ayşe ile ilgili olduğunu direkt anladım tabii. herhalde biri gördü, duyurdu zaar diye düşündüm. belki de jandarma izini bulmuştu. bilemedim de soramadım da. babam azarlamaya devam ediyor. tabii ben olayın aslını merak ediyorum. babam 5-10 dakika bağırdı çağırdı. yoldan eşekli birilerinin geçtiğini görünce sesi duyulmasın diye biraz kıstı sesini. işte o zaman anlatmaya başladı;
- gençsin dedik, deli dolusun, kanın kaynıyor dedik ellemedik. hulusi'nin hoppa kızını isterim diye tutturdun. gönül dedik yine gidip iki defa istedik. kavga ettin sustuk, büyüğe vurdun görmemezlikten geldik, tarlada iş verenine sövdün oğlumuzdur dedik arkanda durduk. abin öldü, seni bari bir şeyden kısıtlamayalım dedik. illa yularından mı tutalım seni öküz.
kız elinde bebeğiyle köyün ortasında bizim eve geliyor. bu kız 1,5 aydır kayıp. gece kaçıp kaçıp bir yerlere gidiyorsun, ananla dedik ki herhalde bir yavuklu yaptı, bilmemezlikten geldik. bütün köylü ayşe'yi süleyman kaçırmıştır derken biz sana konduramadık ses çıkarmadık. "süleyman beni oyaladı benden faydalandı bana sahip çıkın, yoksa sizi köye rezil ederim" diye bir de çıkıştı bize. olum bu nasıl ahlaktır, bu nasıl terbiyesizliktir.
-seviyorum baba, ben askerdeyken yangından mal kaçırır gibi nikahlamışlar, geçmedi sevdamız.
-lan ben sevmedim mi sanıyorsun, ananı aldılar bana. kaderimiz bu dedik, bu da temiz kız dedik, saygı duyduk, sahiplendik, onu sevdik. yakışır mı delikanlı adama başka türlüsü, evli barklı, bebekli kadın kaçırmak da nedir oğlum?
benim ayşe'ye olan sevdam, herkesin sevdasından büyüktür gibi geliyordu. babam kim ki, ne kadar sevebilmiştir diyordum. benim ki kadar sevseydi vazgeçebilir miydi? ayşe'nin delikanlı bir yanı vardı. hiçbir haksızlığa ses çıkarmayan kadere boyun eğmeyen bir tarafı vardı. hiç bir kızda yoktu bunlar sadece onda vardı. bana baş kaldırıp, haber vermeden anne babama gelip durumu anlatması bile bu yüzden. ama yine kızmadım ayşe'me. onu neden çok sevdiğimi bir defa daha bana ispat etmişti. onsuz olmazdı. başkasını nasıl alırım, nasıl severim, nasıl karım derim?
babam tarladan gider gitmez, eve vardım, babam kahveye gitmişti. anamla yüzleşmemiz daha yumuşak oldu. ayşe baba evine dönüyorum demiş. ayşe kadar cesaretli olmazsam bana erkek mi denir? vardım ayşe'nin baba evine. almamışlar eve. kocanın yanına git demişler. arkasından ömer'in evine vardım. oraya da kabul etmemişler. dövmüşler bir de üstelik. nereye gitti diye soruyorum, bilen yok. yeşilyurt'ta ne kadar ev varsa sordum. hızımı alamadım çevre köylere kadar gittim aradım, yer yarılmış içine girmişti. ayşe'nin ikinci bir kadının ismine bile tahammülü yoktu. tarla tokat var anne baba var, köyden uzaklaşamıyorum da. soruşturdum, her yere sordum. sonunda bir akrabasına gittiğini öğrendim ayaş'ta. aradan 2-3 ay geçmiş belki. geçmiş gün hatırlamıyorum. oraya kadar gittim, 1-2 hafta kalmış, oradan da kaçmış. bir daha da haber almadım yıllarca. müzeyyen ile evlendim.
hep bekledim ki geri gelsin, birileri haber getirsin. sonra daha geçen sene mi neydi? köye geri gelmiş dediler. evinin önüne kadar gittim bekledim. kim ne derse desin dedim. konuştuk. eskişehir'de oturuyormuş. kızı büyümüş kocaman olmuş. telefondan resmini gösterdi bana. niye gittin seni çok aradım dedim.
beni alıp yeşilyurt'a evine götürecek bir delikanlı olduğun için sana kaçtım, sen korktun beni gedik'te harabede sakladın. yüreğin benimkinden küçüktü. ben hala sana aşığım, ama babamı, kayınbabamı, ömer'i döven, aramıza giren herkesi deviren süleyman'a aşıktım. bana ulaşınca korkan süleyman'a değil.
ben korkak değilim diyecek oldum "hadi süleyman gel benimle desem, benim gel diyecek cesaretim var, senin evini, ananı babanı bırakıp benimle gelecek casaretin var mı süleyman?" dedi. o an düşünmüşüm öyle. "işte" dedi, "ben düşünmeden gelirim diyecek süleyman'a aşıktım. düşünen süleyman'a değil, haydi kal salıcakla dedi" ve gitti. şimdilerde duyarım, ömer'i almış yanına. hala bana ceza veriyor evlat. gazeteciysen yaz bunu, filimciysen filmini çek. anadolu'da böyle cesur kadın yaşamadı. ben kendime deli derdim, benim bile tozumu dumanıma kattı.
ha evlat bir de şey var dedi, onu diyeyim de gideceksen öyle git, bak en önemlisi de bu...
- gençsin dedik, deli dolusun, kanın kaynıyor dedik ellemedik. hulusi'nin hoppa kızını isterim diye tutturdun. gönül dedik yine gidip iki defa istedik. kavga ettin sustuk, büyüğe vurdun görmemezlikten geldik, tarlada iş verenine sövdün oğlumuzdur dedik arkanda durduk. abin öldü, seni bari bir şeyden kısıtlamayalım dedik. illa yularından mı tutalım seni öküz.
kız elinde bebeğiyle köyün ortasında bizim eve geliyor. bu kız 1,5 aydır kayıp. gece kaçıp kaçıp bir yerlere gidiyorsun, ananla dedik ki herhalde bir yavuklu yaptı, bilmemezlikten geldik. bütün köylü ayşe'yi süleyman kaçırmıştır derken biz sana konduramadık ses çıkarmadık. "süleyman beni oyaladı benden faydalandı bana sahip çıkın, yoksa sizi köye rezil ederim" diye bir de çıkıştı bize. olum bu nasıl ahlaktır, bu nasıl terbiyesizliktir.
-seviyorum baba, ben askerdeyken yangından mal kaçırır gibi nikahlamışlar, geçmedi sevdamız.
-lan ben sevmedim mi sanıyorsun, ananı aldılar bana. kaderimiz bu dedik, bu da temiz kız dedik, saygı duyduk, sahiplendik, onu sevdik. yakışır mı delikanlı adama başka türlüsü, evli barklı, bebekli kadın kaçırmak da nedir oğlum?
benim ayşe'ye olan sevdam, herkesin sevdasından büyüktür gibi geliyordu. babam kim ki, ne kadar sevebilmiştir diyordum. benim ki kadar sevseydi vazgeçebilir miydi? ayşe'nin delikanlı bir yanı vardı. hiçbir haksızlığa ses çıkarmayan kadere boyun eğmeyen bir tarafı vardı. hiç bir kızda yoktu bunlar sadece onda vardı. bana baş kaldırıp, haber vermeden anne babama gelip durumu anlatması bile bu yüzden. ama yine kızmadım ayşe'me. onu neden çok sevdiğimi bir defa daha bana ispat etmişti. onsuz olmazdı. başkasını nasıl alırım, nasıl severim, nasıl karım derim?
babam tarladan gider gitmez, eve vardım, babam kahveye gitmişti. anamla yüzleşmemiz daha yumuşak oldu. ayşe baba evine dönüyorum demiş. ayşe kadar cesaretli olmazsam bana erkek mi denir? vardım ayşe'nin baba evine. almamışlar eve. kocanın yanına git demişler. arkasından ömer'in evine vardım. oraya da kabul etmemişler. dövmüşler bir de üstelik. nereye gitti diye soruyorum, bilen yok. yeşilyurt'ta ne kadar ev varsa sordum. hızımı alamadım çevre köylere kadar gittim aradım, yer yarılmış içine girmişti. ayşe'nin ikinci bir kadının ismine bile tahammülü yoktu. tarla tokat var anne baba var, köyden uzaklaşamıyorum da. soruşturdum, her yere sordum. sonunda bir akrabasına gittiğini öğrendim ayaş'ta. aradan 2-3 ay geçmiş belki. geçmiş gün hatırlamıyorum. oraya kadar gittim, 1-2 hafta kalmış, oradan da kaçmış. bir daha da haber almadım yıllarca. müzeyyen ile evlendim.
hep bekledim ki geri gelsin, birileri haber getirsin. sonra daha geçen sene mi neydi? köye geri gelmiş dediler. evinin önüne kadar gittim bekledim. kim ne derse desin dedim. konuştuk. eskişehir'de oturuyormuş. kızı büyümüş kocaman olmuş. telefondan resmini gösterdi bana. niye gittin seni çok aradım dedim.
beni alıp yeşilyurt'a evine götürecek bir delikanlı olduğun için sana kaçtım, sen korktun beni gedik'te harabede sakladın. yüreğin benimkinden küçüktü. ben hala sana aşığım, ama babamı, kayınbabamı, ömer'i döven, aramıza giren herkesi deviren süleyman'a aşıktım. bana ulaşınca korkan süleyman'a değil.
ben korkak değilim diyecek oldum "hadi süleyman gel benimle desem, benim gel diyecek cesaretim var, senin evini, ananı babanı bırakıp benimle gelecek casaretin var mı süleyman?" dedi. o an düşünmüşüm öyle. "işte" dedi, "ben düşünmeden gelirim diyecek süleyman'a aşıktım. düşünen süleyman'a değil, haydi kal salıcakla dedi" ve gitti. şimdilerde duyarım, ömer'i almış yanına. hala bana ceza veriyor evlat. gazeteciysen yaz bunu, filimciysen filmini çek. anadolu'da böyle cesur kadın yaşamadı. ben kendime deli derdim, benim bile tozumu dumanıma kattı.
ha evlat bir de şey var dedi, onu diyeyim de gideceksen öyle git, bak en önemlisi de bu...