''abes bir varlık nizamı içinde akıl bir körbağırsak kadar vazifesiz. içgüdünün yerini almaya niçin boşuna uğraşıyor? bir sebepsizlik ve hikmetsizlik halifeliği içinde insan düşüncesinden daha maskara bir mana avcısı olur mu? avını kendi yaratıyor, sonra onu avlamaya çalışıyor. evvela buluyor, kendi eserini buluyor, sonra onu arıyor. kendi kendisiyle saklambaç oynayan bu delinin yanında tımarhanelik deliler daha normal değil midirler?''
Ruhsal devinim.
değişirler. gelgitleri olur. bazen çok şiddetli yaşanırlar bazen silik. bazen de sahneye çıkmazlar işlerine gelmemiştir belki. karışmak mümkün mü işlerine?
her zaman hissedemeyebiliriz. bunun güzel bir yanı var bence. her daim aynı şekilde hissetseydik bundan korkardık. tek düze... öyle bir durumda duyguların yerini artık bir şartlanmanın aldığını ve alışkanlıklara doğru yol aldığını düşünürdük. yani bence bu güzel bir şey. hem bu dalgalanmalar olmasa bazı anların insanı göklere çıkartacak kadar şiddetli olması beklenmezdi öyle değil mi?
hatta insanın aşkı da, sevgisi de değişkenlik gösterebilir. her daim yerindedir de grafik hep aynı şekilde gitmez. bir an gelir pik tavan yapar sonra sakin seyreder. hep sıfır noktasının çok üzerinde olsa da kendi bölgesinde dalgalanır. bu da bir yön ve güzeldir.
değişirler. gelgitleri olur. bazen çok şiddetli yaşanırlar bazen silik. bazen de sahneye çıkmazlar işlerine gelmemiştir belki. karışmak mümkün mü işlerine?
her zaman hissedemeyebiliriz. bunun güzel bir yanı var bence. her daim aynı şekilde hissetseydik bundan korkardık. tek düze... öyle bir durumda duyguların yerini artık bir şartlanmanın aldığını ve alışkanlıklara doğru yol aldığını düşünürdük. yani bence bu güzel bir şey. hem bu dalgalanmalar olmasa bazı anların insanı göklere çıkartacak kadar şiddetli olması beklenmezdi öyle değil mi?
hatta insanın aşkı da, sevgisi de değişkenlik gösterebilir. her daim yerindedir de grafik hep aynı şekilde gitmez. bir an gelir pik tavan yapar sonra sakin seyreder. hep sıfır noktasının çok üzerinde olsa da kendi bölgesinde dalgalanır. bu da bir yön ve güzeldir.
Yıkıma yönelmiş yaşamım bölük pörçük. olacak, olduracak, dolduracak hiçbir şey yok. tam ya da tamam olma duygusu yok. resimler de artık akla bir şey getirmiyor. dürtmüyor, işaret etmiyorlar. zor mu dersin artık ''yeniden güçlü, yapabilir olmak? bunun için nasıl da tersine çevirmen gerek yaşam yönelimlerini. sen tamamiyle boş vermeye karar vermişken geldi o. bütün yönelimini değiştirmek için. nasıl da zor bu! ama nasıl da güzel yeniden canlanmak, yaşamın toz tutmuş hayallerini silkeleyip bahar güneşine çıkarmak. kendine yeniden bir yıldız çizip gökyüzü haritanı yeniden çıkarmaya girişmek. çıkmak ve çıkarmak yeniden.'' mümkün mü?
hayallerin gerçeklere egemen olmaya çalıştığı ilişki türüdür. hayal olmaksızın biçimsizdir. hayalleri dolduran bir gerçekliğin ve gerçekleri boş vermeyen bir hayalin ortak ürünü... güzeldir, hoştur, temizdir ve zordur.
karşılıklı rollerin oynandığı bir oyun. güçlü olan zayıf olana kendi varlığını dayatır ve ezilen bütün bunların karşılığında güçlü olana teşekkür eder. neden mi? çünkü artık ilişki dediğimiz şeyin temelinde sevgi ve anlayış yatmıyor. varolan tek şey kaybetme korkusu. muhtaçlık duygusunu daima zirvededir.
“Yarınki gecenin uçurumundaysan
Bir infaz olarak karşındadır ay
Düne dön, düne ve yitirdiklerine
Dağı yitirmişsen dağa, sesini
Yitirmişsen sesine dön, ki artık
Ay bir veda ünlemidir kapında.”
Bir infaz olarak karşındadır ay
Düne dön, düne ve yitirdiklerine
Dağı yitirmişsen dağa, sesini
Yitirmişsen sesine dön, ki artık
Ay bir veda ünlemidir kapında.”
İçimde biri var. O benim isimsiz halim. Benden başka kimse seslenemiyor ona..
işte ateşe nikahlanmış,
toprağa tutulmuş bir hayat..
yakıcı alevler kusurlu,
çaresiz dinginliği arar..
biliyor suyun içinde olsa da
nefes almayı, tüm havası bu!
toprağa tutulmuş bir hayat..
yakıcı alevler kusurlu,
çaresiz dinginliği arar..
biliyor suyun içinde olsa da
nefes almayı, tüm havası bu!
Bırakılmak.
terk edilmek tamamen maddi dünyaya ait bir formalitedir. insanların zihin yolaklarında olup biten her şey, asıl zamanı yaratır ve ayrılmak zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir..
terk edilmek tamamen maddi dünyaya ait bir formalitedir. insanların zihin yolaklarında olup biten her şey, asıl zamanı yaratır ve ayrılmak zamanı çoktan gelmiş ve geçmiştir..
"Ayrılıkların bir rengi vardır, susuşların
Bekleyişlerin, yalnızlıkların da öyle
Şehrin görüntüsü unutmanın rengine benzer
İstasyonlarsa özleme dönüktür nedense
Ve bir köşesinde mutlaka taşra kokusu
Kokunun rengi nasıl yayılır bilirsin
Güllerden, fesleğenlerden ve acılardan.."
Bekleyişlerin, yalnızlıkların da öyle
Şehrin görüntüsü unutmanın rengine benzer
İstasyonlarsa özleme dönüktür nedense
Ve bir köşesinde mutlaka taşra kokusu
Kokunun rengi nasıl yayılır bilirsin
Güllerden, fesleğenlerden ve acılardan.."
"Hatırlamak deyince annemin öldüğü gün
İçimden bir mürekkep ırmağı akmıştı
Su ve ateş, hava ve toprak ve her şey
Cıvaya dönüşmüştü orada, ikide bir
Gülkurusu yolculuklara çıkışım bundandı
Yön duygumu galiba o zaman yitirdim
Hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada.."
İçimden bir mürekkep ırmağı akmıştı
Su ve ateş, hava ve toprak ve her şey
Cıvaya dönüşmüştü orada, ikide bir
Gülkurusu yolculuklara çıkışım bundandı
Yön duygumu galiba o zaman yitirdim
Hangi şehirde yoksan ben kayboluyorum orada.."
hiçbir sona inanmamaya meyilliyim. Ömürlerimiz sonlu olabilir, ama belki de bu dünyaya bir etki bırakırım ve o sonsuz olur.
Öleceğiz. Sen de öleceksin. Bir an önce sevmemiz gerekiyor sanki. Olur da aniden bir felakete kurban gidersek, bizden geriye sadece ne yazılmış ne de yaşanmış bir hikaye kalacak..
pembeyi huy edinmeli bütün tutklulu baştan çıkarıcı dudaklar. ama hiçbiri yanaşamıyor bu rengin diğer bütün renklere aktığı o dudaklara. herkes dokunuyor, ama kimse yaklaşmıyor; yaklaşmanın hazzı itilmiş ve kakılmış! yerinden edilmiş.
"Alışıyor dil şimdi
Azı dişinin bıraktığı boşluğa."
Azı dişinin bıraktığı boşluğa."
Didem madak şiiri..
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim kibazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı
bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrımbazı şarkılar vardır
kırmızı akşamsefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım
sabah olunca mı
keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum
bazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismimin bir anlamı olmasaydıherkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım
bugün kalbimi eski bir plak gibi
öyle çok tersine çevirdim kibazı şarkılar vardır
cızırtılı bir yağmur gününü anlatır
uzaklarda süren sarı yağmurluklu bir hayatı
deniz bazen kendini kaldırımlara fırlatır
o zaman bir yavru yengece bakan
insanların şarkısı olurdu o şarkının adı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismim herkese
sarı yağmurluğuyla koşan hayatı anlatsaydı
bazı şarkılar vardır
ellerim kocamanlaşır, tuhaflaşır
işte o ellerimle herkese
çamurlu şiirler uzatsaydım
hepsi çok kirli olsaydı tanrımbazı şarkılar vardır
kırmızı akşamsefalarını anlatır
karanlığın kalbinde yalnız, açmanın acısını
komşu kadınların basma elbiseli konuşmalarını
geceyi onlar bahçeye taşırdı
ben ne zaman öleceğim tanrım
sabah olunca mı
keşke birkaç dakikayı ipek mendillere sarıp saklasaydım
irileşen, gitgide irileşen ağaç gibi
ismi nedensizce iris oluveren bir ağaç gibi
şu odanın ortasında dursam
saat kuleleri dökülürdü dallarımdan tanrım
artık sarı yaprakların ölü olduğuna inanmıyorum
bazı şarkılar vardır
kanatlarında yağmuru taşıyan kelebeği anlatır
kırmızı bir çakmak gibi neşeli ölmek olurdu
o şarkının adı
ardında yalnızca nemli sigaralar bırakmanın acısı
keşke ismim iris olsaydı
keşke ismimin bir anlamı olmasaydıherkes çıkarsın kalbini
o çirkin mücevher sandığından
ve herkes onu birbirine fırlatsın tanrım
"İnanmayın pencerelere bayım,
Gece hepsi ayna oluyor.."
Gece hepsi ayna oluyor.."
Kişinin kanmasına yol açılmak, kanması sağlanmak.
Elektrik çarpması gibi bir şey. Damdan düşer gibi hissedersiniz. Düşmüş ve sersemlemiş olursunuz.. insanın içini kızgın yağla boca eden kandırandır. Artık onu Ayakkabısından tanırsınız. altı kalın lastik tabanlıdır.
Elektrik çarpması gibi bir şey. Damdan düşer gibi hissedersiniz. Düşmüş ve sersemlemiş olursunuz.. insanın içini kızgın yağla boca eden kandırandır. Artık onu Ayakkabısından tanırsınız. altı kalın lastik tabanlıdır.
Bütün unutmaları gövdesine alacak denli büyük ve bütün hatırlatmaları atlatacak kadar kurnaz. İnanmak en çok meylettiğin ve en çok mest olduğun.
Kalpte datalanmış verilerin, dışa sızması. Çaresizliktir esasında.
Karabatak. Bir görünüp bir kayboluyor. Çok tanıdık bu yazar biraz ben gibi. Bunalma sırasıydı ondaydı. Ve Gitmişti ama döndü tersine iyiden iyiye..
Daha şimdiden senin olmayışının haberini getiren kanatları kana boyanmış o karganın yanmış yakılmış örtüsünü görüyordum tren camında. Akşam oluyordu gözyaşlarımın ışıltısı birazcık aydınlatıyordu bu karanlık vagonu..
demokratik düzen yerine aşırı, çarpıtılmış bir ulusçuluğa dayanan bir baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti.
Kısaca faşizmi topluluklar üretir, birey tüketir..
Kısaca faşizmi topluluklar üretir, birey tüketir..
Boşluğun tabiatına aykırı..