confessions

olacak o kadar

1. nesil Yazar - becerikli

  1. toplam entry 644
  2. takipçi 19
  3. puan 12771

vladimir demikhov

olacak o kadar
tarihte organ nakli denilince akla ilk gelen isimdir.sovyet bilimadamı 1930´larda ve 1950´lerde yaptığı çeşitli organ nakilleri ile özellikle de köpek başı nakli ile tanınmıştır. delilik ile dahilik arasında gidip gelen bu ünlü bilim adamının hayvanlar üzerinde yaptığı acımasız deneylerin en ünlüsü şüphesiz çift başlı köpek deneyidir.

dr. demikhov çalışmalarına bir köpeğe yapay kan pompalayıcısı takarak başlamıştır. ardından bir köpeğin göğsüne ikinci bir kalp takarak devam etmiştir. ikinci kalp için akciğerin bir bölümünü çıkarmıştır. ikinci kalp ritmini koruyarak orijinal kalpten bağımsız atmaya devam etmiştir. sürekli denemelerin ardından iki kalpli köpekler iki buçuk ay yaşayabilmeye başlamıştır.
bir önceki deneyinden elde ettiği sonuçlar ile çift başlı köpek deneyine geçen demikhov bu deneyde, bir köpeğin kafasını kesip başka bir köpeğe naklederek çift başlı bir köpek yaratma amacını gütmüştür. demikhov ilk iş olarak bir köpek yavrusunun başını, ön ayaklarıyla birlikte yetişkin bir köpeğe nakletti. nakledilen köpek yavru olduğu için yetişkin ev sahibi köpeğin kalbi iki başa da yeterli kanı pompalayabilmekteydi. her iki baş da ayrı ayrı süt içebilmekte, hatta birbirlerinin kulaklarını ısırabilmekteydi.
zavallı iki hayvanın korkunç işkence ve acılar çekmesine sebep olan, patolojik bir ruhun eseri olan frankenstein'in çift başlı köpek deneyi, köpeğin bir ay sonra ölmesiyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. o günün şartlarında yeni bir organı bedenin hemen kabul etmediği ve bağışıklık sisteminin yeni organı vücut kabul edene kadar geçici olarak zayıflatıldığının bilinmediği düşünüldüğünde yapılan operasyonun tarihi bir öneme sahip olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.
dr. demikhov´un bir başka çalışması kesilen bir köpek başına takılan yapay kalp ve akciğerle kesik başı vücutsuz bir süre hayatta tutabilmesidir. kesik baş yapay aygıta bağlı haldeyken refleksleri çalışıyordu, ışığa ve sese tepki verebilmekteydi. bu deneylerden insanlığın elde ettiği en önemli kazanımlardan birisi bedeninden ayrılan bir köpek kafasının suni yollarla bir süre boyunca hayatta tutulabildiğinin öğrenilmesi olmuştur.

modern insanın yalnızlığı

olacak o kadar
insanoğlunun varoluşundan beri süregelen tanımlanamayan hastalıktır.
bu sorunun altında yatan birçok problem sıralanabilmesine rağmen işte şudur denilemez. yıllar ilerledikçe ve tek dünya hedefine doğru emin adımlarla gidilirken kaçınılmazdır.
insanın doyumsuzluğu ,kaygısı, hiç ölümü tadmayacakmış gibi bir hayat sürmeye çalışması, ruhsal boşluk duygusu bu yalnızlığı temellendirir. sınırlar kalkıp, insanlar arası iletişime girilmesi kolaylaştıkça aynı oranda insanların birbirlerinden kopması da kolaylaştı ve böyle de devam edecek. çünkü kabul edelim ya da etmeyelim zaman zaman da olsa her birimiz bu duyguyu yaşar. kimi bunu kabullenirken kimi ise bunun instegram, tivitır ve türevleriyle üstlerini örter. bunu yüzyıllar önce yaşamış bir arkadaş çok güzel özetlemiş.
'nasıl ki amerika'nın ormanlarında vahşi hayvanları uzak tutmak için meşaleler, çığlıklar ve zil sesleri gibi araçlara başvuruluyorsa insanlar da yalnızlığa dair düşünceleri uzaklaştırmak için
çeşitli oyalayıcılar ve gürültülü teşebbüslere başvurmaktadır.'

son söz: 'gözden geçirilmemiş bir hayat yaşamaya değmez'
ırvin y.

adolf hitler

olacak o kadar
vol2

çoğu insana göre katil, acımasız, manyak, ırkçı, lanet bir adam olarak görülmesine rağmen (ekseriyetle aynı düşüncedeyim) günümüzün medeniyet sancaktarı liderlerinden çok bir farkı yoktur.
mr.obama ve sonrasında yerine gelen mr.trump, hitler gibi gaz odalarını değil akıllı füzeleri kullanmıştır. kızılderililerden hiç bahsetmeyeceğim bile. fransızlarin fas ,cezayir ve tunus'ta ki "kibar"katliamlarının hitler'in yaptıklarından aşağı kalır bir tarafı yoktur. çin halk cumhuriyeti'nin ülke içindeki muhalif ve azınlıklara karşı yapmış olduğu "kısa devre"ortadan kaldırmalar da en az hitler'inkiler kadar efektif idi.yoldaşların (stalin+lenin) insanlari trenlerin içine tıkıp dünya'nin en kuzeyine kayak yapmaya gönderdiklerini sanmıyoruz umarım.
demem o ki; eğer dünya savaşlarından galip çıkan adolf ve ordusu olsaydı dünya çok farklı şeyleri konuşur olacaktır.

idiokrasi

olacak o kadar
kısaca; geri zekalıların hakim olduğu toplum/toplum düzeni manasına gelir.

tabi, burada geri zekalılık çok sert bir söylem gibi görülebilir lakin buradaki zeka geriliğinden kasıt ölçülebilir bir zeka değildir, yani birileri kalkıp sizi ıq testine falan sokmuyor. Buradaki idiokratik durum ölçülemeyen zeka kısmıdır. bu torbaya, bir işçiyi bir köylüyü koyabildiğiniz gibi bir dekanı yahut vekili de koyabilirsiniz.

Mike Jude'un 2006 yapımı Idiocracy filmi bu gelişmeye ışık tutuyor. Komedi yerine biraz daha ağır işlense daha güzel olurmuş lakin yinede tavsiye ederim.

rudolf hess

olacak o kadar
nazi almanyası'nın önde gelen isimlerindendi.
adolf hitler'e en bağlı askerlerden biriydi ve onun en büyük sırdaşıydı.neredeyse tüm hayatını nasyonal sosyalist alman işçi partisi ideolojisine adadı.ancak hitler güçlendikçe yavaş yavaş gözden düşmeye başlamıştı.

2.cihan harbinde kendi kullandığı uçakla ingiltere'ye gitti. amacı iskoçya'ya inip berlin olimpiyatları sırasında tanıştığı hamilton dük'ünü görmekti.
dük'ün ona churchill ile bir görüşme ayarlayabileceğini ve böylece ingiltere ile almanya arasında süregelen savaşa bir son verebileceğini düşünüyordu. bu görevi çok gizlice planlamıştı, birkaç yakınından başka kimsenin, hitler'in bile, bu olaydan haberi yoktu.

churchill hess'le görüşmeyi reddetti. savaşın bitmesini ingiltere'de hapiste bekleyen hess, nüremberg mahkemelerinde yargılandı ve suçlu bulundu.
yargılamalar sırasında hess tüm sanıklar içinde aklî yönden en dengesiz olanıydı. mahkeme sırasında kendi kendine konuşuyor veya sebepsiz yere kahkahalar atıyordu.ilerleyen senelerde diğer mahkumlarında serbest kalmasıyla hapishanedeki tek mahkum olarak kaldı.ve kimine göre bir elektrik kablosuyla kendini asarak intihar etmiştir,kimi araştırmacılara göre ise,ingiliz mı6 ajanları tarafından öldürülmüştür.

rudolf hess kendisine verilen son söz hakkında şunları söylemiştir:

''milletimin binlerce yıllık tarihinde getirmiş olduğu en büyük evladının [hitler] hizmetinde çalışmaktan büyük ayrıcalık duydum. eğer hayatımın bu bölümünü silme gücü bende olsaydı, yine de yapmazdım. mutluyum ki; führer'in sadık bir takipçisi, bir alman ve bir nasyonal sosyalist olarak milletime karşı bütün görevlerimi yerine getirdim. hiçbir şeyden pişman değilim. eğer her şeye yeniden başlama şansım olsaydı, sonunda korkunç bir ölüm olacağını bilsem de yine yaptıklarımı yapardım. insanların ne düşündüğü umurumda değil. mahşer günü iradesi sonsuz olan tanrı'ya hesap vereceğim. yalnızca 'o'na hesap vereceğim, ve biliyorum, 'o' beni affedecek.''

nsdap

olacak o kadar
Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin alt kuruluşu.

siyasi olarak temelinde üç hayati sözcükte barındırır;
milliyetçilik-sosyalizm-anayurt.
esasında tüm liderlerin daha doğrusu ulusların can attığı bir modeldir. evet, hitler bu konuda başlığı doğru koymuştur ancak şiiri yanlış yazmış ve yorumlamıştır. goebbels şu an yaşasaydı burada milliyetçilik konusunu ırka değil, anti-emperyal kuvvetlerle mücadeleye yorardı ki, sanırım aklı başında hiçbir birey bunu red eylemez. sosyalizm konusu ise burdaa tamamen insan odaklı olduğu an işe yarayıp köylünün, işçinin belli bir kota üzerinde kısıtlanması değil, tam aksine daim olarak üretmesi ve buna teşvik edilmesi üzerinedir.
bu ideolojide ki temel düşünce, diğer medeni ülkelerle uğraşmak yerine onları nasıl geçebiliriz gayesidir. hitlerin yaptığı en büyük hata bir noktadan sonra bunu kan yoluyla çözebileceği idi ancak hata yaptı ve bedelini ödedi. halbuki, toprak reformunu yapıp ağır sanayi hamlesini yaptıktan sonra nefes alıp bekleseydi durum çok daha başka olabilirdi.
ideolojilerin ideoloğu, anti-emperyal ve işçi-köylü kesiminin refahından gelir.
ve bu yüzdendir ki, şark medeniyetleri hep birkaç adım geriden geliyor. Ürettiği kadar değil, tükettiği kadar varolacağına inanıyor ve bu yöntemle idare ediliyor.

lev nikolayeviç tolstoy

olacak o kadar
vol2

''savaşta adam öldürdüm, düelloda karşımdakiyle dövüştüm, iskambilde kaybettim, köylünün alın teriyle ürettiği malı heba ettim, köylüyü zalimce cezalandırdım, havai kadınlarla alemler yaptım ve insanları kandırdım. yalan dolan, soygunculuk, her türlü aldatma, içki , şiddet, cinayet… işlemediğim tek bir suç olmadı.''

hizmetkârlarına ölesiye eziyet eden ve geride kalan dulları sekse zorlayan bir adamın vicdani yükünü hafifletmeye çalışmasıydı belki de güncesine yazdığı bu satırlar. bu adam besbelli hayatı hızlı yaşamasının bir sonucu olan orta yaş krizinin ortasındaydı. bu kriz sonunda kökten bir ruhsal dönüşüm yaşayarak seksi, alkolü, tütünü ve et tüketmeyi bıraktı. hizmetkârlarını özgür bıraktı ve onlara muazzam bir servet bağışladı. ancak yazarın orta yaş bunalımı yaşamasına sebep olanlar neydi?

tolstoy birlikte olduğu kadınları güncesine ayrıntılarıyla yazmaktan zevk alan bir adamdı. sevgili karısı sonya'yı düğün gecelerinde bu günceyi okumaya zorladı. bu güncede hizmetkârları ile yaşadığı cinsel ilişkiyi bile yazmıştı. ancak sonya'ya göre yazarın bu açıklık ve dürüstlüğü fazlaydı. sonya ertesi gün kendi güncesine bu yaşadığı olayın iğrenç bir durum olduğunu ve bundan dolayı büyük bir tiksinti duyduğunu yazdı.

ilk kült yazarlardan biri olan tolstoy'un yaşamının sonlarında, yazarın evinin çevresine yüz kadar insan kamp kurup tolstoy'un pelerinine dokunmaya çalıştı.

tolstoy'un son sözleri şöyle oldu: “peki ya köylüler… köylüler nasıl ölür?”

adolf hitler ve yahudi soykırımı gerçeği

olacak o kadar
aslında hiçbir şeyin tarih kitaplarında anlatıldığı gibi olmadığını gösteren gerçeklerdir. peşinen söyleyeyim, öyle nazi hayranı ergenlerden falan değilim sadece biraz okurum.

adolf hitler'in yahudi soykırımına girişmesinin sebebi olarak farklı tezler ortaya atılmıştır.kimi tarihçilere göre bunun sebebi yahudilerin rusya'daki bolşevik devrime ilk elden finansal destekte bulunmaları.ikinci sebep ise,çok sağlıklı bir bilgi olmasa da hitler'in annesinin ölmesini yahudi bir doktora bağlaması ve üçüncü tez olarak ise,1.cihan harbinde alman savaş sanayisinin hemen hemen hepsini elinde bulunduran yahudilerin,bu savaş sırasında sürekli fabrikalarda işi yavaşlatıp üretimi düşürmesi ve arkası gelmeyen grevler olarak görülmektedir.

ve işte burda 4. ve herşeyi açıklayacak sebep devreye giriyor.o da bu işin bilinen ancak anlatılmayan kısmı.bu teoriye göre ise;hitler'in yapmış olduğu bu katliam tamamiyle danışıklı bir dövüştür.iddiaya göre hitler 2.dünya savaşı boyunca yahudi lobilerinden çok büyük destek almıştır.
''bu desteklerin organizasyon kısmında ise dünya siyonist örgütü ( wzo ) vardı. bunun kanıtı da 2. dünya savaşı boyunca almanların kullandığı topların üretimini bir yahudi şirketi olan skf yapmıştır. jacob wallenberg şirketin sahibidir. standard oil de nazilere ait askeri araçların petrol ihtiyacını karşılamıştır. üstelik toplama kamplarında kullanılan gazların üretimi bile yahudi kimya firması olan farben şirketidir.
savaş öncesinde üretilen 500 ton civarındaki kurşun almanlara ulaştırılır ve bu kurşunların ödemesini gerçekleştiren brown bros harriman' dır. o da bir yahudi' dir. bu ödeme, harriman teminatı olarak gerçekleştirilmiş ve teminat tarihi de 21 eylül 1938 olarak kayıtlara düşülmüştür. ancak savaşa bir adım kala alman borçlarının vadesi geliyordu ve bu durum büyük bir sıkıntıya sebep olacaktı. 1933′ te, foster dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde abd dışişleri bakanı ) ve allen dulles ( cfr üyesi, sonraki dönemde cia şefliği yaptı ) ile hitler görüşme yaptılar ve bu borçların vadeleri uzatıldı. ayrıca yahudi ailelerinde samuel ailesi de hitler' e 30 milyon pound mali destek sağlıyordu. royal dutch shell adlı petrol firması bu aileye aitti.hatta en yakın arkadaşlarından herman rauschning' in yazdığı kitapta bunlara değinilmiştir.''
(bkz: wilhelmstrasse gizli belgeleri)
burada ki gaye ise avrupa'da refah içinde yaşayan yahudilerin sürekli ''vaadedilmiş topraklara''gitmeyi reddetmesidir.hitler almanya'sında sırf bu göç işlemini gerçekleştirmek için ''yahudi göç büroları''kurulmuştur.filistin'e yerleşmeyi kabul etmeyen yahudiler öldürülürken kabul edenler ise,alman subayları tarafından güvenli bir şekilde şuan ki israil ve filistin topraklarına yerleştirilmiştir.
1945'te biten savaştan 3 yıl sonra yahudiler; nüfus olarak filistin ve israil topraklarında hatırı sayılır bir nüfus edinmişlerdir.böylelikle israil devleti bu topraklarda hak iddia edip devletleşmiştir.

naziler ve din

olacak o kadar
ss denilen organizasyonda tanrı inancı zayıflık belirtisi sayılırken, 1941 rusya seferinin ardından alman askerleri tokasında gott ist mit uns (tanrı bizimledir) yazan kemerlerle savaşmıştır. öte yandan bizim için ilginç olan bir husus ise, pasif bir din olarak gördükleri hıristiyanlıktan nefret eden nazi önderleri islam'ı gerçek bir savaşçı dini olarak değerlendirerek övgüye boğmuşlardır. örneğin hitler'in sağ kolu ve ss önderi heinrich himmler, islam'ın bir savaşçı için mükemmel bir din olduğunu söyleyerek, boşnaklardan oluşan ss tümenleri kurulmasını istemiştir.
(bkz:fesli naziler)

nazilerin temel kaygısı, katoliklerin sınırötesi bir şahsa -papa- bağlı olmaları ve bunun ülkeye sadakatten öte bir bağımlılık ilişkisine dönüşme korkusudur. katolik kilisesinin enternasyonal gücünü nazilere karşı kullanmaması koşuluyla naziler bu kiliseye herhangi bir fiili müdahelede bulunmamıştır. adeta iki örgüt birbirini sevmeyen ama birbirlerine tahammül gösteren sözde dostlar olmuştur (kişisel destek değil kurumsal destek kastedilmektedir). hitler, katolikliğe duyduğu derin nefrete rağmen örneğin italya'yı işgal ettiğinde vatikan'a el sürmemiştir. ama papalık kurumu da nazi uygulamalarını yerel kilise örgütleri aracılığıyla haber almasına rağmen kınamayarak, tavır almayarak sessiz işbirliği yapmıştır. kaldı ki gerek allahsız bolşeviklerle savaşılması gerekse yahudi sorununa el atılması papalık tarafından üzülünecek eylemler değildi.

nazizm özellikle sovyet rusya ile savaşa tutuştuktan sonra, kendini din düşmanı bolşeviklerden ayırmak için dine müsamahakar yaklaşmıştır. zaten iktidarın altıncı yılında başlayan savaş insanları doğal olarak dindar hale getirdiği için hitler ve avanesi planladıkları ama hiçbir zaman yazılı olarak somuta bağlamadıkları nordik mitolojiden beslenen dinsel inanç sistemini uygulamaya girişmemişlerdir.

bukefalos

olacak o kadar
büyük iskender'in atının adıdır.

''iskender'in meşhur atı bukefalos, asya'da zadrakarta denilen şehirde hırsızlar tarafından çalınır. bunun üzerine yerli halk makedon askerlerinin aceleci bir saldırısına maruz kaldılar.
iskender eğer siyah at geri verilmezse göçebelerin çadırlarını yakacağı haberini verir. bunun üzerine bukefalos'u çalan hırsızlar atı geri getirirler. böylece yerli halk ile barış tekrar sağlanır. beklenenin aksine iskender hırsızlara ödül vererek onları gönderir.

hindistan'da kral porus ile yapılan savaşta iskender'in üzerinden hiç inmediği sevgili atı yaralandı ve öldü. atın öldüğü yerde bir mezar yaptırdı ve mezarın etrafına da bir şehir kurdu ve bu şehre atının ismini verdi;bugünkü bukefaleia (jhelum) şehri, pakistan.''

norveç

olacak o kadar
yine inanılmaz olaylarla çalkalanan kuzey ülkesi.

bu kez yaşanan iç karışıklığın sebebi norveç hükümetinin fm yayına ülkenin her alanında son vermesi ve ulusal radyo kanalları yıl sonuna kadar yayınlarına son vererek sadece dijital platformda yer alacak olmasi.

fakat mazlum norveç halkı bu karardan sonra isyan etmiş. ne diyelim bi' bu norveç bi'de şu sinsi izlanda bu dünya'yı çok bozuyor.

"dagbladet gazetesinde geçen ay yayımlanan bir kamuoyu araştırmasına göre, norveçlilerin üçte ikisi hükümetin erken davrandığını görüşünde.
norveç'te radyo dinleyicilerinin yüzde 70'inin dijital yayını tercih etmesine rağmen, uygulamaya karşı çıkanlar çok fazla insanın pahalı ekipmanlar edinmek zorunda kalacağını söylüyor.
ülkede yeni bir otomobil teybinin fiyatı, 4 bin norveç kronu (yaklaşık bin 800 t.l.).
norveç yerel radyo derneği'nden svein larsen "norveç buna hazırlıklı değil. milyonlarca evde, kulübede, teknede artık işe yaramayacak olan radyolar var ve norveç'teki arabaların sadece yüzde 25'inde dijital radyo veya uyarlayıcı var" diyor."

afrikalı scipio

olacak o kadar
romalı devlet adamı ve askerdir. ünlü kartacalı komutan hannibal'a karşı kazandığı zama muharebesi de adını tarihe geçirmiş ve roma'yı hannibal'dan kurtarmış general olarak bilinmektedir.

"manisa meydan savaşı'nda scipio, antiakhos'u yenilgiye uğratarak bir kez daha ne kadar büyük bir komutan olduğunu göstermiştir.
tabii bu savaşın sonucunda bir barış anlaşması imzalanmış, ancak şartlarının biraz hafif olması nedeniyle roma'da büyük bir kızgınlığa sebep olmuştur. scipio karşıtlarının muhalefet etmesiyle birlikte romalılar scipio ve kardeşini rüşvetle suçlamışlardır.
bunun üzerine çok üzülen scipio "ben roma'nın en kötü gününde roma'yı hannibal'dan kurtardım. şimdi beni rüşvetle suçluyorsunuz. gidip tanrıya dua edeceğim ki roma'nın başından benim gibi komutanları esirgeme tanrım" konuşması yapmış ve ardından kapitol e gidip dua ettikten sonra devlet görevinden çekilerek bir liternum'daki malikanesine geçmiştir. burada üç yıl yaşayan scipio, daha sonradan rüşvet suçundan aklansa da kahrından ve üzüntüsünden ölmüştür."
publius cornelius scipio, vasiyeti gereği mezar taşına " nankör vatan sana kemiklerini vermeyeceğim" yazdırmıştır.

ateizmin en büyük hatası

olacak o kadar
Birşeyin sonunda -izm varsa bi' sıkıntı vardır. bu konuda pek bi' eminimdir.

Ben inanırım. Bence vardır ve tektir zaten bu kadar komplike bir durumda mantık aramak manasızdır. bir delil aramam. InaNmayanı ise ne kınar ne otekilestiririm lakinnnnnn nationalizm ve lgbtizm de yapamadığınız gibi ateizmde de pek bir sırıtıyoruz. Ekşi sözlük, tivitır, çeşitli kitlesel örgüt vb. mecralarda ateizm sadece haşa yaradana ve inana hakaret ve ayrıca jakoben olmaktan ibarettir. Iskandinav gavuru yahut koyu anglo-saksonlar bunu demez. Its not logical der geçer. Bu kendisini alakadar eder. Bizde bu maalesef böyle olmuyor, detaya girmeden söylemek gerekirse bizdeki ateizm yahut vb. Görüşler biraz marjinallesmenin beginner aşaması gibi kalıyor. Ha, niye mi bu kadar ecnebice sözcük kullandım? Anlayın diye. Anadolu gibi hem up'ı hem down'ı görmüş topraklar ve garibanligi şiar edinmiş topraklar yaradana inanır.

o ses türkiye

olacak o kadar
Sözlükte bu tür şeyler ya da iddialar oldu mu bilmiyorum lakin zengin söZlüğün alelade bir sözlük yazarı olarak birtakım bilinen oyunları bizzat duymuş biri olarak açıklama gereği duydum.

1- isim osman vahid özdal, bir müezzin.
2-reza'nın en çok popülariteyi ihtiyacı olduğu dönem.
3-reza, acun'a özdal'ın dini kimliğinden dolayı ebru gundes' i seçmesini ve karşılığında 10 milyon lira vermeyi vaad eder.
4-acun bunu kabul eder.
5-özdal'a bu bilgi iletilir ve tavsiye niteliğinde olsada ebru gundes'i seçmesi tavsiyesinde bulunulur.
6-kendisi bunu reddeder ve mfo'yü seçer ve hakkı olan birinciliği kaybeder.
7-kuliste ebru gündeş, neden kendisinin secilmedigine dair hesap sorar.
8-ve mfö jüri üyeliğinden çekilir.

Ve ben bu kronolojiyi artık yeni bir gelenek olarak olarak reddediyorum. Işler böyle yurumemeli, bu halk bunu hak etsede bu topraklar bunu hak etmiyor.

ölüm

olacak o kadar
kimi için bir kaçış, kiminin için bir vazgecis, kimisi için ise bir varoluş. secim sizin.

ben ise bir gereksinim olarak bakiyorum. kimi ölüp toprak olup yok olup gideceğini düşünürken kimi ise aldığı bir saniyelik nefesin dahi hesabının verileceğini düşünür.

ama dünyevi kafayla ne düşünürsek düşünelim, bir realite. bazen kafa yorulasi bazen unutulup gidilesi.

epictetos
"ölüm daima gözünün önünde olsun, o zaman asla adi endişelere düşmezsin ve hiçbir şeyi fazla hırsla arzu etmezsin."

saç kestirdikten sonra övgü bekleyen kadın

olacak o kadar
ülkenin gündeminde çok önemli yer kaplamasa da benim gündemimde bugün çok önemli bir yer kaplayan durumun öznesi olan kadındır. dikkat ederseniz kadın dedim bayan demedim. o yüzden +1'leri alayım.

ekseriyetle kadın kesiminde görülen bir durumdur. tabi benim beynimin içindeki hücreler bunun sebebini çok iyi anlamasa da dişil kişilerin vardır herhalde bir bildiği. saçlarını kestirdikten yahut boyadıktan sonra oluşan o ''nasıl olmuş hı saçlarım hı '' baskısı gerçekten çok büyük. hele bir de saçlar iki ton açılmamış ve tarafınızdan farkedilmediyse büyük bir suçlusuymuşsunuz gibi kindar bakışların odak noktası olmanız kaçınılmazdır.

öznel bir yaklaşımla; daha mesai başlayalı bir saat olmuş... bugün sıcacık ofisimizdeki, hanım kızımız saçının kırıklarını aldırmış ve rengini de bir ton açmış. ilginç bir şekilde bu hanım kızımızın kafasını bir ara nescafe bardağımın içinde gördüm. böyle bir eğilip bükülmeler falan. malum sene sonu geldiği için koşturmaca çok bu aralar iş yerinde (sözlüğü karıştırma. o ayrı, bir nevi anestezi). bir anlam veremedim. ve yaklaşık 5-6 dakika sonra aynı kadını ofis içerisini tavaf ederken gördüm. çevresindeki diğer dişil ahalinin komplimanlarını işitip, o canavar gibi gözlerle bana bakıldığında anladım ki, gözler kalbin aynasıdır. kendimi bir savaş suçlusu gibi hissettim o an.

neyse ben de sonra caner'e dönüp ''olm münih maçı ne olur'' dedim.

buradan tüm kadınlara çağrım; hepinize her türlü saç modeli ve saç rengi çok güzel gidiyor. sormanıza ve yorum beklemenize hiç gerek yok. ha illa ki soracaksanız da öğleden sonrası çok uygun bence.

teşekkürler.

geceye bir gıybet bırak

olacak o kadar
arda turan'ın eski kız arkadaşı idil fırat, hacı sabancı'nın da eski sevgilisi.

ee arda turan'ın mevcut sevgilisi aslı tandoğan, hacı sabancı'nın eski sevgilisi.

eeee arda turan'ın flört ettiği özge ulusoy, hacı sabancı'nın mevcut sevgilisi.

dolayısıyla h.sabancı= a-b)²=a²-2ab+b² (x-2)²=x²- adam a.turan

zengin sözlük

olacak o kadar
Fena değil bir şekilde gidiyor. Bir dönem paranormal bir olaydan dolayı yazmayı kesmiştim sonra devam dedik.

Lakinnnnn 2 giri üstteki düşünceye katılıyorum zira bilmem kaç giri önce buna değinmiştim. Misal, beşiktaş'ın forma renkleri siyah-beyaz diyen bir yazar 10-15 artı oy alırken, baba hakkı ile girilen biri giri yok hükmünde sayılıyor. Gerçek zenginlik pek bu olmasa gerek. Umarım zamanla kalite artar ve deyimler sözlüğü olmaktan çıkıp görece bir niteliğe bürünür.

21 aralık 2017 birleşmiş milletler kudüs oylaması

olacak o kadar
Abd'nin Kudüs'ü israil'in başkenti ve tüm sahibi olarak ilan etmesi sonucu, karşı blogun karşı görüş olarak BM gündemine getirdiği oylamadır. Oylamada128 ülke kabul, 9 ülke ret, 35 ülke çekimser oy kullandı. Oylamanın bağlayıcı bir hükmü yok sadece tavsiye niteliğinde. Son sözü güvenlik konseyi söyleyecek.

Emperyalizme ve haksızlığa karşı dik bir duruş. Tabi önemli olan bunun devamının gelmesi.

https://mobile.twitter.com/nuhungemisinde/status/943893800874856448
11 /