talmud emirlerine göre bütün insanları kendilerinden ayrı olarak değerlendirirler. çünkü talmud'a göre onlar farklı bir soydurlar. tanrı'nın kutsamış olduğu diğer tüm insanlardan farklı bir soy. duruma bu şekilde bakıldığında neden dünyada tek bir devlet haline gelmek istedikleri de açıklığa kavuşmuş oluyor. çıkmış oldukları bu yolda insanları köleleştirmek adına yaptıkları hiçbir şeye karşı herhangi bir dirençle karşılaşmayacaklarını da biliyorlar. insanlar bu köleliğe gönüllü olarak razı üstelik!
m.ö 3000 civarında mısır'ın güneş tanrısıydı. horus güneşti ve yaşamı güneşin gökyüzündeki hareketleriyle ilgili bir dizi hikayeyle açıklanıyordu. mesela ; horus'un en büyük düşmanı setti. set gece karanlığının kişiselleştirilmesiydi. her sabah horus set'e karşı savaşını kazanırken akşam olduğunda set horus'u malup edip yerin dibine gönderirdi. bu aydınlık ve karanlığın bir savaşıydı..
Birhan keskin'in 43 parçadan oluşan ağıtsal şiirleri.
xx
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
xx
gitmek mi yitmektir kalmak mı artık bilmiyorum
yerini yadırgayan eşyalar gibiydim ya ben hep
ve inançlı, gitmenin bir şeyi değiştirmediğine.
bilemem, belki bu yüzden
ben sana yanlış bir yerden edilmiş
bir büyük yemin gibiydim.
beni hep aynı yerimden yaralayan o eve
yine de döneyim döneyim istedim.
mark twain'in kadın erkek ilişkilerinin evrensel değişmezlerini tadına doyulmaz bir mizah anlayışı ile anlattığı, gelmiş geçmiş en güzel aşk hikayelerinden biridir.
adem'in güncesi ilk bölümden
'bahçeyi yitirdim, ama buna karşılık onu bulmuş olduğuma seviniyorum. elinden geldiğince seviyor beni, ben de onu tutkulu yaratılışımın bütün ateşiyle seviyorum.'
havva'nın güncesi
'cennet, onun olduğu yerdi.'
adem'in güncesi ilk bölümden
'bahçeyi yitirdim, ama buna karşılık onu bulmuş olduğuma seviniyorum. elinden geldiğince seviyor beni, ben de onu tutkulu yaratılışımın bütün ateşiyle seviyorum.'
havva'nın güncesi
'cennet, onun olduğu yerdi.'
deli kadın hikayeleri mine söğüt tarafından yazılmış deliliğe bir methiye. bir rüyaya değil birden fazla deliye yakılmış ağıtlar serisi..
"delirerek ölenlere… size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım. sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret, doğurmaya mahkum,
çocuklarını kaybetmekle mühürlü, yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım. içlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım. o pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım."
"delirerek ölenlere… size kadınlıkla lanetlenmiş bir varoluş hezeyanı anlatacağım. sizi saçlarının ve ayaklarının ucu arasında olup biten şeylerden ibaret, doğurmaya mahkum,
çocuklarını kaybetmekle mühürlü, yalnız, yapayalnız bir kalabalıkta dolaştıracağım. içlerine açılan kapıların arkasına saklanmış kadınların delirerek bedenlerinden dışarı açtıkları pencerelerden bakacağım. o pencerelerden tekrar ve tekrar ve tekrar kendimi aşağı atacağım."
cemal süreya'nın 993 gününü anı, otobiyografi ve deneme türlerini bir arada kullanarak yayımladığı günce kitabı.
kitaba almadığı günleri şu şekilde anlatır "1. gün"'de.:
"…
yine sanırım, bu yazı biçimi bana uyacak. uyarsa, yaşadığım sürece akıp gitsin. adını sonra koymalıyım. neye dönüşecek, belli değil. biliyorum, sürekli yazmak serüven, yazmaksa bir tören. günce değil. tarihler belirsiz. "1. gün", "2. gün"… ayırma çizgileri olarak da kabul edilebilir. yine de günce. çünkü her yazacağım. "3. gün"den sonra "6. gün"e geçmişsem, demek aradaki iki günü de yazmışım, ama yayımlamayı uygun görmemişim. onlar yayımlandığı gün ben hayatta olmamalıyım."
kitaba almadığı günleri şu şekilde anlatır "1. gün"'de.:
"…
yine sanırım, bu yazı biçimi bana uyacak. uyarsa, yaşadığım sürece akıp gitsin. adını sonra koymalıyım. neye dönüşecek, belli değil. biliyorum, sürekli yazmak serüven, yazmaksa bir tören. günce değil. tarihler belirsiz. "1. gün", "2. gün"… ayırma çizgileri olarak da kabul edilebilir. yine de günce. çünkü her yazacağım. "3. gün"den sonra "6. gün"e geçmişsem, demek aradaki iki günü de yazmışım, ama yayımlamayı uygun görmemişim. onlar yayımlandığı gün ben hayatta olmamalıyım."
günahkarlık ve suçluluk. hastaların geçmişteki bazı günahları ya da kötülükleri için cezalandırılacaklarına inanmalarıdır. kötülük (hata) gerçek ya da kurgusal olabilir..
Heather nova şarkısı..
herhangi bir yerde gözüme iliştiği anda satın aldığım Nefis çikolata.
özel bir şirkettir. federal express (fed-ex) ne kadar federalse o da o kadar federaldir. kendi politikasını uygular ve gerçekte abd hükümeti'nin deneminte değildir. hükümet tüm para birimini faizli borç olarak veren özel bir bankadır ve bu ülkenin amerikan ihtilalinde bağımsızlığını ilan ederek kaçtığı sahtekar merkez bankası modeliyle tamamen ayndır..
einstein uzay hakkında şöyle demiştir;
"insan aklı uzay konseptini algılayabilecek kapasitede değildir. hepimiz dev bir kütüphaneye giren ufacık bir çocuk gibiyiz. duvarlar yerden tavana değişik dillerde yazılmış kitaplarla kaplı. çocuk, birisinin bu kitapları yazmış olmak zorunda olduğunu bilir ama kimin yazdığını ve nasıl yazdığını bilmez. kitapların yazıldığı dilleri anlamaz. ama çocuk, kitapların dizilişinde bariz bir düzen olduğundan şüphelenir - algılayıp anlayamayacağı kadar gizemli bir düzendir bu; sadece zayıf bir şüphe doğar içine."
bir cismin kara delik içine düşmesi bilim adamlarınca 3 aşamada açıklanmaktadır.
1- önce kara delik cismi yakalar buna yakalanma diski
2-sonra onu geri dönülmez bir yakınlığa kadar etrafında tutar
3-tur attırarak kendisine çeker buna da olay ufku deniliyor.( insanlara benziyor bu özelliği)
(bkz:event horizon)
"insan aklı uzay konseptini algılayabilecek kapasitede değildir. hepimiz dev bir kütüphaneye giren ufacık bir çocuk gibiyiz. duvarlar yerden tavana değişik dillerde yazılmış kitaplarla kaplı. çocuk, birisinin bu kitapları yazmış olmak zorunda olduğunu bilir ama kimin yazdığını ve nasıl yazdığını bilmez. kitapların yazıldığı dilleri anlamaz. ama çocuk, kitapların dizilişinde bariz bir düzen olduğundan şüphelenir - algılayıp anlayamayacağı kadar gizemli bir düzendir bu; sadece zayıf bir şüphe doğar içine."
bir cismin kara delik içine düşmesi bilim adamlarınca 3 aşamada açıklanmaktadır.
1- önce kara delik cismi yakalar buna yakalanma diski
2-sonra onu geri dönülmez bir yakınlığa kadar etrafında tutar
3-tur attırarak kendisine çeker buna da olay ufku deniliyor.( insanlara benziyor bu özelliği)
(bkz:event horizon)
Tünel kazıp taşları yerinden oynatan sinsi bir çakal sanırım. Her başlıkta beliriveriyor. artık değişti. çok değişti. basit yazıyor. hepimiz anlıyoruz. eskiden böyle miydi? eskiden dolandırırdı. cümlelerden kimin kankası olduğu anlaşılmazdı. Şimdi hepimizin kankası oldu, dili yalınlaştı. Hiç güzel olmadı.
atomaltı parçacığın ortak adıdır. saniyenin 25 milyarda biri kadar ömrü olan atomdan küçük parçacıklar bulunuyor içinde. isviçre'de yapılan deneylerde, parçacık hızlandırıcıda ki pi mesonlar, ışık hızına yüzde 99,99 oranında ulaştıklarında ömürlerinin 30 kat uzadığı görülmüş. ömürleri mi uzuyor yoksa onların zamanı mı yavaşlıyor? Sorular sorular..
üç beş kuruşa verilen bir ömür. ölüm hep beklenenden daha fazlasını verir..
Ben yemedim ki, ben yemedim ki berkcan yedi. Hem o daha üniversiteli.. gibi çocukça bir reddetme durumudur. Kapatıp açın düzelir.
toplumumuzun belirleyici özelliklerinden biridir bu, acının inkar edilmesi devre dışı bırakılması. çocukluğumuzda acının yaşattığı korku ve dehşet duyguları, toplum tarafından cezalandırma ödüllendirme yoluyla bastırılmak zorunda bırakılırdı. bunları sadece bastırmakla kalmaz aynı zamanda bütün hayatımızı değiştiren tersine döndüren bir geri dönüşü de devreye sokardık. hep beraber bu korku ve dehşeti yaratanları idealleştirip insan oluşumunu bozan bir süreci başlatmış olduk. işte korku ve dehşetin benliğimizde böylesine varlığının sürdürmesinin tek sebebi acının inkarı..
bir anda bilincin altüst olmasına sebebiyet verebilir herhangi bir koku. bazen nerede duysak hatırlayacağımız kokular vardır. çoğu iç yakar. azı ise sevilen renkler gibidir huzur verir. koku kimyası her haliyle enteresan bir olay. bize zamanda, en hızlı yolculuk yaptıran tek şey belkide..
Bilgili bir yazar. Savunduğu konuda argümanları belli bir alt yapıya dayanıyor. İçi boş değil. Aynı fikir de olmasak da beğeniyorum doluluğunu. kendisini eleştirenleri birikimiyle vuruyor. Laf salatası yapmıyor. Ayar verdim ayar diye dolananlardaki algı eksikliğini fark ettikçe bir gülme geliyor. Afiyet olsun.
Ne bok yiyelim biz de şaşırdık gerçekten. Neye elimizi atsak bi memnuniyetsizlik. Yazılan onca aptal saptal neye hizmet ettiği belli olmayan zerre fikir parıltısı taşımayan ve beni asla ilgilendirmeyen yazı varken gelip beni buluyorsunuz ya anlamsızım.
zamanı durduruyorum, benliğim akıyor o ana..
aşkın tutkusu ile sarılmış kırmızının arasında,
siyah beyaz bir gelgitin uzantısını yaşıyorum..
bir firuze taşının renginde huzurla soluklanıyorum.. kolların açık gökyüzüne karşı, o kadar davetkar.. kayboluyorum kucağında, tüm bedenimle..
o kadar küçüldüm ki sığıyorum avuçlarına..
yanakların ki kıskandırır, ulaşılmaz zirveleri..
bir küçük damla gibi düşüyorum ellerinden,
dokunuyorum ihtişamlı gözlerine, parlıyorum;
ardından süzülüyorum yanaklarından aşağı,
ulaşıyorum; suskun, beni kabul eden dudaklarına..
aşkın tutkusu ile sarılmış kırmızının arasında,
siyah beyaz bir gelgitin uzantısını yaşıyorum..
bir firuze taşının renginde huzurla soluklanıyorum.. kolların açık gökyüzüne karşı, o kadar davetkar.. kayboluyorum kucağında, tüm bedenimle..
o kadar küçüldüm ki sığıyorum avuçlarına..
yanakların ki kıskandırır, ulaşılmaz zirveleri..
bir küçük damla gibi düşüyorum ellerinden,
dokunuyorum ihtişamlı gözlerine, parlıyorum;
ardından süzülüyorum yanaklarından aşağı,
ulaşıyorum; suskun, beni kabul eden dudaklarına..
şöyle der kafka:
"son 10 mektubunu dönüp dolaşıp okumaktan büyük zevk duyuyorum. oysa avucumun içi gibi biliyorum içindekileri. ama sen de benimkileri oku yeniden."
bu halin anlamını yaşayan bilir..
"son 10 mektubunu dönüp dolaşıp okumaktan büyük zevk duyuyorum. oysa avucumun içi gibi biliyorum içindekileri. ama sen de benimkileri oku yeniden."
bu halin anlamını yaşayan bilir..
türkiye'deki düşünen insan eksikliği ile instagram'daki yemek fotoları sayısı arasında bir korelasyon var mıdır diye düşünüp ortaya ilginç sonuçlar atabiliriz. gün içerisinde minik öğünlerle mideyi boş bırakmayacak kadar yemek en ideali. şimdi bir insan düşünelim, bu bize hiç de yabancı olmayan nerdeyse her 5'imizden biridir aslında, işten eve geliyor, karnı aç, aç olduğu için tıka basa yiyor, ya da şöyle düşünelim, evde güzel yemekler yiyeceği için de kendini iyice aç bırakıyor. yemek yedikten sonra ağırlık çöküyor kendisine, kolunu kaldıracak hali kalmıyor ve yapabileceği en doğru şeyin tv izlemek olduğuna karar veriyor. dolu mide beyne hükmedemiyor. insan, gelişimine katkıda bulunabilecek hiçbir eyleme elini uzatamıyor tokken.
şişman bir çinli pek göremeyiz, obezite onlar için bir sorun olmamıştır hiç, çünkü gelenekleri az yeme üzerine kuruludur. az yiyen bedenin ruhu, daha hızlı gelişir, daha sağlıklı olgunlaşır. 40 yaşında bir ergen pek sevimsizdir zaten. bir de çinliler en çok düşünen insanlardır gibi bir iddia ortaya atmak da fazla genelleyici olur. yine de hem düşünüp hem çalışıyorlar, işsizlik oranları %3.2.alakasız evet..
şişman bir çinli pek göremeyiz, obezite onlar için bir sorun olmamıştır hiç, çünkü gelenekleri az yeme üzerine kuruludur. az yiyen bedenin ruhu, daha hızlı gelişir, daha sağlıklı olgunlaşır. 40 yaşında bir ergen pek sevimsizdir zaten. bir de çinliler en çok düşünen insanlardır gibi bir iddia ortaya atmak da fazla genelleyici olur. yine de hem düşünüp hem çalışıyorlar, işsizlik oranları %3.2.alakasız evet..
tahtakurularının hayatını yöneten bir his..
mugglelar ve büyücülerin korku ve umutlarıyla beslenen ürkütücü yaratıklar. lord voldemort'un emrinde çalışan bu yaratıklardan korunmanın tek yolu patronus büyüsüdür..