(bkz:önce insan)
birisi ya da birileri adına armağan edilmiş. edebi eserlerin önsözlerinde ithaf etmek şekliyle sıkça karşımıza çıkar.
bağlanmış, bağlı olan, bağımlı anlamında sıfat.
kendi başına var olamayan, varlığı, yaşamı bir başka bir şeye bağlı olanı niteleyen sıfat. özgürlüğü, özerkliği, özgünlüğü olmayan.
(bkz:tabi)
(bkz:tabi)
mecazen deli. ama zararsız olanından. lakap olarak çok fazla kullanılması da bu yüzden sanırım.
nazım hikmet ran tarifi.
"Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekler beni
Bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık aynı daldaydık
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alaca karanlıkta
Koşuyorum ardından. "
"Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli
Belini sarmayalı
Gözünün içinde durmayalı
Aklının aydınlığına sorular sormayalı
Dokunmayalı sıcaklığına karnının.
Yüz yıldır bekler beni
Bir şehirde bir kadın.
Aynı daldaydık aynı daldaydık
Aynı daldan düşüp ayrıldık
Aramızda yüz yıllık zaman
Yol yüz yıllık.
Yüz yıldır alaca karanlıkta
Koşuyorum ardından. "
"Belki birgün maviler giyer
Deniz olurum
Belki birgün yeşiller giyer
Ağaç olurum
Hiç belli olmaz sevgilim
Belki birgün beyazlar giyer
Senin olurum."
Nazım Hikmet Ran
Deniz olurum
Belki birgün yeşiller giyer
Ağaç olurum
Hiç belli olmaz sevgilim
Belki birgün beyazlar giyer
Senin olurum."
Nazım Hikmet Ran
tuzu kuru suriyeli severlerin suriyelileri sevmeyenlere hitap şekli. ismi lazım değil çok var bunlardan. hümanizm ayağına iktidarın ayağını yaladıklarının farkındalar mı bilmiyorum.
o kadar hümanist iseler suriyeliler yüzünden işinden gücünden olan ya da daha ucuza çalışmak zorunda kalan bu ülke insanlarının durumunu da düşünsünler biraz.
o kadar hümanist iseler suriyeliler yüzünden işinden gücünden olan ya da daha ucuza çalışmak zorunda kalan bu ülke insanlarının durumunu da düşünsünler biraz.
(bkz:balık etli)
bir şeyi yapacığını net bir şekilde vadetme.
"Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım
Sevgilime söz verdim ben yirmi yıl yaşayacağım
Düşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye
Belli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım"
Aziz NESİN
"Bilirsiniz sözümde hep durmuşumdur duracağım
Sevgilime söz verdim ben yirmi yıl yaşayacağım
Düşmanlarım sevinmesin yirmi yıl sonra yok diye
Belli değil yirmi yıla ne zaman başlayacağım"
Aziz NESİN
(bkz:elde var hüzün)
küçükken oynanına büyüdükçe gıpta edilen.
Küçüklerin en güzel yanı
-Evcilik oynarlarken izledim-
Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan,
Ayaküstü evleniveriyorlar,
Evlerini bile dayayıp döşemeden.
Kim bilir,
Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından!
Demek onlarda iç içe
Oyunla yaşam,
Düşle gerçek.
Bize gelince
Biz de evcilik oynuyoruz ama
Oyun olduğunu bile bile.
Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten
Mutluluk bekliyoruz üstelik,
Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!..
rıfat ılgaz
Küçüklerin en güzel yanı
-Evcilik oynarlarken izledim-
Korkmuyorlar gelin-güveyi olmaktan,
Ayaküstü evleniveriyorlar,
Evlerini bile dayayıp döşemeden.
Kim bilir,
Oyunu bile oyun diye oynamadıklarından!
Demek onlarda iç içe
Oyunla yaşam,
Düşle gerçek.
Bize gelince
Biz de evcilik oynuyoruz ama
Oyun olduğunu bile bile.
Gene de çok şey bekliyoruz evlilikten
Mutluluk bekliyoruz üstelik,
Bulduğumuzla da yetinmiyoruz ki!..
rıfat ılgaz
bir olayı veya bir fikri yahut bir konuyu kısaca olanı ya da caiz tabirle bir şeyi bir sebebe ya da kişiye veya başka bir şeye dayandırmak.
(bkz:isnat etmek)
(bkz:isnat etmek)
yaşamın yani ömrün bizatihi kendisi sanırım.
metin eloğlu'da aynı fikirde.
"Yaşamak istiyorum
Yaşamak istiyorsun
Yaşamak istiyor
Böyle şiir olmaz, diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki, katlanıver, diyeceksin;
Ama böyle yaşamak olur mu!"
metin eloğlu'da aynı fikirde.
"Yaşamak istiyorum
Yaşamak istiyorsun
Yaşamak istiyor
Böyle şiir olmaz, diyeceksin; biliyorum.
Ama böyle dünya olur mu?
Böyle barış olur mu?
Böyle hürriyet olur mu?
Böyle kardeşlik olur mu?
Biliyorum ki, katlanıver, diyeceksin;
Ama böyle yaşamak olur mu!"
İki şehri var gecenin, biri gözümde
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
haydar ergülen
tütüyor, birinin dumanı üstünde yağmur
gibi çöken siste, bana bu uykusuz
şehri niye bıraktın, göze alamadığım
bir şehrin yerine bütün şehirlerdesin,
gece değil istediğin hayli karanlık
bakışlı bir şehrin gözleriyle çarpışmak
hevesindesin! Gözlerini anlıyorum henüz
bağışlayabileceği gözleriyle çarpışmadı kimsenin;
gözlerimizi uzaklıklar değil ki yalnız
göze alamadığımız yakınlıklar da acıtır,
ve gözleri ancak gözler bağışlayabilir,
öyle acıyor ki gözlerim kim bağışlayacak,
sis değil, uykusuzluk değil, iki uzak
şehir gibi ayrılıktan kavuşmuyor gözlerim :
Biri hepimizle gözgöze gibi hala uykusuz,
biri sis içinde kirpiklerine kadar açık,
bu sessizliği kim bıraktıysa, göremiyorum
konuşkan gözlerinde tek sözcük bile,
gözlerimiz birbirine değmiyor gecenin iki şehrinde
Kimsenin kimseye gözü değmiyorsa, şiir niye ?
haydar ergülen
ahmet telli şiiri.
Gitmek. Bir hançeri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da düşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da.
Gitmek. O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.
Gitmek. Bir büyü gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Düşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından.
Gitmek. Bir hançeri inceltip
Okyanusa daldırmak isteği
Ya da düşebilmek atlasların
Dışına ki ey kalbim
Yalnızsın bu yolculukta da.
Gitmek. O kaos duygusu, aklın
Sarsıntılarla yorgun düşüşü
Bilincin kamaşması belki de.
Rehin bırakılacak bir şey yok
Unuttuklarından başka.
Gitmek. Bir büyü gibi saran
Ağrılar yumağı, kışkırtılmış
Düşlerdir ki sen şimdi
Esirgeme kendini kalbim
Kederin o derin yalnızlığından.
italyan para birimi liret kökenli olduğunu bir yerlerde okumuştum. ilk kez osmanlı döneminde bastırılan altın paralar için kullanılmış olup, suriye, mısır ve malta para birimleri de aynı adı taşır.
ayrıca etimolojik olarak italyanca libre, latince libra, fransızca livre ile bağlantısının olduğu kaynaklarda geçer.
ayrıca etimolojik olarak italyanca libre, latince libra, fransızca livre ile bağlantısının olduğu kaynaklarda geçer.
genel manada insanların bir arada yaşamasını sağlayan kurallar silsilesi. bireysel olarak ise bir insanın yaradılışından ya da var oluşundan gelen olumlu olumsuz tüm huylarını ifade eder.
cesur karşıtı sıfat. herkese kondurabilir ya da yakıştırılabilir. zira biliriz ki cesaret timsali nice insanın bile çekindikleri bir şeyler mutlaka vardır.
nazım hikmet kendinden örnekleyerek şöyle demiş misal:
"Korkak bir adam değilim gibi geliyor bana. Ancak, en korkusuzların bile korktukları bir şey vardır sanırım."
bu arada yeri gelmişken yarenince kendisine "sen benden de korkakmışsın" denmesini iltifat addetmek her babayiğidin harcı değildir. insanın haddini, hududunu bilmesi iyi bir şey. hem "yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır" diye boşuna dememiş atalarımız.
nazım hikmet kendinden örnekleyerek şöyle demiş misal:
"Korkak bir adam değilim gibi geliyor bana. Ancak, en korkusuzların bile korktukları bir şey vardır sanırım."
bu arada yeri gelmişken yarenince kendisine "sen benden de korkakmışsın" denmesini iltifat addetmek her babayiğidin harcı değildir. insanın haddini, hududunu bilmesi iyi bir şey. hem "yiğitliğin onda dokuzu kaçmaktır" diye boşuna dememiş atalarımız.
yaptığı yanlışı ya da hatayı kabullenemeyenlerin baş tacı. halbuse ne gerek var elin garibine günahını yüklemeye. yaptığı yanlışları başkasına ihale edenlerin kesinlikle vicdan yoksunu olduğunu ve öte aleme inanmadıklarını düşünüyorum.
mesela "kandırıldık, ne istediniz de vermedik" diyerek dünyevi yüklerini katlayanlar zannetmesinler ki keser sapı bir gün dönüp bileklerine saplanmaz.
mesela "kandırıldık, ne istediniz de vermedik" diyerek dünyevi yüklerini katlayanlar zannetmesinler ki keser sapı bir gün dönüp bileklerine saplanmaz.
üstelemek veya ısrar etmek anlamıyla ziyadesiyle ürkünç. evlerden ırak olur mu bilemem de benden uzak inandıklarına yakın olsun bu fiili bana karşı baş tacı edenler. bir işi başarmak için yapılılyorsa eyvallah hatta başarmak için şansımı sonuna kadar ben de zorlarım. ancak olmayacak duaya amin der gibi insanı değiştirmeye çalışmak beyhude çaba.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutara...
alıntı
https://canyucel.org/baglanmayacaksin-bir-seye-oyle-koru-korune.html
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları…
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
“O benim.” diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin…
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutara...
alıntı
https://canyucel.org/baglanmayacaksin-bir-seye-oyle-koru-korune.html