Kara ay. dolunayın zıttı. ayın en karanlık olduğu evredir. bu evrede kötü ruhların harekete geçtiğine inanılır. transformers dark of the moon ve twilight serisinde konu edilir..
her gün beslenip büyütülmesi gerekir. ama dikine büyümeli enine değil. hantallaşıp kader yollarını kapamamalı..
umudunu yitirince ölmez insan, hayallerini yitirince ölür.
umudunu yitirince ölmez insan, hayallerini yitirince ölür.
Sabah sabah moral oldu. Günaydın melek (:
askıda kalmış soluklar,
donmuş, kırılgan gözler..
kaldırımı zımparalayan ayaklar..
burulmuş minareden gelen ezan,
son karanlığın üzerinde yankılan..
çalar takunyaların türküsü,
halsiz bırakır mantar ürküsü..
sokak köpekleri arkadaş,
silüet silinir yavaş yavaş..
gıcırdayan küflü salıncak,
sessizlikte kaybolacak..
elektrik tellerine asılmış,
kirli çarşaflar birbirine yapışmış..
eğilmiş anten çok çaresiz,
içeriden naralar gelir edepsiz..
kuru kuru örtünmek neye yarar?
kanar durur derinde yaralar..
ay bakar arasından bulutların,
çapkınca sırıtır aşüftenin ardından..
köşede duran taş hüzünlü,
adımlara takılmaktan yükümlü..
siyahı üzerine çekmiş deniz,
zannedilir ki bir o dertsiz..
haber gönderir bacalar,
karşıdaki delinin aklını kurcalar..
bırak direği, yelken yakan kokular;
çaresizdir buruna sarılmış fular..
sinsice büyür telaş,
hasetle uyanır birçok meslektaş..
kaldırımlar başlar mesaiye,
yazık, yoktur ona yevmiye..
eser arada fırından simit rüzgarı,
nasılda açtır, kalabalığın karnı..
bir lokma ile doyacak iken,
hırslar boğazda oldu diken..
tanıktır, köşedeki dilenci çocuk;
insanlık ölü, vicdan buruk..
donmuş, kırılgan gözler..
kaldırımı zımparalayan ayaklar..
burulmuş minareden gelen ezan,
son karanlığın üzerinde yankılan..
çalar takunyaların türküsü,
halsiz bırakır mantar ürküsü..
sokak köpekleri arkadaş,
silüet silinir yavaş yavaş..
gıcırdayan küflü salıncak,
sessizlikte kaybolacak..
elektrik tellerine asılmış,
kirli çarşaflar birbirine yapışmış..
eğilmiş anten çok çaresiz,
içeriden naralar gelir edepsiz..
kuru kuru örtünmek neye yarar?
kanar durur derinde yaralar..
ay bakar arasından bulutların,
çapkınca sırıtır aşüftenin ardından..
köşede duran taş hüzünlü,
adımlara takılmaktan yükümlü..
siyahı üzerine çekmiş deniz,
zannedilir ki bir o dertsiz..
haber gönderir bacalar,
karşıdaki delinin aklını kurcalar..
bırak direği, yelken yakan kokular;
çaresizdir buruna sarılmış fular..
sinsice büyür telaş,
hasetle uyanır birçok meslektaş..
kaldırımlar başlar mesaiye,
yazık, yoktur ona yevmiye..
eser arada fırından simit rüzgarı,
nasılda açtır, kalabalığın karnı..
bir lokma ile doyacak iken,
hırslar boğazda oldu diken..
tanıktır, köşedeki dilenci çocuk;
insanlık ölü, vicdan buruk..
Az önce tadına baktığım uygulama. Tipin teki var her girimin altında bitiveriyor. Aklı sıra ayar veriyor bana. amaç elbette dikkat çekmek. yalnız bu olayın eskiden bir adabı, kalitesi vardı. şimdi ayağa düşürdüler.. biraz oku bilgilen. ahkam keseceğin konular hakkında azıcık araştır öğren. sonra topla gel argümanlarını, ''yanlış yazmışsın, doğrusu bu, hatalısın" de. Orada oturup kendini wireless kablolarına sürterek olmuyor bu işler maalesef. Yalnız İlginç bir tip Özelden derdin ne? Diye sorunca da agresyon yapıyor. Tribe gel..
“DEFOLUP gitsinler” dedin...
Suriyeli düşmanlığından başka bir şey bilmedin... Acımasızca saldırdın... Hedef gösterdin... Nefret söylemine tavan yaptırdın... Düşmanlığı körükledin de körükledin... Yalan yanlış bilgilerle Suriyeli düşmanlığına eşsiz katkılar sundun... Toplumda Suriyeli nefretinin oluşması için elinden geleni ardına koymadın...
*
Sonuç?
Sonuç şu:
9 aylık hamile bir kadını, yanındaki bebeğiyle birlikte kaçırıp önce tecavüz ettiler, ardından da kafasını taşla ezerek öldürdüler.
Yazının devamı : http://mobil.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/bu-senin-eserindir-ey-suriyeli-dusmani-40513437
Bir ahmet hakan sıçmığı. Yaşanan olayları suriyeli bir kadının tecavüzüne bağlayacak kadar yaranma çabasına girmiş. İnsanların bu kadar omurgasızlaşabilmesi hayret ettiriyor. Sanki ülkede ilk ve tek tecavüz vakası suriyeli bir kadın. Sebebi de burada istenmiyor olmaları tabii yersen. Olayın iç yüzünü bilmeden işgüzarlık yapmış kendince. Özgecan da suriyeliydi. O yüzden tecavüz edilip yakıldı değil mi? Daha bunlar gibi yüzlercesi varken, türk vatandaşlarından daha fazla imkana sahip olup, buna rağmen yapmadıkları çığırtkanlık kalmayan, sığındıkları ülkenin karısına/ kızına sarkan utanmadan sosyal medyada yayınlayan, en güzel tatil beldelerinin bile ağzına sıçan, buldukları her fırsatta insanın vicdanına oynayan bu insanlar istenmiyor diye yaşanan vahim olayı istemeyenlerin üzerine yık ? Yıkamamış, sıçmışsın.
Suriyeli düşmanlığından başka bir şey bilmedin... Acımasızca saldırdın... Hedef gösterdin... Nefret söylemine tavan yaptırdın... Düşmanlığı körükledin de körükledin... Yalan yanlış bilgilerle Suriyeli düşmanlığına eşsiz katkılar sundun... Toplumda Suriyeli nefretinin oluşması için elinden geleni ardına koymadın...
*
Sonuç?
Sonuç şu:
9 aylık hamile bir kadını, yanındaki bebeğiyle birlikte kaçırıp önce tecavüz ettiler, ardından da kafasını taşla ezerek öldürdüler.
Yazının devamı : http://mobil.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/bu-senin-eserindir-ey-suriyeli-dusmani-40513437
Bir ahmet hakan sıçmığı. Yaşanan olayları suriyeli bir kadının tecavüzüne bağlayacak kadar yaranma çabasına girmiş. İnsanların bu kadar omurgasızlaşabilmesi hayret ettiriyor. Sanki ülkede ilk ve tek tecavüz vakası suriyeli bir kadın. Sebebi de burada istenmiyor olmaları tabii yersen. Olayın iç yüzünü bilmeden işgüzarlık yapmış kendince. Özgecan da suriyeliydi. O yüzden tecavüz edilip yakıldı değil mi? Daha bunlar gibi yüzlercesi varken, türk vatandaşlarından daha fazla imkana sahip olup, buna rağmen yapmadıkları çığırtkanlık kalmayan, sığındıkları ülkenin karısına/ kızına sarkan utanmadan sosyal medyada yayınlayan, en güzel tatil beldelerinin bile ağzına sıçan, buldukları her fırsatta insanın vicdanına oynayan bu insanlar istenmiyor diye yaşanan vahim olayı istemeyenlerin üzerine yık ? Yıkamamış, sıçmışsın.
Az önce 20 yıllık dostumla kavga ettim.
8 kişilik bir arkadaş grubuyuz. Zaman zaman buluşur sohbet ederiz. Bugün de bu eylemi gerçekleştirmek için buluştuk. Her zamanki gibi mekan seçimine o karar verdi. Uyumlu biriyimdir. Kim nereyi derse oraya giderim. Benim için önemli olan çayımı, kahvemi içip adam gibi sohbet etmektir. Gittiğim mekanın pek bir önemi yoktur. Yine olmadı. Fakat diğer arkadaş; " orası kalabalık olur, başka bir yer düşünelim" deyince bizimkinin yüzü düştü. Ona göre her zaman en kalabalık yerde olunmalı. En popüler mekana gidilmeli. Eğlenilecekse öyle oturduğun yerde, kenarda kıyıda olmaz. Über estetik dansını herkes görebilmeli. Gerçekten anlamıyorum insanlarda bu kendini gösterme merakını. Hayır yani ne oluyor ? Kalabalığın içinde iki salınınca enerjin tavan mı yapıyor? Veyahut ayak üstü birisiyle kesişip onu hayatına almayı, evlenmeyi falan mı planlıyor ? Sohbetin daha mı koyulaşıyor ? Ne oluyor yahu ne oluyor ? Delirtti beni. Herkesin içinde açtım ağzımı yumdum gözümü, döndüm evime. Hiç de Pişman değilim. Saygısız, uyumsuz megaloman seni.
8 kişilik bir arkadaş grubuyuz. Zaman zaman buluşur sohbet ederiz. Bugün de bu eylemi gerçekleştirmek için buluştuk. Her zamanki gibi mekan seçimine o karar verdi. Uyumlu biriyimdir. Kim nereyi derse oraya giderim. Benim için önemli olan çayımı, kahvemi içip adam gibi sohbet etmektir. Gittiğim mekanın pek bir önemi yoktur. Yine olmadı. Fakat diğer arkadaş; " orası kalabalık olur, başka bir yer düşünelim" deyince bizimkinin yüzü düştü. Ona göre her zaman en kalabalık yerde olunmalı. En popüler mekana gidilmeli. Eğlenilecekse öyle oturduğun yerde, kenarda kıyıda olmaz. Über estetik dansını herkes görebilmeli. Gerçekten anlamıyorum insanlarda bu kendini gösterme merakını. Hayır yani ne oluyor ? Kalabalığın içinde iki salınınca enerjin tavan mı yapıyor? Veyahut ayak üstü birisiyle kesişip onu hayatına almayı, evlenmeyi falan mı planlıyor ? Sohbetin daha mı koyulaşıyor ? Ne oluyor yahu ne oluyor ? Delirtti beni. Herkesin içinde açtım ağzımı yumdum gözümü, döndüm evime. Hiç de Pişman değilim. Saygısız, uyumsuz megaloman seni.
izlerken yüzde tebessüm oluşturan videolardır..
Beyin loblarımdan birini deaktif etmek suretiyle sabah sabah epey güldüm. Yaşasın sağ yarım kürem.
Beyin loblarımdan birini deaktif etmek suretiyle sabah sabah epey güldüm. Yaşasın sağ yarım kürem.
Alnını kuşatan çizgiler var.
Çapraşık öpüşler altında,
siperlere koşuyorlar.
Konuşuyorlar benimle;
Geç kalmışım sana...
Böyle söylüyorlar.
Keza,
Aldırışım azalealara.
İyi bak,
Onlar senin çizgilerini taşıyorlar.
Yaşını söylediğimde kız bana,
Ölümden bahsettiğimde etimi sık.
Asık suratlı kadife çiçeklerim olsun koynunda;
Lûtfeyle, güldür onları
Hiç gülmediğimi söyle bana sonra,
Bizi çiçeklerinden ayırma.
Okurken bu cümleleri,
Yazanın adını anma derim
Hem en çok da onu unutmak gerekmez mi?
Eğer acıysa hislerin,
Tatlı anıların arasında kaybolmak isterim.
İzlerim,
Deniz feneridir bir yüzüm;
Bir yüzüm gemi direği.
Sularımda ebedi izlerin...
Azgın bir okyanussam şayet,
Dalgalarımdan vazgeçmeyi;
Yüzünü seyre dalacağın,
Uslu bir göle dönüşmeyi dilerim.
Bana uzak dansın bitmesin;
Yüzünü zarafetle beynime yazan şu saatler,
Zamanın gürzünü yüzlerimize indirmesin.
Öldürmesin dünyanın ayıbını hiçbir şair!
Saçların kamçısı bende şimdi,
İşte, her şey kara dair.
Çırılçıplak dünya...
Tutkular zayıf, arzular dantel.
Bilmem, siyahı nasıl yaşatmalı;
Bunca sevabın ortasında,
Bilemedim,
Nasıl gizlemeli bembeyaz seni ?
Çapraşık öpüşler altında,
siperlere koşuyorlar.
Konuşuyorlar benimle;
Geç kalmışım sana...
Böyle söylüyorlar.
Keza,
Aldırışım azalealara.
İyi bak,
Onlar senin çizgilerini taşıyorlar.
Yaşını söylediğimde kız bana,
Ölümden bahsettiğimde etimi sık.
Asık suratlı kadife çiçeklerim olsun koynunda;
Lûtfeyle, güldür onları
Hiç gülmediğimi söyle bana sonra,
Bizi çiçeklerinden ayırma.
Okurken bu cümleleri,
Yazanın adını anma derim
Hem en çok da onu unutmak gerekmez mi?
Eğer acıysa hislerin,
Tatlı anıların arasında kaybolmak isterim.
İzlerim,
Deniz feneridir bir yüzüm;
Bir yüzüm gemi direği.
Sularımda ebedi izlerin...
Azgın bir okyanussam şayet,
Dalgalarımdan vazgeçmeyi;
Yüzünü seyre dalacağın,
Uslu bir göle dönüşmeyi dilerim.
Bana uzak dansın bitmesin;
Yüzünü zarafetle beynime yazan şu saatler,
Zamanın gürzünü yüzlerimize indirmesin.
Öldürmesin dünyanın ayıbını hiçbir şair!
Saçların kamçısı bende şimdi,
İşte, her şey kara dair.
Çırılçıplak dünya...
Tutkular zayıf, arzular dantel.
Bilmem, siyahı nasıl yaşatmalı;
Bunca sevabın ortasında,
Bilemedim,
Nasıl gizlemeli bembeyaz seni ?
Çoğunluğun aksine sabah yerine Gece yemeyi tercih ediyorum. Uyandığımda acıkmam için bir kaç saat geçmesi gerekiyor. Bu yüzden pek cazip gelmiyor. Sanki Gece yenen peynirin tadı bile başka oluyor. Tabii abartmamak lazım. Fiziğimizi koruyalım.
Kafamın içinde durmadan çalıp duran ritmik, master voice sahibinin sesini susturdum. Şimdi Sakinim bir morgun sessizliği gibi.. ne güzel !
rest çekemeyip posta koyulamayan anlarda gerçekleşir genelde. ha birikim midir ? kesinlikle..
yine her şey değişmeye başlamıştı. eskiden olduğu gibi yaralarım hızla iyileşsin diye yüksek dozda ilaç tüketiyordum. bedenim küçük devinimlerle arkaya sallanıyordu sonra düşer gibi oluyordu ama düşmüyordum. etrafımı saranlar dans ettiğimi sanıyorlardı. oysa bir çocuğun sallandığı gibi öne arkaya acıyla sarsılıyordum. durumum fiziksel olarak gittikçe kötüleşiyordu. oysaki ona söz vermiştim. kendime iyi bakacaktım. ona olan aşkımı, gebe olan tüm duygularımı sonlandıracaktım. yerine delilik gelecekti. acım mutluluğa dönüşecekti veya beni bilmediğim bir şeye dönüştürecekti...
ertesi gün kafamın içinden bulutların hızla geçtiğini hissettim. içimde garip bir çelişki yaratmış halime uzun uzun baktım aynada. oldukça zayıf görünüyordum. parmağı dudaklarıma götürdüm, sus işareti yaptım aynadaki yüzüme. yüzüm daha önce hiç görmediğim kadar acıyla doluydu sanki. sanki bir şey zamanın önünü kesmişti. ne ileri, ne geri gidebiliyordum ; orada öylece kalakalmıştım. hissettiğin tüm duygular korkuyla karışık bir öfkeyle birleşip kenetlenmiş oturmuştu yüzüme..
nasılsın ? dedim..
yardım et kalkayım dedi..
yüzüne bir kez daha dikkatle baktım. aynanın öte yanına dökülmüş bütün duygularımın, kocaman bir sır olarak geçtiğini gördüm sırlı aynanın içinden..
ertesi gün kafamın içinden bulutların hızla geçtiğini hissettim. içimde garip bir çelişki yaratmış halime uzun uzun baktım aynada. oldukça zayıf görünüyordum. parmağı dudaklarıma götürdüm, sus işareti yaptım aynadaki yüzüme. yüzüm daha önce hiç görmediğim kadar acıyla doluydu sanki. sanki bir şey zamanın önünü kesmişti. ne ileri, ne geri gidebiliyordum ; orada öylece kalakalmıştım. hissettiğin tüm duygular korkuyla karışık bir öfkeyle birleşip kenetlenmiş oturmuştu yüzüme..
nasılsın ? dedim..
yardım et kalkayım dedi..
yüzüne bir kez daha dikkatle baktım. aynanın öte yanına dökülmüş bütün duygularımın, kocaman bir sır olarak geçtiğini gördüm sırlı aynanın içinden..
Dün akşam denk geldiğim ve feci eğlendiğim program. Bülent ersoy'un bulduğu her fırsatta banu'nun eline vermesi komikti. Banu deseniz it egosu, geçmişle bağını koparamayan hastalıklı ruh hali ayrı bir olay. Bol bol hintli erkekleri taciz ediyor. Burcu esmersoy her zamanki gibi itici, safiye'nin neye yaradığını çözemedim. Üstüne bir de uzatmalı sevgilisi sevimsiz faik eklendi. Siz olmasanız bülent-banu bu işi zaten götürür.
sedefler yağdı buz dağının görünmeyen bölgesine, kırılmıştı efsanelerin çizgileri dipte yatar hazine..
şaşkın sahneleri arayan yitik gözler özün kendisine.. acının içinde benlik onu yoğuramayan eller biçare..
kalan ki aranıp da bulunmaz, düşmüş denizin dibine.. bilmek gerek, yüzmek ister donmuş balık halsizce.. yanmayan çözemez dengeyi, meçhulün amansız ateşinde..
kuzeyin ışıklarına dokundum, ağladı renkler sessizce.. anlatmak kolay mı, kardelenin açılışını görmeyen gözlere, kalemin keskin yanını ki gize mahkum yekpare..
arşta soğuktan parmağı kararmadan yazan nice gafillere, sormaya çekinirim bu cehalete bürünen cesaret niye? söylemim odur ki düşüp bir katre peşine, seslenme kemale..
örülürken kaderin zapt edilemeyen toprağı gömer seni de!
şaşkın sahneleri arayan yitik gözler özün kendisine.. acının içinde benlik onu yoğuramayan eller biçare..
kalan ki aranıp da bulunmaz, düşmüş denizin dibine.. bilmek gerek, yüzmek ister donmuş balık halsizce.. yanmayan çözemez dengeyi, meçhulün amansız ateşinde..
kuzeyin ışıklarına dokundum, ağladı renkler sessizce.. anlatmak kolay mı, kardelenin açılışını görmeyen gözlere, kalemin keskin yanını ki gize mahkum yekpare..
arşta soğuktan parmağı kararmadan yazan nice gafillere, sormaya çekinirim bu cehalete bürünen cesaret niye? söylemim odur ki düşüp bir katre peşine, seslenme kemale..
örülürken kaderin zapt edilemeyen toprağı gömer seni de!
Sıçrayan su gibi tenime yağıyor..
"benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın."
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
hiçbir dakikamı yaşayamazsın."
Kurtarıcım. Regl ağrılarının süper kahramanıdır. Midenin içine etmesi ve diareye yol açması ise pek mühim değil..
Gezi yürüyüşünde de aynı boku yediler şimdi de. Hiç şaşırmadım bekliyordum. Şu kılıçdaroğlu'da şeye sürülecek akıl yok ya neyse..