alexandra cavelius'ın bosna savaşını anlatan romanı.
içi savaş sırasında yapılan işkenceler, edilen tecavüzler ve acılarla dolu.
- toplam entry 630
- takipçi 20
- puan 14051
işçiyi sonuna kadar sömürmenin başka bir yolu, modern kölelik. 'bu saatler, öyle bir saatler ki ne mesaiye başladığın saat belli olacak ne de mesainin bittiği, ben seni kullanabileceğim kadar kullanacağım' demektir aynı zamanda.
tdk'nin türk halkına sunduğu bir hizmet. çocuğunuza koymak istediğiniz adı yazıyorsunuz o da size (benzerleriyle birlikte) anlamını ve cinsiyetini veriyor. çok etkileyici değil mi?
zeytinyağlı sarmanın ve aşurenin vazgeçilmezidir. eğer yeteri miktarda kullanılırsa lezzetinden sual olunmaz ama eğer aşureye koyar gibi sarmanın içine doldurursanız çok berbat bir tat elde edebilirsiniz.
daha fazla kişiye duyurulması gereken murat menteş şiiri. sanki her kelimesinin altında bir mesaj yatıyor. sözleri biraz ilginç gelebilir ama murat menteş'i takip edenler bilir, murat menteş böyledir.
allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop.
allah'ım kaderim bu sentimental ambargo:
alternatif referans potansiyel salvo yok,
sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok;
cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop.
allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
"deplasmandır bu dünya" diyor albino şeyhim
plasebo yutturuyor bana depresif doktor.
allah'ım kaderimden şikayetçi değilim
aksine bahtiyarım evrende bana da rol
verdiğin için şahsen, allah'ım bizler senin
falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol.
amin.
(bkz:afili filintalar)
allah'ım kaderimde anarşi ve protesto
antidepresanlar ve içi boş bir gardırop
ne de çok yer kaplıyor mesela al pacino
yardımın gerekiyor kadıköy'deyim stop.
allah'ım kaderim bu sentimental ambargo:
alternatif referans potansiyel salvo yok,
sadece klostrofobi, hicran türbülans ve şok;
cariyeler çekilmiş yeraltına cumburlop.
allah'ım kaderimi sen yazdın sen bilirsin
kalbim oyuncak mı ne, ne kolay kırılıyor?
"deplasmandır bu dünya" diyor albino şeyhim
plasebo yutturuyor bana depresif doktor.
allah'ım kaderimden şikayetçi değilim
aksine bahtiyarım evrende bana da rol
verdiğin için şahsen, allah'ım bizler senin
falsolu kullarınız, n'olur bizden razı ol.
amin.
(bkz:afili filintalar)
farsça; جعفر پناهی
1960 doğumlu iranlı yönetmen, senarist ve yapımcı.
ahmedinejad'ın cumhur başkanı ilan edilmesinin ardından çıkan olaylarda sokaklarda ölen insanların anısına düzenlenen törene gittiğinde iki kere tutuklanış ardından serbest bırakılmıştır. fakat birkaç ay sonra tekrar tutuklanıp serbest bırakılmamıştır. hakkında iran aleyhine film yapmayı planladığına dair iddialar vardır. fakat kendisi bunu yalanlamıştır.
filmleri;
yaralı başlar (1988, kısa belgesel)
kış (1991, belgesel)
dost (1992, kısa film)
zire darakhatan zeyton (zeytin bahçesinden geçerken, 1994, reji asistanlığı)
badkonake sefid (beyaz balon, 1995)
ardekul (1997, kısa belgesel)
ayna (1997)
çember (2000)
talaye sorkh (kanlı altın, 2003)
offside (2006)
in film nist (bu bir film değil 2011)
perde (2013)
taksi - tahran (2015)
1960 doğumlu iranlı yönetmen, senarist ve yapımcı.
ahmedinejad'ın cumhur başkanı ilan edilmesinin ardından çıkan olaylarda sokaklarda ölen insanların anısına düzenlenen törene gittiğinde iki kere tutuklanış ardından serbest bırakılmıştır. fakat birkaç ay sonra tekrar tutuklanıp serbest bırakılmamıştır. hakkında iran aleyhine film yapmayı planladığına dair iddialar vardır. fakat kendisi bunu yalanlamıştır.
filmleri;
yaralı başlar (1988, kısa belgesel)
kış (1991, belgesel)
dost (1992, kısa film)
zire darakhatan zeyton (zeytin bahçesinden geçerken, 1994, reji asistanlığı)
badkonake sefid (beyaz balon, 1995)
ardekul (1997, kısa belgesel)
ayna (1997)
çember (2000)
talaye sorkh (kanlı altın, 2003)
offside (2006)
in film nist (bu bir film değil 2011)
perde (2013)
taksi - tahran (2015)
miladın başlangıç yıllarında yaşamış ve roma imparatorluğu ile girdiği savaşlarda yaptığı acımasızlıklarla ün kazanmış doğu germen halkı. ayrıca eski sanat ve kültür eserlerini yakıp yıkan ve değerini bilmeyen kişiler için de kullanılır. dilimize fransızcadan (vandale) geçmiştir.
uzun ama kıvrık olmayan kirpikleri kıvırmak, bakışlara anlam katmak amaçlı kullanılan bir makyaj aksesuarı bir nevi destekleyici.(kirpik makası da deniliyor kendisine.)
fekat bu alete para veriyorsanız önce nasıl kullanıldığını bilmeniz gerekiyor. sonra benim gibi mal mal bakar, çalışmıyo bu yeaaa, diye saçmalarsınız.
arkadaş nasıl bir şey bu? denilen her şeyi yaptım ama cıks, kirpikler bana mısın demedi. acaba ben mi beceremedim yoksa kirpikler mi kalın?
bilen biri varsa derdime bir çare a dostlar. verdiğim parada değilim, işin ucunda rezil olmak onu da geçtim gözü oymak var.
bu arada alet ne kadar ürkütücü fark ettiniz mi? cinayet aleti gibi.
he bir de kirpik perması diye bişi var ama henüz onu denemiş değilim.
fekat bu alete para veriyorsanız önce nasıl kullanıldığını bilmeniz gerekiyor. sonra benim gibi mal mal bakar, çalışmıyo bu yeaaa, diye saçmalarsınız.
arkadaş nasıl bir şey bu? denilen her şeyi yaptım ama cıks, kirpikler bana mısın demedi. acaba ben mi beceremedim yoksa kirpikler mi kalın?
bilen biri varsa derdime bir çare a dostlar. verdiğim parada değilim, işin ucunda rezil olmak onu da geçtim gözü oymak var.
bu arada alet ne kadar ürkütücü fark ettiniz mi? cinayet aleti gibi.
he bir de kirpik perması diye bişi var ama henüz onu denemiş değilim.
ak sakallı dedenin ecnebi versiyonu. ama bu rüyalara girmiyor, bacalardan giriyor ve hediye bırakıyor.
müşteri sorunlarını çözmeye yönelik departman.
büyük şirketlerle ilgili sorunlarınızı bu hizmet üzerinden çözersiniz. yok öyle 'bana patronunu, müdürünü çağır' demek. paşa paşa arayacaksın müşteri hizmetlerini, onlar sana yardımcı olamayacak sen de küfürü basacaksın. bu işler böyle işler.
ayrıca bankaların müşteri hizmetlerine ulaşmak neredeyse imkansız gibi bir şey. artık ne kadar çok sorunları varsa bağlanmak için kafadan 10 dakika beklemeniz gerekiyor.
büyük şirketlerle ilgili sorunlarınızı bu hizmet üzerinden çözersiniz. yok öyle 'bana patronunu, müdürünü çağır' demek. paşa paşa arayacaksın müşteri hizmetlerini, onlar sana yardımcı olamayacak sen de küfürü basacaksın. bu işler böyle işler.
ayrıca bankaların müşteri hizmetlerine ulaşmak neredeyse imkansız gibi bir şey. artık ne kadar çok sorunları varsa bağlanmak için kafadan 10 dakika beklemeniz gerekiyor.
buzdolabı poşetinin geliştirilmiş halidir. fırında pişirilen et yemekleri için kullanılır. et suyunu kaybetmesin diye bu torbanın içine konulup fırına öyle verilir.
genelde şairlerin manzum eserlerde kendi isimleri gizlemek için kullandıkları takma ad. dilimize arapçadan (ﻣﺨﻠﺺ) geçmiştir.
yeryüzüne ulaşamadan buharlaşan kar veya yağmur şeklindeki yağıştır. virga damlaları yağışın ortasında, toprağa değmeden buharlaşıp kaybolur. hüzünlü be!
zamanında 'hiçbiriniz bir virga damlası kadar kadersiz değilsiniz!' demiş ya egemen ipek, ne de güzel demiş.
zamanında 'hiçbiriniz bir virga damlası kadar kadersiz değilsiniz!' demiş ya egemen ipek, ne de güzel demiş.
istanbul'da sanki insan değil de balyalarla saman taşıyan araçlardır. alabildiğince insan alır. alt alta, üst üste, yan yana, falan ilan... hiç fark etmez. o bir türlü görülemeyen boşluğu doldurmaya çalışıyor anlaşılan şoförler.
hintçe'nin arap alfabesilye yazılmış halidir. pakistanda kullanılır. bu ne yaa böyle demeyin. istanbul üniversitesinde bu dilin eğitimi veriliyor ve akademik anlamda ciddi eksiklikler var.
sanırım sudan sonra muadili olmayan ikinci içecek. allah'ım nasıl bir buluştur o. ilk düşünenin alnından, ellerinden öpesim var. yazın ortasın ya da kışın soğuğunda bünyeye bu kadar iyi gelebilen başka bir içecek var mı? bence yok.
istanbul üniversiteni beyazıt kampüsünün ön tarafında bulunan kitap çarşısıdır. genelde üniversiteye hazırlık ve üniversite öğrencilerine yönelik kitaplar satılır. hepsinin kapısında numaralar vardır ve tüm kitapçılar hangi kitabın nerede satıldığını bilir. (ya da bizi kandırıyorlar henüz çözemedim.) ayrıca istanbul'un en eski kitap çarşısıdır.
bir nazan bekiroğlu şaheseri, aslında kitap hakkında yazılacak çok şey var, her satırı, her kelimesi özellikle seçilip işlenmiş sanki. ama nazan bekiroğlu kitabı o kadar güzel yazmış ki bize pek laf düşmüyor. hz. adem ve hz. havva bir faninin lisanıyla, daha önce hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı.
bana, dedi, bir isim ver,
varlığım olsun.
durdu, aklından yeni bir şey geçti. bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
seni anan beni de ansın. seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
bir "ile" koy aramıza bizi
birbirimize bağlasın.
(bkz:büyüklere masallar)
bana, dedi, bir isim ver,
varlığım olsun.
durdu, aklından yeni bir şey geçti. bana, dedi, sen isim ver, varlığım senin olsun.
bana öyle bir isim ver ki senin adının yanında dursun.
seni anan beni de ansın. seni hatırlayan beni hatırlamadan olmasın.
bir "ile" koy aramıza bizi
birbirimize bağlasın.
(bkz:büyüklere masallar)
ne güzel bir kitapsın sen öyle!
senin için bin tane olsa yakalarım cümlesi ne çok şey anlatıyor oysa. arkadaşlık, ihanet, acı...
khaled hosseini hangi kafayla, nasıl duygularla yazmış bu kitabı bilmiyorum ama insanın içini öyle bir acıtıyor, ruhuna öyle bir dokunuyor ki, tüm cılız, çaresiz çocuklarda 'hasan'ın gözlerini görüyorsunuz.
okuyun efenim, çekinmeyin.
senin için bin tane olsa yakalarım cümlesi ne çok şey anlatıyor oysa. arkadaşlık, ihanet, acı...
khaled hosseini hangi kafayla, nasıl duygularla yazmış bu kitabı bilmiyorum ama insanın içini öyle bir acıtıyor, ruhuna öyle bir dokunuyor ki, tüm cılız, çaresiz çocuklarda 'hasan'ın gözlerini görüyorsunuz.
okuyun efenim, çekinmeyin.
islam dininin sünnilikten sonra, dünya üzerinde yaygın olan ikinci büyük koludur. kelime anlamı 'ali yandaşı'olan kimsedir. zamanla kendi altında kollara ayrılmıştır. ve genellikle caferilikle eş anlamlı olarak kullanılır ama bu yanlış bir kullanımdır. kendi içindeki kolları;
- zeydiler
- ismaililer ve
- on ikiciler (on iki imam)
alevilik ve caferilik on ikiciler koluna dahildir.
- zeydiler
- ismaililer ve
- on ikiciler (on iki imam)
alevilik ve caferilik on ikiciler koluna dahildir.
90lı yılların eğlence merkezi, çocukluğumuzun tatlı rüyası, güzeldi lan burası, aklımızın hayalimizin alamadığı, luna parklarda göremediğimiz oyuncaklar vardı. o kadar büyük ve güzel bi yerde bizim için.
buraya genellikle okul gezisiyle gidilirdi. ben gittiğimde yanlış hatırlamıyorsam 5. sınıftaydım yani 96 ya da 97 senesi. üzerimde nasıl bir etki bıraktıysa artık ne giydiğimi bile hatırlıyorum, arkadaşlarımı kaybedişimi de. tabi o kocaman kamikaze, korku tüneli, hız treni ve bi sürüsü daha. ahey!
sonra ne olduysa popülaritesini yitirdi ya da biz büyüdüğümüz için bize öyle geldi. bi süre sonra da kapandığını duyduk, üzüldük ama öyle kaldı işte fazlası yok. sonrasında vialand açıldı, avrupada ikinci miymiş. tabi bizim gözümüzde hiçbir zaman bir tatilya olamayacak orası. öyle yani, güzel işte.
buraya genellikle okul gezisiyle gidilirdi. ben gittiğimde yanlış hatırlamıyorsam 5. sınıftaydım yani 96 ya da 97 senesi. üzerimde nasıl bir etki bıraktıysa artık ne giydiğimi bile hatırlıyorum, arkadaşlarımı kaybedişimi de. tabi o kocaman kamikaze, korku tüneli, hız treni ve bi sürüsü daha. ahey!
sonra ne olduysa popülaritesini yitirdi ya da biz büyüdüğümüz için bize öyle geldi. bi süre sonra da kapandığını duyduk, üzüldük ama öyle kaldı işte fazlası yok. sonrasında vialand açıldı, avrupada ikinci miymiş. tabi bizim gözümüzde hiçbir zaman bir tatilya olamayacak orası. öyle yani, güzel işte.
moğollar döneminde yaşamış, iran edebiyatının en büyük temsilcilerindendir. tam adı muslihuddin ebu muhammeddir.
çok önemli insanlardan eğitim alan sadi daha sonra çin'den mısır'a, anadolu, arabistan ve suriye'ye kadar bir çok ülke dolaşmıştır. dolaştığı ülkelerde önemli devlet adamaları ve dervişlerle karşılaşmış, onlarla sohbet etmiş hatta onlara yol göstermiştir.
daha sonra doğduğu yer olan şiraz'a dönüp eserler vermeye başlamıştır. ilk olarak bostan'ı ardından da gülistan'ı yazmıştır. moğollar'ın şiraz'ı almasının ardından tekrar seyahate çıkan sadi yine doğduğu yere dönmüş burada da hayata veda etmiştir. ve mezarı halen şiraz'da bulunmaktadır.
çok önemli insanlardan eğitim alan sadi daha sonra çin'den mısır'a, anadolu, arabistan ve suriye'ye kadar bir çok ülke dolaşmıştır. dolaştığı ülkelerde önemli devlet adamaları ve dervişlerle karşılaşmış, onlarla sohbet etmiş hatta onlara yol göstermiştir.
daha sonra doğduğu yer olan şiraz'a dönüp eserler vermeye başlamıştır. ilk olarak bostan'ı ardından da gülistan'ı yazmıştır. moğollar'ın şiraz'ı almasının ardından tekrar seyahate çıkan sadi yine doğduğu yere dönmüş burada da hayata veda etmiştir. ve mezarı halen şiraz'da bulunmaktadır.
film izlemekten daha güzeldir. çünkü karakterleri kişi kendi kafasında oluşturur, olayları içinde yaşar. o kız kişinin hayal ettiği güzellikte, olay kişinin hayal ettiği büyüklüktedir. ondan mütevellit kişinin küçük dünyasının büyük eğlencesidir.
arapça zeheb (ﺫﻫﺐ, altın) kökünden türemiş olan kelime geleneksel türk sanatlarında altınlama, süsleme anlamında kullanılır ve genelde hat sanatıyla birlikte anılır. çünkü hemen hemen tüm hat yazılarının kenarları tezhip ile süslenir, oldukça ince işçilik ve dikkat ister.