etik kuralların en önemlisidir. ahlaklı olmanın ilk koşuludur. dürüst olmak zordur. genelde kazandırmaz, çoğunlukla kaybettirir. iş dünyası kaldıramaz, işten kovulma sebebimdir.
dürüst olmak
bazen kelimelere saplanıp kalıyoruz. içini dolduramadığımız tüm kelimeleri dibine kadar en vicdansız halleri ile kullanıp sonra buna açıklık dürüstlük ve ahlaklı olmak diyoruz. gerçi dilin bu kadar çatallaştığı bir yerde bunlar normal aslında.
insanın hayatında karşılaşacağı zor ve karmaşık sınavlardan biri. isterseniz dürüstlüğü içe ve dışa karşı diye ikiye ayırabiliriz de sonuç değişmeyecektir. neden ve nasıl dürüst olmaz insan? bence bu sorular üzerinden yürüyelim..
çoğumuz hayalimizdeki dünyanın gerçeklerle uzlaşmasını, sadece dokunmasını bile göremeyen insanın olayların uzun akışında kendince kestirme bir çıkış yolu araması. gerek beklentilerin içine işlemiş korkular, gerek geleceğin olasılıklarını kendince garantiye alma isteği. hiç bir şeyi değiştirmez. bir nokta içinde kopup gider insan ve dayanılmaz bir zayıflığın pençesinde bulur kendisini. bu ihtişamlı zafiyeti belirleyen şimdiki zamandır, andır. bir anda yollar ayrılır ve nereye sapacağı konusunda kararını verir insan..
dürüstlüğün tüm temel dayanağı, insanın içinde yaşattığı erdemlerin kökeninden gelen basit düşüncelerdir. ve komiktir ki bu erdemler bireysel çıkarlar söz konusu olduğunda bir kağıt parçası gibi yakılmaya müsaittir. mesele o kağıttan gemiler yapıp hayatın berbat dalgalarına bırakabilmektir. bu küçük gemilerin varacağı limanlar önemli değildir, yolculuğa neden başladıkları büyük sorunun cevabıdır..
keskin bir kalemin zehirli mürekkebini kağıda yazmaya gerek yok, dilin ucundan çıkan dalgalara gizlemek de büyük riyakarlıktır. dürüst olmak insanın içindeki enaniyeti, kibri, egoyu siz ne derseniz deyin, yüceltmek maksadı ile kaynağından çıkmışsa o dürüstlük değildir. sadece dürüstlüğün maskesi giydirilmeye çalışılmış riyadır..
dürüstlük okunun ucundaki keskinlik oku atan eli kanatmalıdır. akan kanın içinde acı ile yıkanan benlik belki saflığı yakalayacaktır.
insanın hayatında karşılaşacağı zor ve karmaşık sınavlardan biri. isterseniz dürüstlüğü içe ve dışa karşı diye ikiye ayırabiliriz de sonuç değişmeyecektir. neden ve nasıl dürüst olmaz insan? bence bu sorular üzerinden yürüyelim..
çoğumuz hayalimizdeki dünyanın gerçeklerle uzlaşmasını, sadece dokunmasını bile göremeyen insanın olayların uzun akışında kendince kestirme bir çıkış yolu araması. gerek beklentilerin içine işlemiş korkular, gerek geleceğin olasılıklarını kendince garantiye alma isteği. hiç bir şeyi değiştirmez. bir nokta içinde kopup gider insan ve dayanılmaz bir zayıflığın pençesinde bulur kendisini. bu ihtişamlı zafiyeti belirleyen şimdiki zamandır, andır. bir anda yollar ayrılır ve nereye sapacağı konusunda kararını verir insan..
dürüstlüğün tüm temel dayanağı, insanın içinde yaşattığı erdemlerin kökeninden gelen basit düşüncelerdir. ve komiktir ki bu erdemler bireysel çıkarlar söz konusu olduğunda bir kağıt parçası gibi yakılmaya müsaittir. mesele o kağıttan gemiler yapıp hayatın berbat dalgalarına bırakabilmektir. bu küçük gemilerin varacağı limanlar önemli değildir, yolculuğa neden başladıkları büyük sorunun cevabıdır..
keskin bir kalemin zehirli mürekkebini kağıda yazmaya gerek yok, dilin ucundan çıkan dalgalara gizlemek de büyük riyakarlıktır. dürüst olmak insanın içindeki enaniyeti, kibri, egoyu siz ne derseniz deyin, yüceltmek maksadı ile kaynağından çıkmışsa o dürüstlük değildir. sadece dürüstlüğün maskesi giydirilmeye çalışılmış riyadır..
dürüstlük okunun ucundaki keskinlik oku atan eli kanatmalıdır. akan kanın içinde acı ile yıkanan benlik belki saflığı yakalayacaktır.