genellikle ''naif'' şeklinde yazılan ama doğru yazımı ''nahif'' olan ve ince, duygulu, hassas gibi anlamlara gelen arapça kökenli kelime.
bilinenin aksine ''naif'' kelimesi deneyimsiz, saf, çaylak anlamlarına gelir.
bildiğimiz anlamdaki kelime için (bkz:nahif)
bildiğimiz anlamdaki kelime için (bkz:nahif)
doğum gününde ana sayfada bağıran happy birthday kaydı yerimden zıplattı, ölümüm sözlükten olacaktı az kalsın.
öğrencisiyle iletişim konusunda daha katedecek çok yolu olan üniversitemdir.
o değil de eczacılık fakültesindeki dans gösterisini mesaj atıyorsun da ilber ortaylı'nın konferansını neden kimseye haber vermiyorsun sayın ankara üniversitesi? latin halklarının danslarından daha mı az önemli ilber ortaylı'nın fakülteye gelişi?
o değil de eczacılık fakültesindeki dans gösterisini mesaj atıyorsun da ilber ortaylı'nın konferansını neden kimseye haber vermiyorsun sayın ankara üniversitesi? latin halklarının danslarından daha mı az önemli ilber ortaylı'nın fakülteye gelişi?
''apandis'' organın bizzat adıdır.
''apandisit'' ise bu organın iltihaplanmış hâline verilen isimdir.
yani neden işimize yarasın bu bilgi, nerede yarasın, hadi bilgiyi geçtim zaten bu apandis ne işimize yarıyor ki bilgisi işimize yarasın. başlık-entry uyumu işte.
''apandisit'' ise bu organın iltihaplanmış hâline verilen isimdir.
yani neden işimize yarasın bu bilgi, nerede yarasın, hadi bilgiyi geçtim zaten bu apandis ne işimize yarıyor ki bilgisi işimize yarasın. başlık-entry uyumu işte.
Bana bir şeyler getirmeyi bırak olanı da götüren 2019'u aratmaman umuduyla.
Hem bu kez öyle bir şeyler getirmeni de değil, bari olanı da götürmemeni diliyorum.
2019'un son saatlerinde bile peşimi bırakmayan kayıplarına kalkıyor kadehler;
Hem bu kez öyle bir şeyler getirmeni de değil, bari olanı da götürmemeni diliyorum.
2019'un son saatlerinde bile peşimi bırakmayan kayıplarına kalkıyor kadehler;
sabahattin ali'nin kaleminden.
Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum
Başkalarına gülsem de
Senden uzak kalsam da
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum
Dağları aşınca başım
Geri kaldı her yoldaşım
Gel sevgilim gel kardaşım
Ben gene sana vurgunum
Gönlüm seninkine yardı
Aynı şeyleri duyardı
Ayaklarımız uyardı
Ben gene sana vurgunum
İtilmiş tekmelenmişim
Doğduğum günde yanmışım
Yalnız sana güvenmişim
Ben gene sana vurgunum
şarkısı yapılmış, neler olmuş neler, çok hoş olmuş;
Seneler sürer her günüm
Yalnız gitmekten yorgunum
Zannetme sana dargınım
Ben gene sana vurgunum
Başkalarına gülsem de
Senden uzak kalsam da
Sevmediğini bilsem de
Ben gene sana vurgunum
Dağları aşınca başım
Geri kaldı her yoldaşım
Gel sevgilim gel kardaşım
Ben gene sana vurgunum
Gönlüm seninkine yardı
Aynı şeyleri duyardı
Ayaklarımız uyardı
Ben gene sana vurgunum
İtilmiş tekmelenmişim
Doğduğum günde yanmışım
Yalnız sana güvenmişim
Ben gene sana vurgunum
şarkısı yapılmış, neler olmuş neler, çok hoş olmuş;
yasemin mori'li, korhan futacı'lı ve kara orkestra'lı enteresan ezgili şarkı, ama hoş anlamda, genel manada hoş şarkı;
'...O sıra Tuğrul'a dönüyor yüzüm. Bana bir şeyler anlattığını fark ediyorum. Belki dakikalar oluyor konuşalı, belki saatler. Sanki zaman ve milat o an sıfırdan başlıyor, İsa henüz yan masada çarmıha geriliyor. İsa'yla göz göze geliyoruz, benden yardım istiyor. Etrafındaki azgınları bir bir öldürmemi diliyor. Olmaz diyorum İsa'ya, İslam bunu hoş görmez diyorum. Azgınlarla konuşma yoluna gidiyorum. Dilimden anlamıyorlar. İşte şimdi bana da kan gütmeye başladılar. Korkuyorum, hiç çarmıha gerilmedim hayatımda, sanırım geriliyorum. Önce bir çivi çakılıyor ayaklarıma, hayır önce ellerime çakmalısınız diyorum. Ellerimi gösteriyorum. Hoşlarına gidiyor, mantıklı buluyorlar. Çiviyi ayaklarımdan söküp ellerime çakıyorlar. Beni herkes gibi yanlış anlıyorlar. Ona kadar sayıyorum içimden, nezaket memurlarının yetişmesine az kaldı, biliyorum. İşte sirenler çalıyor, sirenler kimin için çalıyor, kurtarıyorlar beni, iyi misiniz diyorlar, siz gelince iyi oldum diyorum. İsa'dan terfi alıyorum. Gözlerim kapanıyor. Gözlerimi açtığımda Tuğrul sıfır ve birlerden, insanın ne denli bilgisayar benzerliğinde oluşundan bahsediyor. Bu konuya kim getirdi onu, nasıl gelebildi diye düşünüyorum. Beni duymuş olacak ki cevap veriyor. İnsanlara artık bunu neden yaptın diye sormuyorum diyor. Kesinlikle beni duymuş olmalı. İnsanlar birbirine karşı asla anlaşılmamak üzere gelmiş bu dünyaya diyor. Nihayetinde lafı bittiğinde sigarasına gidiyor eli. Uzunca süredir sigara içmediğimi fark ediyorum. Pek düşünceli hâliyle sigarasını yakıyor. Tuğrul en fazla ne düşünebilir diye düşünmeye başlıyorum. Elini yanağına götürüyor, uzaklara dalıyor. Peşi sıra uzaklardan ben geliyorum. O an için Tuğrul'la karşılaşmak istemiyorum. Tuğrul bunu bilmiyor. Bilse ne olur diyorum içimden. Bana olan cehaletine katiyen el sürmüyorum. Kendimde buluyorum suçu, şu sıralar hevesimi hep bu yönde görüyorum. Şu sıralarla bir bardak daha tokuşturuyoruz. Tuğrul sürüncemesiyle gülmeye başlıyorum. Kafam güzel sanıyor, bunu da inkâr etmiyorum, güzel oluşuna da yormuyorum. Sadece gülmek istiyorum. Gülme eyleminin ardında çok şey saklanabiliyor. Bir adım ardında ağlanıyor, bir adım ardında gülüyorum. Ağlanacak hâlime gülüyorum. Büsbütün kendimi yoruyorum. Ellerim de bu fikrime katılıyor. İşte, yazmayı bir kenara bırakıyorum.'
belki en sevdiklerimden, bilemem. hangisi en hiç karar veremedim, birden fazla enim var.
sessizlik katiyen yazmama müsaade etmedi fakat her aksi durumda da yazabiliyorum diyemem. işbu eserin hafif protest yanı var sanki, biraz da başkaldırı, eser miktarda da hüzün. ilhamımı kemirmeyen nadir eserlerden;
sessizlik katiyen yazmama müsaade etmedi fakat her aksi durumda da yazabiliyorum diyemem. işbu eserin hafif protest yanı var sanki, biraz da başkaldırı, eser miktarda da hüzün. ilhamımı kemirmeyen nadir eserlerden;
'Peki ya bir gün ölmeye karar verirsem, dedi. O zaman beni kim kurtaracak? Kim beni benim elimden alacak da canımı bağışlayacak? Ölmekten korkmuyorum ben, bir gün buna karar vermekten korkuyorum. Kendi peşime düşüp izimi kaybetmekten, geri dönememekten korkuyorum. Hem nasıldım ki ölmeye bile kimseyi bulamayacak hâldeydim, ne hâle gelmiştim? Ölmeye dahi bulamadığım kimseleri yaşamak için nasıl bulacaktım?'
yüzyüzeyken konuşuruz'a ait şarkıdır kendisi, chill dediklerinden.
''Düşünme artık bunları bak oldu bitti
Kaderimde varmış de geç bak bitti gitti
Dayanmak kolaysa bırak onlar da yansın
Sen neredesin kim nerede, orada kalsın'' falanlı şarkı.
''Düşünme artık bunları bak oldu bitti
Kaderimde varmış de geç bak bitti gitti
Dayanmak kolaysa bırak onlar da yansın
Sen neredesin kim nerede, orada kalsın'' falanlı şarkı.
Kendime ağır mı geliyordum yahut aksine bir tükeniş miydi beni bu hâle getiren ayırt edemiyorum. Sokaklardan âdeta cenazem kalkıyordu, öylesine bir ölü taşınıyor üzerimde. İnsanlardan mutlak gurbetimin devri gününde aklım tıklım tıklım. Kimsem yokmuş meğer cümlesinin öznesi değil de fiiliydi canımı yakan, kimseler zaten yoktu. Onlar safi etrafımdı, etrafımdalardı. Bir insan nasıl oluyor da yüzlerce insanın içinde bir kalıyor ve birini dahi kendine bir yapamıyordu? İşte kendimden taşmakla kendimi tüketmek arasındaki dört dönüşümün üçüncüsündeyim, belki iki. Büsbütün bir hiçlikti beni esir eden, kendimi esir ettiğim. mutlak boşluk ve anlamsızlığın deveranında hepten bir sürgün.
''Gün ağarmadan uyuyamam,
Düşüm bile yalnızdır.
Uyku sığmaz dolu gözlerime,
Kırgın, ürkek, tek kalırım.
Göğsümdeki fırtınayı bilen yoktur dünyada
Gün ağarır, ben giderim
Dostum değil uykular.''
Düşüm bile yalnızdır.
Uyku sığmaz dolu gözlerime,
Kırgın, ürkek, tek kalırım.
Göğsümdeki fırtınayı bilen yoktur dünyada
Gün ağarır, ben giderim
Dostum değil uykular.''
'...Kaldırımlarla karşılıklı sitemleşmenin arasında kulağına çalınan çocuk seslerine döndü yüzünü. Kayıtsız kalmakla dâhil olmak arasında verdiği savaşın ani bir boşluğunda kendini çocukların dilsiz siteminde buldu. Hayatın acımasızlığından habersiz onlarca çocuğun tek derdi salıncakta birkaç dakika daha fazla sallanabilmek, geri kalan tüm çocuklardan daha hızlı kayabilmekti. Bir an olduğu yere çakıldı ve kalbinin olanca gücüyle teklediğini hissetti, onlar adına büyük azap duymuştu. Göz göre göre bu alçak maceraya atılacaklar ve ellerinden tutan olmayacaktı. Öğrendikleri onlarca harf kaderlerini okumaya yetmeyecek, avuçlarına sığmayan rakamlarla ömürlerini saymak mümkün olmayacaktı. Hayata atılmak için yıllarca atılan can, daha ilk atılışta alınacaktı. Ve damakta kalan küçüklük, kaderin her cilvesinde kendini bir kez daha hatırlatacaktı. Bu karamsarlık rüzgârına kapılan aklını buhrandan kurtarıp gözlerini de adına üzüldüğü çocuklardan alarak yola bıraktı. Nihayetinde o da bir zamanlar çocuk olmuş ve onu da hayata karşı ikaz eden olmamıştı. Bu hayatta tecrübe kazanmanın yolu elbet tecrübeyi bizzat kazanan olmaktan geçiyordu. Eşten yahut dosttan gelen tecrübe olsa olsa insanın aklına acaba fidanları dikmeye yarıyordu...'
'aslına bakılırsa çok insan kaybetmiştim, hem de birçoğunu hiç kazanmadan.
haberiniz bile olmadan çaldığınız kapıdan şimdi cenazeniz çıkıyordu, belki öğlene belki ikindiye. haberiniz bile olmadan geldiğiniz cenazenizde yine kendinize ağladınız. oysa olan da bendim ölen de, siz yine kendinize ağladınız.'
haberiniz bile olmadan çaldığınız kapıdan şimdi cenazeniz çıkıyordu, belki öğlene belki ikindiye. haberiniz bile olmadan geldiğiniz cenazenizde yine kendinize ağladınız. oysa olan da bendim ölen de, siz yine kendinize ağladınız.'
sena şener'in sesinden insana bu şarkıyı nasıl anlatsam ki deyip elini kolunu bağlatacak düzeyde harika şarkı.
''...Aklamam hiç
Günahımı
Koy masaya
Vur yüzüme
Ölmek güzel...''
sanki yıllardır aradığım şarkı buymuş da sonunda bulmuşum gibi, gibisi bile fazla, bulmuşum.
''...Aklamam hiç
Günahımı
Koy masaya
Vur yüzüme
Ölmek güzel...''
sanki yıllardır aradığım şarkı buymuş da sonunda bulmuşum gibi, gibisi bile fazla, bulmuşum.
netflix başta olmak üzere türevleriyle birlikte yer edinen dizi/film kültürü aynı zamanda tüketim anlayışını da değiştirdi. anlayıp anlatmaktan ziyade yarışırmışçasına safi tüketime odaklanan kitle, kendilerinden geriye kalan kitleyi de istemsizce yanına çekmeye başladı.
ortaya çıkan diziyi/filmi bir oturuşta bitirmekle o dizi yahut film bitirilmiş sayıldı. bitirmenin aksine yalnızca tüketildi aslında. ertesi gün olduğunda o dizi hakkında hiçbir fikri kalmadı insanların, o filmin hiçbir müziği bir daha çalınmadı kulaklarına ama hep devamı istendi. birinci sezon bir gecede bitirildi, yer yer belki uyuyakalındı ama o dizinin bitmesi gerekliydi, işte burada da günümüz hobi anlayışının nasıl da yarış zihniyeti yüzünden bir mesaiye dönüştüğünü görüyoruz.
kafa dağıtma anlayışı ortadan kalktı, bir diziyi/filmi bitirmek âdeta görev hâline geldi; diğer insanlardan önce bitirmek, onlardan önce yorum yapmak. bu da ana akımdan geri düşmemek adına çark-dişli sisteminin ne yazık ki acı getirisi. kişisel hayatların bir bir düşmesi söz konusu. hayatlarında klişe insanları istemediğini belirten insanların farkına bile varmadan bir bir aynı tipe bürünmesi söz konusu.
ve evet işbu girdide dizi/film tüketiminin ne denli yanlış ilerlediği biraz dile getirilmek istendi, elbette netflix ve türevlerini ana akıma uyma çabası gütmeden kullanan insanlara saygımız pekâlâ sonsuz ama sırf ''bitirdim'' demek adına bir şeyleri bitiren insanları asla kabullenemeyeceğiz.
ortaya çıkan diziyi/filmi bir oturuşta bitirmekle o dizi yahut film bitirilmiş sayıldı. bitirmenin aksine yalnızca tüketildi aslında. ertesi gün olduğunda o dizi hakkında hiçbir fikri kalmadı insanların, o filmin hiçbir müziği bir daha çalınmadı kulaklarına ama hep devamı istendi. birinci sezon bir gecede bitirildi, yer yer belki uyuyakalındı ama o dizinin bitmesi gerekliydi, işte burada da günümüz hobi anlayışının nasıl da yarış zihniyeti yüzünden bir mesaiye dönüştüğünü görüyoruz.
kafa dağıtma anlayışı ortadan kalktı, bir diziyi/filmi bitirmek âdeta görev hâline geldi; diğer insanlardan önce bitirmek, onlardan önce yorum yapmak. bu da ana akımdan geri düşmemek adına çark-dişli sisteminin ne yazık ki acı getirisi. kişisel hayatların bir bir düşmesi söz konusu. hayatlarında klişe insanları istemediğini belirten insanların farkına bile varmadan bir bir aynı tipe bürünmesi söz konusu.
ve evet işbu girdide dizi/film tüketiminin ne denli yanlış ilerlediği biraz dile getirilmek istendi, elbette netflix ve türevlerini ana akıma uyma çabası gütmeden kullanan insanlara saygımız pekâlâ sonsuz ama sırf ''bitirdim'' demek adına bir şeyleri bitiren insanları asla kabullenemeyeceğiz.
'İnsanoğlu her ölüme alıştığı gibi kendi ölümüne de alışıyor, öyle ki kendi mezarına çiçekler bırakacak hâle gelebiliyordu; çiçeklerden nice nefret ettiğini bile bile. Çiçekleri sevmeden yaşayıp onları sevmeden öleceğim ve mezarıma çiçekler bırakılacak; fazla emin konuştum, yapma ama seviyorlar seni, evet, seviyorlar beni, çiçekleri sevmediğimi bilmeyip mezarımı çiçeklere boğacak kadar.'
Dark denen dizinin bu kadar olay oluşu safi çark-dişli psikolojisinden ibaret. Dizi/filmlerle haşır neşirliğini neredeyse Netflix'e borçlu kesim, günlük yaşamında da en basit olayları bile hayretle karşıladığından ''oha bu nasıl dizi'' hissine kapılıyor.
Böylece toplumdan ayrı düşmemek adına geri kalanlar da ''çok karışık dizi'' söyleminin peşinden gidiyor. İnsanlar düşünmemeye o kadar alışmış ki biraz düşünmeye zorlandığında ''beynim yandı'' sızlanmaları başlıyor. Stranger Things'te de aynı şey yaşanmıştı, yine aynı şey yaşanıyor. Dizi başlı başına overrated olmaktan ibaret. Ama şunu da söylemeden geçmek istemem, dizinin müzikleri harika, gerilimi çok iyi işliyor.
Hakkıyla beynim yandı demek isteyenler Predestination, Réalité, Coherence gibi filmleri izleyebilir.
Böylece toplumdan ayrı düşmemek adına geri kalanlar da ''çok karışık dizi'' söyleminin peşinden gidiyor. İnsanlar düşünmemeye o kadar alışmış ki biraz düşünmeye zorlandığında ''beynim yandı'' sızlanmaları başlıyor. Stranger Things'te de aynı şey yaşanmıştı, yine aynı şey yaşanıyor. Dizi başlı başına overrated olmaktan ibaret. Ama şunu da söylemeden geçmek istemem, dizinin müzikleri harika, gerilimi çok iyi işliyor.
Hakkıyla beynim yandı demek isteyenler Predestination, Réalité, Coherence gibi filmleri izleyebilir.
işte halkımızın zaafı bu. sürekli birilerini yüceltme eğilimindeyiz. belki de halkın aşağılık kompleksinden kaynaklanıyor bu durum, muamma.
fakat açık bir şekilde görülüyor ki ortaya kim çıksa kurtarıcı olarak bakılıyor bu da bir kurtarıcıya ne kadar aç olduğumuzu gösteriyor.
halkın kendine olan güveninin yerine gelmesi gerek.
fakat açık bir şekilde görülüyor ki ortaya kim çıksa kurtarıcı olarak bakılıyor bu da bir kurtarıcıya ne kadar aç olduğumuzu gösteriyor.
halkın kendine olan güveninin yerine gelmesi gerek.
10 yıl yaşayıp 30 da olur insan, 30 yıl yaşayıp 10 da kalır insan, ne kadar yaşadığında değil ne kadar öldüğündedir yaşı.
olduğuyla olacağı arasında sıkışmış bir hilkat garibesi.
Kasım 2012 çıkışlı ve çok oyunculu sisteme sahip savaş oyunudur. savaş oyunu demişken savaşa bir askerin bedeninde değil de tankların yahut uçakların içerisinde dâhil oluyoruz.
yapı itibarıyla (bkz:world of tanks) alternatifi diyebiliriz lakin fikrimi soracak olursanız kendisi birçok yönden world of tanks oyunundan daha başarılıdır.
işbu başlığı açıp girdiyi yazma fikrini bana veren şey ise 7.5 gb güncellemeyi beklerken yapacak bir şey bulamamamdır.
oyunu ne vakit açsam bir şeyler güncelleniyor ve güncellemenin boyutları genelde hatırı sayılır büyüklükte oluyor.
sayın Gaijin Entertainment, rüyanızda gördüğünüz her tankı/uçağı da oyuna eklemenize gerek yoktur belki. insanlar oyuna girmeden önce neredeyse rezervasyon yaptırmak zorunda aksi takdirde üç gün güncelleme sürüyor.
yine de tavsiye ederim, world of tanks kadar p2w bir oyun değildir kendisi, emeğin karşılığı o kadar da havaya gitmiyor.
yapı itibarıyla (bkz:world of tanks) alternatifi diyebiliriz lakin fikrimi soracak olursanız kendisi birçok yönden world of tanks oyunundan daha başarılıdır.
işbu başlığı açıp girdiyi yazma fikrini bana veren şey ise 7.5 gb güncellemeyi beklerken yapacak bir şey bulamamamdır.
oyunu ne vakit açsam bir şeyler güncelleniyor ve güncellemenin boyutları genelde hatırı sayılır büyüklükte oluyor.
sayın Gaijin Entertainment, rüyanızda gördüğünüz her tankı/uçağı da oyuna eklemenize gerek yoktur belki. insanlar oyuna girmeden önce neredeyse rezervasyon yaptırmak zorunda aksi takdirde üç gün güncelleme sürüyor.
yine de tavsiye ederim, world of tanks kadar p2w bir oyun değildir kendisi, emeğin karşılığı o kadar da havaya gitmiyor.
dört yol kenarında bulunan bankta oturup insanların koşuşturmacalarını izlemek. bunu yaparken bir yandan da oğuz atay pasajları dinlemek terapiye terapi katıyor.
sık sık denenip onaylanmaktadır.
sık sık denenip onaylanmaktadır.