan sonra ağaçlar
hep duman açar ankara'da
saksılarda yeşil bir yalnızlık
uzayıp gider ev tutsaklığında
kış boyu rüzgârsız ve çiçeksiz
ne gün kalır güneşin yüreğinde
ne şafak ne sabah
kar altında dilsiz ve sessiz
bir tohum gibi bekler baharı
taş üstünde topraksız çaresiz

sonbahardan sonra ankara'ya dair
hep aynı sözler söylenir
ama yağmur
yine utanır yağarken
kar yine yağmadan kirlenir

sonbaharda sonra ankara'da
yalnızca kuşların isyanı vardır
bakarsınız bir akşamüstü
bütün ağaçlar kuş açmıştır
ve gökyüzü meydanında
kuş dilinde bir miting başlamıştır

bir çığlıktır artık yaşanan
sözcükler yetmez anlatmaya
notalar fırçalar susar
çünkü mitingden sonra kuşlar
kırıp kanatlarını
ankara'ya ölüm bırakırlar

hangi günün yüzyılı

turuncu gemi
güzel bir adnan yücel şiiridir;

sancısını yaşıyorsun kaç zamandır
yeni bir güne sevinçle başlamanın
yoluna ışık tutan sözcükler
var mı o günün ışıltılı kanatlarında
rüzgâra dost olan soluklar var mı
altını çize çize soruyorsun nedense
ki hep aldatmış olduğun kendine

adın çoktan çocuğa çıkmış oysa
çoktan anlaşılmaz olmuşsun
şu güzel ömrün tam ortasında
kuşları sora sora düşen yapraklarda
ey çılgın
kanadı kırık her kuşa
kanat olmaktan yorulmuşsun

bulutları çarpışa çarpışa yorgun
bir gökyüzüdür artık gülüşün

adnan yücel

turuncu gemi
sicim gibi yağmurların ardında
caddelerde koşan bir selin arasında
ulaşmak istiyorum sana
gömleğim sırılsıklam ıslak
tüylerim diken diken
dokunmak istiyorum sıcaklığına
tam da seni özlediğim anda
buz tutmuş çığlıklar bölüyor gecemi
kuş sesleri nasıl da uzaklarda

dizelerinin sahibir.

arapça

turuncu gemi
tarihin en eski ve zengin dillerinden biridir. türkçemizden çok daha fazla sözcük dağarcığı barındırır. dilimize de bir çok konuda olumlu katkı yapmış bir lisandır. bunu görmemek için sığ beyinli bir ırkçı olmak gerekir. kendine ait bir alfabesi vardır. sıfır rakamı ilk olarak arap sayılarında kullanılmıştır.

insanlığa katkıda bulunmuş bütün müspet buluşlar, bütün insanlığın ortak hazinesidir. tek bir ulusun değildir. bizim ülkemizde de 2 milyona yakın arap etnik kökenli vatandaşımız yaşar. onlar da ulusumuzun bir parçasıdır.
dilleri üzerinden yalan yanlış nefret söylemleri geliştirmek toplumu gerileten iğrenç bir yaklaşımdır.

allah

turuncu gemi
labratuvar ortamında ispatı olmayan inanış. binlerce yıldır ''insan mı tanrıyı, tanrı mı insanı'' yarattı diye felsefi tartışlmaların konusu. friedrich nietzsche, zaten öldüğü kanısındadır. gönlümün felsefe yürekli palası bir şey diyorsa bildiği vardır.

kedi

turuncu gemi
az önce kendisi yatağımda uyuyor, ben de pc de boş boş takılıyordum. sanki kabus görmüş bir çocuk gibi uyandı ve mırıltılarla kucağıma atladı. hemen ardından huzurlu bir uykuya daldı. onların bize elbette ki ihtiyaçları var. fakat kendimi uzun zaman sonra iyi, güzel ve özel hissettim bu durumdan sonra. söylemek istiyorum ki bizim de onlara çok büyük ihtiyacımız var. yaptığımız ''hayvan beslemek'' türü tanımlarla anlatılamaz. yaşadığımız çok güzel bir dayanışma halidir.

bütün sokak hayvanlarının kötü rüyalarında sığınacağı onları çok seven bir dostları olmasını dilerdim. yaşamda en çok istediğim şey zamanda yolculuk yapmaktır. daha doğrusu geçmişe gitmektir. fakat yukarıdaki dileğim uğruna, bu dileğimi bile hiçe sayabilirdim.

varyag

turuncu gemi
sovyetler birliğinin 1985 yılında, yapımına başladığı dev uçak gemisidir. daha doğrusu dev bir uçak gemisi inşaatı da denebilir. 1993 yılında sovyetler yıkıldıktan sonra, rusya devleti bu inşaatı cuzzi bir paraya ukrayna'ya sattı. ukrayna'da 20 milyon dolara ingiltere'de bir turizm firmasına sattı. bu inşaatın son sahibi de çin devleti oldu.
fakat bu geminin çin'e gitmesi için boğazlarımızdan geçmesi gerekiyordu. lakin, boğazlarımız için oldukça tehlikeli bir taşıma işi olacaktı bu. çin devleti o zamanlar, türkiye hükümetine 1 milyar dolarlık bir zararı karşılama poliçesi verdi. şayet bu gemi boğazda her hangi bir kazaya mahal verseydi 1 milyar dolar bizim olacaktı. bunun üzerine bir de geminin askeri amaçlarla kullanılmayacağına dair yemin billah etti. hatta diplomatik tercümesi ''abi size zilyon tane çinli turist göndermezsem cümle alem ebemi tersten görsün'' türü laflar da edip dönemin türkiye hükümetini ikna etti.

fakat çin devleti sonrasında tek bir turist göndermedi bize. gemiyi de uçak gemisi yaptı. hani son dönemde kanal istanbul için mucize çin kredileri bulundu ya bunun üzerine hatırlatmak istedim bu konuyu. çin emperyalizmi tarihteki en sinsi emperyalist modellerden biridir. biz ise şeytanı zorla kolundan tutup yuvamıza davet ediyoruz.

kazım koyuncu

turuncu gemi
bence kardeş türkülerin kel delikanlısı vedat yıldırım kürtlerin erkan oğur'udur. kazım abi o genç yaşındaki müzikalitesiyle lazların hem erkan oğur'u, hem de vedat yıldırım'ı olma yolunda ilerliyordu. halk ve batı saundlarına bu kadar bilgece hakim 3 güzel insanımızdan biriydi kazım abi. o bütün halkların bir çok şeyiydi.

bir kış daha çok özleyeceğiz.

bıktığım şeyler ve yeşil fanila

turuncu gemi
muhteşem bir didem madak şiiridir;

''gözlerin bir yeşil fanilaydı balkonda uçuşan
sicim yağmur taklidi
bıkmıştım zor geçen kışlarımı anlatmaktan
bardağa birkaç çiçek ıslamaktan.
parmağımın ucunda kırmızı kenarlı bir bulut
onu uzatırdım sana, yalnızlık gibi iri bir damla
parmağıma düşen bir damla kandı aşk.

seni sevince pazara çıktım sevinçten
enginar aldım ''süper enginarlar'' diye bağıran adamdan
oturup ağladım sonra, şaşırdın.
bu ''süper'' oluşta canımı acıtan bir şeyler vardı.
canımın acısıydın.
ben bir tek o canı unutmamak için her şeyi hatırlamıştım.
sevişmiştik.
evde binlerce tespih böceğinin ayak izleri
sevişmiştik.
biri başımdan aşağı pırıltılarla dolu bir sözlüğü
boşaltmış gibi
seni sevince kıpırdayan her şiiri
kahverengi bir çaydanlıkta saklıyorum.

sonra gittin.
birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
sonra gittin.
çocuk oldum bir daha, ağladım.
kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
kitaplar, aşk, her şey.
her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
sonra gittin.
beyaz bir küf büyüdü evde, tersten yağan kar gibi.
keşke dünya toz şekeri ile kaplı olsaydı.
çocuk oldum sonra ağladım, yağmur bile beni ayıpladı.
söz dedim, söz verdim.
ruhumu gömdüğüm yer hala belli.
güneşi özledim, sonra seni
keşke gölgesine razı bir fesleğen olaydım.

sonra gittin
gözlerin bir yeşil fanila unutulmuş balkonda
sicim yağmur taklidiydi
artık iyice inceldi.

gecenin şiiri

turuncu gemi
ı-
bir tezgahtar parçasıyım ben
üç kuruşluk acıya müdahale edemem
kanatlarımda sigara yanıkları
gül diye okşadım onu yıllarca
sen istersen derdim müşterilerime
sen istersen kalbimin hepsi de melek olsun
inanırdım bazen bir kase bal bile umutsuzdur.
gül tutan bir adam aradım yıllarca
rakamlar büyür, şehir küçülürdü.
vazgeçtim, vazgeçtim sonra
beni anneme götürsün bindiğim bütün taksiler.
kalbim neden isli bir şehir?
kalbim! neden ben?
bir tek aşk sözü söylememiş gibiyim.

ıı-
bir tezgahtar parçasıyım ben
kendime alıştım bodrum katlarında
geceleri yokluğum karşıladı beni
kuru yapraklar sererdi merdivenlerine
viks sürdüm burnuma, coca-cola içtim
ağlamaklı oldum kaç kere çilek reçeli yüzünden.
büyülendim sibel can çalınan taksilerden
büyülendiğin şeyler,
büyülenmediğin şeyleri döverdi bilem.
neden sen böyle çocukluk resmiydin kalbim?
kendime alıştım bodrum katlarında
artık bir karanlık bağımlısıyım.
kezzap attı yüzüme sokak lambaları
tenekeden bir aydınlıkla kestim
hayatla ilgili bütün bağlarımı
hazırım ben
bir anne ismine bağlamayı her şeyi:
füsun...

ııı-
acıklı sözler kraliçesiyim ben
yağmur bir daktilo kız kadar hızlı
hızlı daha hızlı
fazla vaktim kalmadı
artık ifadem alınmalı.
asaletim de sizin olsun baylar, rezaletim de!
beni bir sutyen lastiğiyle asın.
inanın kendimin
"yokluğunda çok kitap okudum"
bana birkaç hayati meseleyi ödünç ver kalbim
görüş günlerinde seninle konuşabilmem için.
kalbim neden ben?
sırf sevinsin diye seni bir kere bile
elinden tutup parka götürmedim.

ıv-
melankoli ve kolonya şişesi
kalbim ile izmir aynı şey mi?
boyunlarında simsiyah birer halka
kumruların hepsi de dişi mi?
gugukguk yusufçuk
nerdesin? burdayım.
bekleyin, bekleyin geliyorum!
melankoli ve kolonya şişesi

hayatımın üstünde imkansız kuşlar uçuyor.

v-
kalbimi bıraktım bir yanıbaşımda
kanatlarımda hep böyle yalnız başıma
son şiirimi de kaybettim.
kalbim! neden ben?
son çocukluk resmimi de bir yabancıya gönderdim.

mutsuza kim bakacak

turuncu gemi
ne zaman okusam göz yaşlarıma mani olamadığım muhteşem bir didem madak şiiridir. okurken imgeler boğazınızda somut birer düğüme dönüşür.

"iki sigaram kaldı bu gece için maviş anne
iki muhabbet kuşum.
iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim, biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuza kim bakacak?
dünyaya bile bir dünya anne lazım.
biri sen ol maviş anne, biri ben.
dünyanın bütün sabahlarına iki bilet al da
birlikte gidelim maviş anne

bana da kendi serüvenimden bir yer ayırt,
şefkate söyle o da gelsin.
özledim onu, o da gelsin saçlarıma dokunsun
bilir misin, büyüler bile ninniyle büyür
temiz kokan pazen gecelikler, şehriye çorbası...
hepsi, hepsi ninniyle büyür.
bilir misin maviş anne?
ben çekildiğim her fotoğrafta
defolu bir kelebek gibi çıkarım.
mavi kareli gömleğiyle hatırladıkça babamı
kırpıp kırpıp fotoğrafları, döküyorum başımdan aşağı

sanırım ben assolist oldum maviş anne
şimdi mutluyum
geçmişini mi yok ettin kızım diye soran
bir babadan kurtuluşumu kutluyorum
babama söyle, o gelmesin maviş anne
birileri mutsuzsa, mutsuzlara nergis yolla,
bir kırmızı battaniye,
onlara bir mutluluk çadırı yolla
sonra belki, ben de gelirim

kuşlarımı da bırakayım gitsinler
dışarıda ölürler mi sence
postacı mektup bile getirmezse onlardan
ben bir anne gibi ağlarım sonra
bırakmayayım, gitmesinler bari maviş anne
ölürler yazık dışarıda!
onlar birer yıldız olursa
biri mavi, biri yeşil
ben onlara bakarım maviş anne.

kalbimi de büyüttüm sonunda
artık bazen gözlerime tırmanıp bakıyor sokağa
kirpiklerime tutunuyor, o ince parmaklıklara
öyle çok büyüdü yani, görsen şaşarsın.
kalbim sanırım büyüyünce
sokaklarda ağlayan biri olacak
rezillik yani maviş anne!

kalbim komik kaçacak
kaçmaması için sen en iyisi kalbime de
benim serüvenimden bir yer ayırt
aman, mutsuz bir yer olmasın!
iki sigaram kaldı bu gece için
yüzyıl yetecek çocukluğum,
iki muhabbet kuşum,
biraz da ateşim var.
dua ediyorum ateşe
vazgeçsin diye beni yakmaktan bu gece
dünyanın bütün sabahları için iki bilet al maviş anne
aman umutsuz bir yer olmasın!

iki kendim varmış maviş anne
biri benmişim biri mutsuz
ben ölürsem maviş anne, mutsuz için
dünyanın bütün sabahlarına bir bilet al.
ben ölürsem mutsuza iyi bak!"

hekimoğlu

turuncu gemi
kanaatimce dünya üzerinde çekilmiş en iyi on görsel yapımdan biri olan house md dizisinin türkiye versyonu.
benim en iyi dostum da house md dizisinin hayranıdır. hatta yayınlandığı yıllarda gregory'nin karizmasına ulaşabilmek için bir bacağımızı kırmayı düşünürdük şaka yollu. çocuktuk işte.
yine bahse konu dostum da benim gibi timuçin esen hayranıdır. youtube de, dizinin fragmanında timuçin abiyi görür görmez kendisine wp den yazdım ''olum ben diziye başlıyorum'' diye.
o da ''abi 10 yıllık mazimize bakmaz silerim seni defterden'' diye yanıt verdi. dostluk sadakatimden başlayamıyorum. izleyenler varsa bir kaç şey söyleseler keşke. yerli ve milli hekimoğlumuz da ateist mi mesela?

fernando muslera

turuncu gemi
bir çok ortamda türkiye'de oynamış en iyi yabancı futbolcular olarak alex ve hagi gösterilir. alex'in, hagi'nin yanına yazılması fenerbahçe'nin türk basınındaki gücünü gösterir. yoksa özü itibariyle bu saygısız bir haldir. fakat türkiye'de hagi'den bile daha iyi futbolcu muslera'dır. kendisine futbolumuza olan emekleri dolayısıyla bu vesileyle teşekkür etmek isterim.

bugün tuzlasporlu bir futbolcuya yumruk attığı konuşulmakta. bunu okuduğumda ''muslera gibi bir çocuğu ne ettiler de bu kadar delirttiler'' diye bir düşünceye kapıldım. fakat ayda yüz binler kazanan değerli futbolcularımızın delirmeye hakkı yoktur. gençlerimize hiç bir koşul altında böyle çirkin şekilde örnek olmamalıdırlar.
doğru mu bilmiyorum ama ekşide de bahsedilen tuzlalı futbolcunun kendisine muslera'nın yumruk atmadığını okudum.
umarım böyle bir terbiyesizlik etmemiştir.

ahmet arslan

turuncu gemi
ülkemizin en değerli felsefe hocalarındandır. arada konuşmalarını izliyor ve çok şey öğreniyorum. şimdiki zamanda böyle bilge ve cesur felsefe hocalarının çıkmayacağı ve üniversitelerimizde var olmadığı kanısı ve umutsuzluğundayım.
0 /