Yok mu şöyle bayıltarak uyutmalık bir listeniz ben bu günlerde "kolombiya'da yemek yerken taranarak öldürülmelik şarkılar" falan dinliyorum:
https://open.spotify.com/playlist/5Pen6kAt3XHUz0QODTDQqV?si=D1pvv_28TRqxzQ2t80Rd2Q
Nüfus cüzdanının halk ağzına yerleşmiş biçimi. Eski topraklar bu ifadeyi sıklıkla kullanır, jenerasyon farkından müzdarip gençlikte ise bu kullanım kafa karıştırma görevi üstlenir.
black mirror izlerken, yok ulan bu kadar da olmaz derdim. ancak günümüzde yaşadığımız şeyler black mirror bölümlerinden pek de uzak değil aslında. 2020'lerin black mirror'undan sesleniyorum. tarihe tanıklık ediyoruz. ileride bu alanda çalışacak araştırmacılar; yaşanan ilginç olaylara, çeşitli ülkelerde tuvalet kağıdı için kavga eden insanlara, tüketim çılgınlığına ve stoğa yatkın kesimin ve firmaların tutumlarına, virüsün kontrol edilemez yaygınlığına, ülkelerin ekonomik anlamda uyguladıkları tedbirlere, çoğu ülkelerin yaşadıkları krizlere, insanların hayatını bu denli tehlikeye atmalarına ve içinde bulundukları riske karşı takındığı kayıtsız ve anlamsız tavırlara karşı şaşkınlıkla inceleyerek yürüteceklerdir araştırmalarını. gelecek nesiller de bu araştırmaları, yapılacak olan belgeselleri, filmleri büyük bir hayret ve belki kayıtsızlıkla okuyacak, izleyecek ve kritik edeceklerdir.
yağda kızartılanı pazar kahvaltılarının gözdesidir. aynı zamanda mide rahatsızlığı yaşayanlar için de şahsen büyük bir ızdıraptır. közde olanı da nefistir. bir tık artırarak gidecek olursak kırmızı biber de farklı ülkelerde lezzet keşfine çıkmış hissi verir. sen kendini meksika'da hissedersin ama aslında çorum osmancık'tasındır.
Araştırma - çalışma, kitap okuma, arada dizi izleme, sosyal medyaya göz atma, bazen televizyona bakma ekseninde gidiyor. Evden çıkmadan geçiriyorum bütün vakti haftalardır. Normalde ev bu kadar sıkmaz belki, ama özellikle kısıtlayıcı ve elzem bir sebepten durulduğundan dolayı insanı psikolojik olarak kötü hissettiriyor. Tuhaf bir duygu, biraz hırçınlaşabiliyor insan. Her ne olursa olsun can sıkmamak, zor da olsa neşeyi olabildiğince yüksek tutabilmek; endişeleri ve bunaltıları en alt düzeye indirgemek gerekiyor
"ara sıra bazı bazı gelsen bile gönlüm razı" sözleriyle ve birçok şarkısıyla insana adeta şölen yaşatan sanatçı. aynı zamanda kendine yağmur ormanlarında yaşama alanı bulan bitki türü olan çiçeğin ismi.
hayat okulu diye bir okul olmuş olsa buradan mezun olacak elbette ki çok değerli, alaylı insanlar var. belirtmeliyim ki onların hatırı sayılır bir kısmına, bazı okumuş kesimden daha saygı duyuyorum. öte yamdan bu lafı ağzına sakız eden, eğitimsizliği maharet sayarak bu sözü serseriliğine bir kalkan olarak yerleştirmiş itici insanlar da mevcut.
şahsi olarak tartışmaya açık görmediğim, lahanayı direkt elediğim karşılaştırmadır. zeytinyağlı yaprak sarmasının tadı karşısında az sayıda lezzet tutunabilir.
Bilim kurgu dizi ve filmlere hayretle bakıp bunun mümkün olamayacağını düşünürken, aynısını hatta belki daha da beterini yaşıyoruz. Black mirror dizi bölümlerini aratmıyoruz. Ben efsaneyim filmini seyrederken, bu şekilde bir şey olabilir mi hiç diye sorgulardım, bunun mümkün olmayacağı kanaatine varırdım. Fakat daha neredeyse daha kötüsünü tüm dünya yaşıyoruz. Bir distopya gerçek oluyor gibi. Yine de Felaket senaryoları kurmak istemiyorum, umarım bir an evvel düzelir.
Bulunduğunuz coğrafi yere göre değişir bunun cevabı. Dökeyim, katayım diyenler de var. Ancak esasında çay verilir, doldurulur. Eğer derseniz çay dökeyim ya da katayım bu ortak dile uygun olmayacağından yadırganabilirsiniz.
Her şey değerini ve anlamını yitirirken nusr-et gün geçtikçe daha da iyiye gidiyor, ivme kazanıyor. Restaurantların, kasap-etçilerin sosyal medyadaki öncüsü oldu ve şu an önüne geçilemeyen, hatta gittikçe abartılan bir akımı başlattı. Diğerlerinin çoğu bu konuda vasat kalsa da nusr-et orijinalliğini ve popülerliğini koruyor.
Ekseriyetle ucunda Güzel bir etkinlik olmasını temenni ettiğimiz durumlardaki yönelme sorusu.
Nobel edebiyat ödülünü reddeden ve şu ifadeleri aktaran varoluşçu yazar:
“ben eserimi yaratırken yeterince ödül aldım. nobel bana bir şey katmaz, tam aksine beni aşağıya çeker. nobel ödülü, tanınma peşinde olanlar içindir. ben yaptığım her şeyi severek yaptım, en güzel ödül buydu.”
“ben eserimi yaratırken yeterince ödül aldım. nobel bana bir şey katmaz, tam aksine beni aşağıya çeker. nobel ödülü, tanınma peşinde olanlar içindir. ben yaptığım her şeyi severek yaptım, en güzel ödül buydu.”
üniversite öğrencilerine ev eşyası satan, ögrencilerden yok pahasına ikinci el eşyalar satın alıp, fahiş fiyatlarla satan fırsatçı esnaflar.
arveles, anında kesiyor. ancak aşırı gerekmedikçe kullanmamak gerek. kötü bir alışkanlık olabiliyor ve ağrı kesici kullandıkça, alıştıkça sanki bir müddet sonra özellikle baş ağrısı çekiyorsun.
Bir zamanların 11880'i. Nostaljiye bak be. Tüm şehirden haberdar olabileceğin eşsiz bir kaynak.
İsmini duyunca aklıma ankara gelir. Direkt olarak ankara ile bağdaştırırım. Hem bu şehrin ayazıyla anılmasından dolayı hem de ankara'nın ayazını yemiş olmamdan.
Bir an evvel başlamayı düşündüğüm ve henüz başlamadığım için şanslı olduğum söylenen dizi. başlayıp göreceğiz, bakalım.
Merhaba ben tekel savaşçısı ahmet abinin yeğeni sorularınızı yanıtlıyorum.
Kanıt :
zenginsozluk.com/foto
Kanıt :
zenginsozluk.com/foto
(bkz:şans)
Rahat kullanımı sayesinde sıklıkla tercih ettiğim mail servisi.
"Eğer sizden sokakları süpürmeniz istenirse Micheangelo'nun resim yaptığı, Beethoven'ın beste yaptığı veya Shakespeare'in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki, gökteki ve yerdeki herkes durup, burada dünyanın en iyi çöpçüsü yaşıyormuş desin.”
Martin Luther King
Martin Luther King