" bağlılık kıskançlık doğurur. gölgesidir yani kibirin. kurtarmaya çalış kendini, kaybetmekten korktuklarından " - usta yoda.
saplantılı aşkta mümkündür. kendi adıma, bir kadını düşünme eyleminin arasına hayatımı kazandığım işi, okulu, keyif alıcı eylemlerimi serpiştirdiğim oldu. en bezgin, en hırslı, en hayvani hislerimin ortasında, yüzünü görür gibi anlamına çarpıp, bulunduğum ortamdan kopmayı çokça yaşadım. şu da bir gerçek ki, aşkım diyemediğiniz insana karşı bunu hissetme olasılığınız, diyebildiğiniz kişiye karşı hissetme olasılığınızdan yüksektir. ikincisi, bir nehrin deltaya yayılışı gibi daha dingin yayılır zamanınıza.
çok güzel bir film, dücane cündioğlu bir konuşmasında bu filmin mağara alegorisine dair yönünü, bilme meselesinde duyuların yerine dair düşündürdüklerini çok güzel anlatır.
------------spoiler-----------------
------------spoiler-----------------
siyasal islamcıların tedavi edilmesi gereken hastalığıdır. 2. abdülhamit'in tahttan indirilmesinin travmasını atlatamamış ve sanki o olayla demokrat parti'nin iktidara gelişi arasındaki hiçbir şeyi hatırlamıyormuş gibi bir ruh haleti içindeler. bu yüzden kurtuluş savaşı'nı küçümsüyor, balkan felaketini hiç anımsamıyor, anadolu harabesi'ni görmemiş gibi davranıyor, kendilerine yeni geliyormuş gibi " nooldu bizim padişahımıza en son padişah yok muydu yav" modunda bir elleri başlarında bir elleri bellerinde türkiye'yi diriltmeye! çalışıyorlar.
kısa vadede çözüm : kafalarına ikinci ve kalıcı bir darbe indirip uykularına geri göndermek.
uzun vadede çözüm : padişaha kullaktan yurttaşlığa upgrade olmalarını sağlamak. adamlar kafa olarak age of empires 2 catsle age de takılı kaldı. dünya post imperial age i de aşmak üzere.
kısa vadede çözüm : kafalarına ikinci ve kalıcı bir darbe indirip uykularına geri göndermek.
uzun vadede çözüm : padişaha kullaktan yurttaşlığa upgrade olmalarını sağlamak. adamlar kafa olarak age of empires 2 catsle age de takılı kaldı. dünya post imperial age i de aşmak üzere.
inanılmaz bir ses, müthiş bir yenetektir. bir erkek için kadın sesi kıskanılacak, özenilecek bir şey değil ama, seçme şansım olsaydı onun sesinin erkek karşılığına sahip olmak isterdim.
uyarı : ilk ilahiyi hakkıyla dinlemeye müzik sisteminiz/kulaklığınız yetersiz gelebilir.
uyarı : ilk ilahiyi hakkıyla dinlemeye müzik sisteminiz/kulaklığınız yetersiz gelebilir.
tam anlamıyla eldeki malzemenin kötü kullanımına örnek bir filmdir. enfes bir konu, çok popüler dişi bir oyuncumuz ve kaslı sempatik erkek bir oyuncumuz var neden onlara toz pembe bir aşk hikayesi yazmayalım ki sığlığına kurban gitmiştir.
youtuberlık 80 doğumlu nesil için pek bir şey ifade edemedi ama ardından gelen 90 nesli, özellikle de 90-2000 geçişindeki nesil tam anlamıyla youtube nesli olacak gibi görünüyor. önceki nesiller için youtube müzik dinlemek, bazen komik videolar izlemek vb şeyler için anlam ifade ederken, şu an lise öğrencisi olan nesil için youtube facebook'dan sonra en önemli araç olma yolunda ilerliyor.
bu nesıl yazmakla uğraşmıyor. tweet file yorucu bir şey onlar için. video izlemek, video çekmek istiyorlar. haliyle, bu kadar takipçisi olan bir alanda da amatör girişimlerin yanında profesyonel girişimler de kendini göstermiş durumda.
(bkz:stolk)
(bkz:yapyap)
(bkz:vibio)
(bkz:kamusal mizah)
(bkz:dünyadan sesler)
bu nesıl yazmakla uğraşmıyor. tweet file yorucu bir şey onlar için. video izlemek, video çekmek istiyorlar. haliyle, bu kadar takipçisi olan bir alanda da amatör girişimlerin yanında profesyonel girişimler de kendini göstermiş durumda.
(bkz:stolk)
(bkz:yapyap)
(bkz:vibio)
(bkz:kamusal mizah)
(bkz:dünyadan sesler)
medyascope ile yaptığı iş takdir edilesi mekansız, nispeten tarafsız, mecburiyetten bağımsız gazeteci. ulusal haber kanallarında saatlerce süren oturumlarda öğrenilemeyen şeyleri kendisinin 20 dakikalık videolarından öğrenmek mümkün.
elias canetti kitabı.
ilkel kabileler üzerinden anlattıklarının, modern insan topluluklarında bile ne kadar geçerli ve güncel olduğun görmek şaşırtıcı, insana baktığı noktaya, özgünlüğüne hayran kalmamak zordur.
ilkel kabileler üzerinden anlattıklarının, modern insan topluluklarında bile ne kadar geçerli ve güncel olduğun görmek şaşırtıcı, insana baktığı noktaya, özgünlüğüne hayran kalmamak zordur.
(bkz:senin sesin)
" Fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz
Güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz
Mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler
Razı olma hiçbir sessizliğe"
" Fotoğraf çektirmek için yan yana getirilmiş iki nesne değiliz biz
Güvercin curnatasında yan yana akan iki güverciniz
Mesafeler birleştirdi bizi bir de sözler
Razı olma hiçbir sessizliğe"
Tanpınar romanı. Muhakkak filmi çekilmeli dediğim kitaplardan biridir. Nuovo Cinema paradiso gibi, bir toplumun çağa göre dönüşümü, Cumhuriyet tarihi temelli olarak çok iyi anlatabilirdi.
Annemarie selinko romanı. Napoleon bonaparte'ın hayatının ilk nişanlısı üzerinden dolaylı bir anlatımıdır. Yayınlandığı yıllarda çok popüler olmuş bir kitap olsa da güncel kaldığı söylenemez. Kıta Avrupası'ndaki Cumhuriyet-monarşi geçişleri oldukça güzel anlatılmıştır. Napoleon' un hayatına ilgi duyanlar için mutlaka okunması gerekenlerden.
(bkz:new kids on the block)
" Acı geçiyor
acı geçyor
acı geçiyor
acı çekmiş olmak geçmiyor"
böyle demişti şair. yaşamın hala bir mücadele olduğu zamanlardan nietzsche " beni öldürmeyen acı, güçlendirir " diyerek sahiplenmişti acıyı. o zaman için yaşamak, yaşlı bir kızılderili kadar berrak olmasa da hayatı yaşayarak tanımakla eşdeğerdi. yaşamak için mücadele etmemiz gerekmeyen, tıbbın, psikolojinin, sermayenin bizi yaşatmak için elinden geleni yaptığı zamanlarda biri başka bir tanım getirdi " insanı öldürmeyen şey, tuhaflaştırır"
acılar sivrilen yanlarımızı ustura darbeleriyle alıveren tutturulamamış giyotinler gibi. daha kor halindeki omurgamıza yediğimiz darbelerle bozulan duruşumuzu, bu acı giyotinleri düzeltmeye çalışıyor. dikenlerimiz dökülüyor, sivriliklerimiz azalıyor. artık kimseye zarar vermez olurken, hiçbir gönüle, ruha, rutine sığamaz şekilde sivriliyoruz kendi göğümüze, sahiplenmelerin çarşafını yırtıveriyoruz. unutmayalım : " Acı geçiyor "
acı geçyor
acı geçiyor
acı çekmiş olmak geçmiyor"
böyle demişti şair. yaşamın hala bir mücadele olduğu zamanlardan nietzsche " beni öldürmeyen acı, güçlendirir " diyerek sahiplenmişti acıyı. o zaman için yaşamak, yaşlı bir kızılderili kadar berrak olmasa da hayatı yaşayarak tanımakla eşdeğerdi. yaşamak için mücadele etmemiz gerekmeyen, tıbbın, psikolojinin, sermayenin bizi yaşatmak için elinden geleni yaptığı zamanlarda biri başka bir tanım getirdi " insanı öldürmeyen şey, tuhaflaştırır"
acılar sivrilen yanlarımızı ustura darbeleriyle alıveren tutturulamamış giyotinler gibi. daha kor halindeki omurgamıza yediğimiz darbelerle bozulan duruşumuzu, bu acı giyotinleri düzeltmeye çalışıyor. dikenlerimiz dökülüyor, sivriliklerimiz azalıyor. artık kimseye zarar vermez olurken, hiçbir gönüle, ruha, rutine sığamaz şekilde sivriliyoruz kendi göğümüze, sahiplenmelerin çarşafını yırtıveriyoruz. unutmayalım : " Acı geçiyor "
iş hayatında gösterilen öfkeye, daha doğrusu hırsın öfke olarak sivrildiği tepkilere batı kültürünün ve doğu kültürünün farklı anlamlar verdiği gözlenmiş. batı toplumlarında, özellikle de amerikan toplumunda bunun çalışana artı puan kazandırdığı, doğu toplumlarında ise negatif karşılandığı ve çalışanın puanını düşürdüğü gözlenmiş. kaynağı şu an hatırlamadığım bir araştırma idi, bulursam eklerim.
(bkz:savunma bakanı)
Yoğurdun üzerinden sıyrılanı makbuldür.
zaman atlamalarını sezon sonuna değin çözmek, hangi sahnenin aslında hangi zaman diliminde geçtiğini anlamak gerçekten zordur. bir diğer güzelliği, karakterlere kondurduğumuz iyi/kötü sıfatlarını değiştirirken, bizim de değişime onay vermemizi sağlamasıdır.
ulaşıldıktan sonra bu muymuş dedirten/dedirtecek olan yazarlıktır. ciddi bir emek sarfetmezseniz, burada aldığınız tadı bile alamazsınız.
çaylak modunda yazdığım sözlük. ilk izlenimler güzel, instela'yı hatırlatan bir görselliği var, şu an için oradaki üniversite kampüsüne tanıtım gezisine gelmiş lise grubu gürültüsü buraya hakim değil.
" zaman bir hızdır ve yıldızdır akan" dizeleriyle bir şairin, bilimsel açıklamasına da zarifçe değindiği kavram.
hayal kırıklığı sonrasında bir yeniden yapım süreci getirebilir.. öyle olur ki, içimiz ve umutlarımız derme çatma bir gecekondu mahallesine döner.. bu kötü görüntüden kurtulmak, veya daha güzeline kavuşmak için hayallerden vazgeçeriz. ama elbette, yeniden hayal kurulacaktır ve o vazgeçilen alan öylece bırakılmayacaktır. vazgeçiş, devamında hayalleri yıkmayı getirir.
unutmak değil ama belki hatırlamamak mümkün demişti şair. unutmak bir nevi tedavülden kaldırmaktır, atmak gibidir. hatırlanan ise hiçbir zaman atılmaz, rastlanılır, ya da rastlanılmaz.
tutkunun, derinleşmeden karakterde kimyasal bir tepkimeye yol açmadan açık sözlü hali gibidir bu. ihtiraslardan, tutkulardan, alışkanlıklardan öte, çocuksu bir basitliği vardır. arzulamak, susamak gibi kendiliğinden gelir. tutkular ve ihtiraslar ise, çölde kuma saklanan bir akrep gibi yuvalanır insanın içinde.
" ama gözlerindekinin kendi yansımamdan fazlası olduğuna inanmak zorundaydım "