filtre kahve

monster degree
Reklam yapmak gibi olmasın da kokusunda gerçekten de davet olan kahve çeşidi. Öyle ki, bazen içmeden sadece kokusuyla bile kendinizden geçebilirsiniz.

Pek çok filtre kahve demleme yöntemi bulunmakta, fakat en pratik olanı şüphesiz french press yöntemi.

"Filtre kahveye süt konmaz.", "Şeker filtre kahvenin düşmanıdır!" ahkamları kesecek değilim zira bunlar tamamen kişisel tercihler. Kahve olduktan sonra gerisi teferruat.
parody
kahvelerin hasıdır. geç tanıdığım ancak güç olmasın dediğim enfes kahve çeşidi. etiyopya... o nasıl bir şeydir yoldaştır o, dosttur.
sos
geç keşfettiğim, yıldızlı pekiyiyi hakeden kahve.

daha doğrusu kahveyi geç keşfettim. kahve nedir ne değildir bilmedim bugüne kadar. benim için kahve, türk kahvesi ve şu iğrenç 2si1 aradalardan öteye geçmiyordu. düne kadar 2si1 arada ürünler benim vazgeçilmezimdi nerdeyse.

sonradan aslında o 2si1 aradaların kahve olmadığını, yani hazır kahvenin, aslında kahve olmadığını geç anladım. "suda eriyen kahve mi olur kardeş?" diye sorsaydım kendime "doğru lan? kahve niye suda erisin ki?" diyebilirdim belki.

şimdi kahveyi tanıdım. içiyorum efendim durduramıyorum...
sos
bunu içerken üşengeçlikten resmen kendime eziyet ediyorum. press'e bi su tutup yıkamak yerine kendi bulduğum ilkel yöntemi kullanıyorum bu aralar. aslında ilkel yöntem daha yorucu. bardağa doğrudan kahveyi ve suyu katıyorum. bardağın yukarısına çıkan tortuları bardağı hafif hafif hareketlerle sallaya sallaya aşağı indiriyorum. hepsi inmiyor yine kalıyor biraz. tortulu tortulu içiyorum.

aslında üşengeç biri değilimdir. daha doğrusu bir çizgim yok. olmadık şeylerde üst düzey bir sabır ve azim sergileyebilirim. ama en basit şeylerde üşengeçlik yapabiliyorum. bu kadar dengesizlik olur mu? (bkz:swh)
monster degree
Ya ben bunu sadece çok sevdiğimi, ne bileyim en fazla düşkün olduğumu falan düşünüyordum ama sanırım benim yolum bağımlılığın yolu.

Normalde her gün bir fincan içerim tamam, bunda bir sorun yok fakat dün içmediğim için bugün sabahtan beri canım deli gibi çekiyordu. Öğleden sonra ise iş can çekmeyi aşıp kahveden başka hiçbir şeye odaklanamama, hemen içmezsem nefes alamayacak gibi olma hissine dayandı.

Ölürüm umarım.
sos
geçenlerde bir kafeye oturduğumda fiyatının 25 tl olduğunu görünce dumura uğradığım içecek. ulan filtre kahvenin paketi 20 lira zaten.

hani neden bu fiyat olduğu konusunda şöyle bir açıklama yapsalar o zaman tamam;

- efendim biz filtre kahveyi sizin evde yaptığınız gibi yapmıyoruz. bizimki çok farklı bir kahve ve demleme tekniği barındırıyor. 75 derece sıcaklıktaki, bakın buraya dikkat, ne 74 ne de 76 derece... 75 derece suyu, %5 oksijenli ve yer çekimsiz(?) ortamda ve özel muhafaza edilerek bekletilmiş filtre kahveye, 70 derece açıyla çok yavaş şekilde döküyoruz. böylece aromasını ve kokusunu kaybetmiyor. ardından ters pistonlama tekniğiyle kahveyi filtreliyoruz. bakın bu aşama da çok önemli. ters pistonlama tekniği kahvenin kokusunu ve aromasını kaybetmemesi için elzemdir. kahveyi de kütahya'da ilk üretilen porselen bardakta ve şefin kurabiyesi eşliğinde size sunuyoruz.

+ şef? oğlum siz kahveci değil misiniz?

- evet efendim fakat biz şef de çalıştırıyoruz... bolu mengen'den getirttiğimiz şef burada siz özel müşterilerimiz için sadece ve sadece kurabiye yapıyor.

(tamam biraz abartmış olabilirim. fakat 25 tl nedir yahu? ölçülü bir fiyat mı? okuduğunuz için teşekkürler...)
klm
İçmesi güzel olan fakat press'i yıkamak ölüm gibi olan vazgeçilmezim olan demleme kahve çeşidi.

90 derece kaynamış suyun üzerine içilecek miktarda kahve koyup max. 4 dakika sonra press yapıp içime hazır hale getirebilirsiniz. Yalnız bastırarak söylüyorum önce kahveyi koyup sonra sıcak suyu koymayın aksi takdirde kahveyi yakmış oluyorsunuz.
morton feldman
Üniversite evinde bir tane makinesi vardı bunun bende. Öğrenci evine çıktığımız zaman babam iki paket kahve vermişti. Her sabah diğer iki arkadaşımla okul öncesi bir fincan içer, yanında da bir tane camel yakardık. Kokusu tüm evi kaplar, geçici climaxler yaşatırdı. Bir iki ay takıldık bununla. Bir gün her güzel şeyin sonu geldiği gibi bunun da geldi. Attım cebe bir on lira bir paket daha alayım kahve dedim, bastım gittim markete. Devamı için (bkz:nescafe 3ü1 arada)
esdemirei
ben pek sosyal biri değilimdir. bundan ötürü şu marka işlerini falan bilmem. bir ara bana 1,5 yıldır muhabbetimize rağmen güvenmeyen arkadaşın yol açtığı kırgınlığı yüzünden ara ara onun bulunduğu ilçedeki civarında olan bir avm'ye 1 saat kadar yol teper, sözde hava aldığımı sanarak popeyes'te sevdiğim bir menüyü söylerdim. şans eseri o avm'de bir de starbucks şubesi varmış. şu aralar devam ediyor mu bilmiyorum. bir ara starbucks akımı vardı. insanlar akın akın buraya gelip pahalı mı pahalı, görsel açıdan süslü mü süslü kahveleri buradan alıp kapitalizmin simgesi olan starbucks figürünün olduğu bardakları ortalayarak insanların ikincil yapısı gösterişi buram buram gösterten instagram gönderileri ve paylaşımları için fotoğraf çekinirlerdi. her neyse. ortalığı öyle bir kahve kokusu kesti ki anlatamam. ilk kez geldiğim ve cebime de yük olmasın diye bu mereti görmüştüm. ilk orta boyunu içmiştim ki tadı güzeldi. sonra büyük boy derken baktım ki buna para yetiştiremiyorum. sonra türk kahvesini keşfetmemle filtre kahvenin bindirdiği maddi yükten kurtuldum. canım çekti mi evde hazır türk kahvesi var. tüketebileceğim kadarın dolduruyorum cezveye. köpüklü mü köpüklü içiyorum. filtre kahveciğime ayıp etsem de.