confessions

sos

1. nesil Yazar - samimi

  1. toplam entry 1400
  2. takipçi 25
  3. puan 26708

gelecek

ontolojik sancilarimin merhemi
1900'lü yılların başlarında 26 yaşındaki bir insanın "olabileceği" şeyler repertuvarı oldukça genişti. gelecek zengindi o zamanlar. bugün gelecek oldukça yoksul, çünkü onu planlıyoruz. kariyer planlaması en belirgini. aile planlaması, sağlık planlaması (ki sağlığa bunun kadar zararlı bir şey daha var mıdır, bilmiyorum), o planlaması, bu planlaması derken ölüme doğru yanaşıyoruz. üniversite öğrencisisiysek aşağı yukarı ne olacağımız bellidir. doktora yapıyorsak daha da belli. yarın ne olacağını kestirmek giderek kolaylaşır. 25 yaşında bitmiş bir partide hissetmemek için hayatındaki her şeyi ters yüz etmek belki partinin devamını sağlayabilir. (:

şöyle de düşünebiliriz: 1900'lerde ailesini "reddedip" yollara düşerek tek başına montmartre'a gelen ve havadaki aylaklığa teslim olan genç bir ressamın (bir erkek figürü canlandı, değil mi?) "olabileceği" kaç türlü şey vardı? bence burada bunu sormaktan ziyade, büyük bir reddedişten bahsediyorum. genellikle hayatı ebeveynlerimize zehir ettiğimiz ölçüde kendimizi gerçekleştiririz. aristokrat bir baba, eğer toplumcu şair bir kızı veya işçi bir oğlu varsa dikkat çeker (ancak bu bir yandan da o iki evladın "olabilecekleri" şeyleri ölümcül şekilde sınırlar, başka bir mesele).

dijital diktatörlük

avni
Çoğumuza hala Bilimkurgu gibi gelse de teknolojik gelişmelerin istikameti oraya doğru. Satranç ve go gibi oyunlarda bile insan zekasını alt eden algoritmik ya da yapay zekanın yönettiği bir dünyayı tasavvur etmek giderek sıradanlaşıyor.

öfke

ontolojik sancilarimin merhemi
İnsana, tıkanmış nefesi kesilmiş bir tını verir. Öfkenin içedönük bir tarzda infilak eden mahiyetinden, boşaltılmadığı takdirde öfke sahibini zehirler. Zaman zaman dışavurmak, birilerine bağırıp çağırmak gerek. Bastılırsa hastalanırsınız. Omuzlarınız acır, tırnaklarınızı yersiniz. Hepsi saldırganlığınızı sürekli kendinize yöneltmenizden kaynaklanıyor kardeşlerim.

youtube trendler

icgqhs
sıkıldığım zamanlarda baktığım bölüm fakat genel olarak garip, saçma sapan videolar mevcut.
çok iyi videolar olsaymış, çok iyi olurmuş.

adamların abone sayısı 2m falan saçma bir şey bile atsalar direkt trendlere düşüyor.
ne olacak bu işler asuman, inan ben bilemiyorum.

palu ailesi

ontolojik sancilarimin merhemi
Ortada büyük bir dram var fakat bunu netflix ile karikatürize etmek nasıl bir aklın ürünüdür anlamış değilim. Ne zaman bu kadar acımasızca ortada bir kaç cinayet; çocuk istismarı, tecavüz ve işkencenin olduğu bir vakayla dalga geçmeye başladınız yahu! Yazık.

didem soydan

ontolojik sancilarimin merhemi
didem soydan bir sözlük yazarı olsaydı muhtemelen; “ x yazar bana penisinin fotosunu” attı diyerek geçmişte yaygara koparan kadın yazarların birer kopyası olarak varlık gösterirdi. Modernizmin göbeğinde doğmuş olsaydı yara bere içinde, sarışınlığının verdiği cesaretle; “ x her tarafımı emerek morarttı ama memnunun” diyerek varoluşsal bir boşluk yaratabilirdi. Cool görünme algısı başıboş asi bir prototipin üstünde zıplamaktan ibaret. çok şükür hepimiz modernitenin ötesinden geldiğimiz için sokakta çalım satarak yürüyen; gerici ve hiç cool olmayan sert çocuk tavırlarına hep birlikte “ sana ne kadının big dick'inden ruh hastası. Story röntgencisi” diyebiliyoruz. Ülkenin cool, elit, aykırı algısı da kendisi gibi boktan.

fiorabella

ontolojik sancilarimin merhemi
Çoğunluk tarafından ( zaten şunun şurasında kaç kişiyiz (: ) sevilen yazar. Bu yazar buranın şansı, ciddiyim. Bir ara çok fazla yazdım, çizdim burada. kendi adıma emek verdiğime inanıyorum ve bir emektar ( emekli oldum. Olmamış da olabilirim. İçkiliyim bilmem ne, fakat söz hakkım var. ) olarak fiora için buranın şansı diyebiliyorum. Şu dingin ve kutsanmış ruh halimle, nadiren buraya uğrayan biri olarak fiora'yı online listesinde görmek, uzaktan gelen çan sesleri, kedilerin (: çayırlarda serbestçe dolaştığı mırlamalarını akla getiriyor. Eco'nun çocukluğunu geçirdiği yere çok benzeyen kırsalın bir parçası gibi, ultramarine pastoralizmle birlikte harmanlamış trans dansı gibi, punk öncesi etkilerle aşılanmış techno gibi... ay tamam sustum. (:

fiorabella

hubel
fularlı fm radyosunun temel direği. radyoyu tek başına ayakta tutuyor.

fio diğer dj lere bi ayar ver Allah içün :D yine boşlanıyor yayınlar.

edit: beni radyoya alıştırdınız ve başınıza bela aldınız. o yayınları yapacaksınız!! :D

fiorabella

cisi gelen sanat tarihcisi
kendisi sözlükteki en ama en sevdiğim insan, bana yol gösteren bir abla! geçen sene onunla olan konusmalarımı okuyup "bana iyi katlanmış ablam!" dedim, ne zaman sözlüğe girsem görür görmez mutlu oluyorum istemsizce onu!

iyi ki var be, umarım var olmaya devam eder.

fethullah gülen'den şok talimat

gasteci velet
yazıyoooor! yazıyor! terörist ele başı fetö'yü yazıyor!

Fetullahçı Terör Örgütü'nün ele başı Fetullah Gülen'in, örgüt üyelerine bulundukları ülkelerde her hangi bir işleri bulunmayanların ABD, Kanada ve Avrupa ülkelerine gitmeleri yönünde talimat verdiği ve yaşam kılavuzu şeklinde kitapçık gönderdiği ortaya çıktı.

İstihbarat kaynaklarından alınan bilgiye göre, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in, örgüt elamanlarını belirli ülkelerde toplamaya çalıştığı belirlendi. Yapılan araştırmalarda silahlı terör örgütünün başı Gülen'in, Ekim ayı itibariyle örgüt mensuplarının yaşadığı ülkelerde herhangi bir işleri bulunmaması halinde ABD, Kanada veya Avrupa ülkelerine gidin talimatı verdiği ortaya çıktı.


Öte yandan Türkiye'nin yurt dışında da operasyonlar düzenlemesi nedeniyle, firari FETÖ'cülerin bulundukları ülkelerde fark edilmemeleri için de “Yaşam Kılavuzu” hazırlayıp ona göre hareket etmeleri istendiği ileri sürüldü.
ABD'de hazırlandığı öğrenilen kılavuz örgütün sözde üst düzey yetkilileri tarafından belirli ülkelere yerleşen ailelere dağıtıldığı belirlendi.

ABD'de olan örgüt üyeleri için ise geçtiğimiz hafta “Amerika Birleşik Devletlerinde Yaşam ile İlgili Faydalı Bilgiler Kılavuzu” hazırlayıp ülkeye gelenlere vermeye başladıkları ortaya çıktı. Söz konusu kılavuzda ABD tarihi, kültürü ve ABD'deki adetler hakkında genel açıklamaların yanı sıra, telefon, bankacılık,araç kiralama, satın alma gibi konularda bilgilere de yer verildiği alınan bilgiler arasında yer aldı.

dubai

leonidass
mutlak hükümdarı ....el maktum (adamın adı çok uzun) olan bea'nin 7 emirliğinden birisi.
şu an en yüksek yapı olan 800 küsür metrelik burj khalifa gökdeleni, inşaatı devam eden cidde kulesinin tamamlanmasıyla dünyanın en yüksek ikinci yapısı olacaktır.

barınağa yardım kampanyası

mızrabımda ızdırap
Desteklediğim, favorilere boğmak ve elimden geleni yapmak istediğim kampanyadır. Bu güzel etkinliğe öncülük yapan sevgili fiorabella, katkıda bulunan siz hepiniz ben tek ve katılım gösteren tüm yazar arkadaşlarıma tek tek sevgilerimi sunuyorum. Umarım minik taşların üst üste konulduğu yüce bir netice ile hayvanlarımız yeni yıla mutlu bir şekilde patileriyle iz bırakır.

zengin itiraf

quares
Kendime cici bebe yaptım sonra cici bebeyi yerken acaba zengin sözlükte neler oluyor diye bakarken telefonu kasenin içine düşürdüm. Sonra telefon açılmadı, kitlendi. Fön makinesinde kurutup açtım ve şuan gayet iyi çalışıyor fakat ses gitmiyor. Yarın telefoncuya götürecegim ama telefonu cici bebeye düşürdüm demeye utanıyorum sjshjshs

m.s. 536

olacak o kadar
Harvard Üniversitesi'nde çalışan bilim insanı McCormick'e göre dünya üzerinde yaşanmış en kötü sene.

ama doğru ama yanlış günahı boynuna! McCormick ve ekibinin çalışmaları ışığında m.s. 536 yılında;

-Çin'de yazın kar yağdı, ekinler ve mahsül telef oldu. İnsanlar açlıktan öldü.
-İrlanda'da 536 ile 539 yılları arasında yiyecek ekmek dahi bulunamadı.
-Veba salgını çok hızlı bir biçimde yayıldı ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun nüfusunun üçte birinin ölümüne sebep oldu.
-Volkanik patlamalarla başlayan veba salgını tam 100 yılı aşkın bir süre devam etti.
-Yaz aylarında hava sıcaklığı 1.5 ile 2.5 derece düştü.
-Son 2300 yılın en soğuk 10 yılı başladı.
-Hava tam 18 ay boyunca sisle kaplandı. Avrupa, Orta Doğu ve Asya'nın bir bölümü tam 18 ay boyunca hem gece hem de gündüz karanlığa büründü.
-Yaşanan bu çalkantılı sürecin 7. yüzyılın sonuna dek sürdüğü tahmin ediliyor.

yürü hanım gidiyoruz

mızrabımda ızdırap
Bir ortamda efelenen abinin hanımına kalk gidelim uyarılı sözü. Kaşlar çatılır, el ile sağa sola manevralar yapılır, mission completed.

*bu nasıl iş yahu? İki çay için 10 lira fiyat mı olur? Yürü hanım, gidiyoruz!
-bi taksi mi çevirsek bey? Romatizmalarım azdı da.

(abi; no signal...)

camel'a kamel diyen tip

mızrabımda ızdırap
İtiraf ediyorum, o tiplerden biriyim. N'apim, çocukluğumda bilinç altıma öyle yerleşmiş. Kemıl diye okunuyor biliyorum ama, duyunca kımıl kımıl oluyor içim, huylanıyorum.

Edit: geçende marketten 'uzun sarı kamel alabilir miyim?' dedim, kasiyer 'kemıl mı?' diye sordu, 'evet kamel' dedim. Bu konuda ısrarlıyım, çocukluğuma inmeyin sakın.

Edit 2: uzun sarı kamel nedir deme abi sakın, incinirim.

internet olmazsa ölecek hastalığı

mızrabımda ızdırap
İnternet denen icat öyle girdi ki hayatımıza, o bittiği an depresyon belirtileri gösteriyoruz. yemek tarifleri, adres, döküman, sanal ansiklopedi, sosyal medya her şey internete bağlı. Bittiği an; nabzımızda ritim bozukluğu, adımlarımızda aksama oluyor. Buna kendimi de dahil ediyorum. Bazen düşünüyorum, yahu küçükken köye giderdik günlerce kalır sıkılmazdık. İnterneti bırak TV bile yoktu. Şimdi? Güç kaynağı ile uzun yola çıkıyorum. Neyi kaçırıyorum gözümden? Zamanın kıymetini mi bilmiyorum yoksa kıymet verdiğimin zamanlaması mı yanlış?

köpeği arabanın arkasına bağlayan adam

mızrabımda ızdırap
Muğla'da köpeğini arabanın arkasına bağlayarak sürükleyen ramazan d. Adlı kişiye 2 yıl hapis cezası verilmiş, kendisinin ise “Tek hatam köpeğin ipini otomobilin çeki kancasına bağlamak oldu. İp uzun olduğundan bagaj kapanmadı. Yol çakıllı ve tozlu olduğu için köpeğin düştüğünü görmedim. Araç kornalarıyla köpeğin düştüğünü fark ettim.” yönünde savunması olmuştu. Köpeği dört sene önce sokaktan alarak sahiplenen ramazan d'nin hapis cezası, 6 ay boyunca bir barınakta çalışma şartıyla ertelendi. Ayrıca ehliyetine de el koyuldu ve kendisi 1 yıl boyunca motorlu taşıt kullanamayacak.

kaynak

sor bakalım niye yaptım

mızrabımda ızdırap
Bir yeşilçam klasiği ama unutulmayacak olanlardan; banker bilo. başrollerde Şener Şen, İlyas Salman ve Münir özkul'un oynadığı filmde köylüsü maho tarafından dolandırılan bilo, saf kalplidir. Her defasında 'sor bakalım niye yaptım?' sözüne aldanır ve maho'ya inanır. Filmin sonunda maho büyük bir darbe alır, eee etme bulma dünyası maho.

insight uzay aracı

kaptonur
2018 yılında mars'a gönderilecek olan uzay aracı.

NASA bu araca belli bir kotaya kadar insanların isimlerinin yazıldığı bir Hard disc gönderecek. İsteyen ismini mars'a gönderebilir yada sevdiğine sürpriz yapıp onun ismini gönderebilir. Hadi yine iyisiniz binkoflar kapatınız öpücüğü ahahhaha. Acele edin kota dolmak üzere.

https://mars.nasa.gov/participate/send-your-name/insight/


zenginsozluk.com/foto

Bilet gibi yazdırabilirsiniz.

aç karnına market alışverişi yapmak

magic mushroom
Şampuan almak için girilen marketten 3 poşet dolusu abur cuburla çıkmaya sebep olandır.

İşin kötü yanı ise eve geldikten sonra heyecanla boşaltılan poşetlerin içinden hiç şampuan çıkmamasıdır, bir tane bile. Aniden şeker ve tansiyon düşer, hafif bir baygınlıkla ilk şok atlatılır.

Fekat hayatta kalmaya programlanmış olan bedenimiz hemen doğru hamleyi yapar ve Beyne kan gitmesi için Alınan abur cuburları yarın yokmuşçasına gömer. neyse ki bir nebze olsun düzeltilen psikoloji ve kan şekeriyle banyoya girilir. yokluğun verdiği çözüm üretme refleksleriyle bitmiş şampuan şişesine biraz su eklenip çalkalandıktan sonra, daha üç banyoluk seyreltilmiş şampuan elde edildiğinde ise o ağlak hüzün yerini çocuksu bir mutluluğa ve mis kokulara bırakır.

Bu olaydan alınacak ders ise, asla pes etmemek gerektiğidir. Hayat her zaman minnak sürprizlere gebedir, bazen şampuan şişesinin dibine gizlenmiş olarak. Evet.

bir de beni tek çek

pasaj
Bir diğer anlamıyla şunları ifade eder: Boşver yanımdakileri, nasılsa o fotoğrafları bir yere koymayacağım ve kullanmayacağım, iyisi mi sen beni bir de tek çek de burada esaslı bir fotoğrafımız olsun.

istanbul havalimanı

frante
yaklaşık 2 yıl boyunca belli aralıklarla şantiyelerden bir kısmında dolaylı olarak çalıştığım havalimanı. gelip giderken "burası bitmez" diyordum sürekli. bitirmişler.

her gidişimde birilerinin öldüğünü/yaralandığını duydum. "bu kadar riskli bir iş ise siz neden çalışıyorsunuz?" diye sorduklarım genelde işsizlikten, maaşların yüksekliğinden, kalacak yerlerinin bile olmadığından bahsediyordu. inanılmaz bir personel sirkülasyonu vardı zaten. yabana atılmayacak miktarda arap, gürcü de çalışıyordu şantiyelerde. hatta zaman zaman konuşup anlaşabileceğim birini bulmakta zorlanıyordum. o derece.

askerde o yaratığımsıları dahi yemiş pis boğaz bir insan olarak ben bile buradaki yemekhanelerin kokusu, pisliği ve yemeklerin kötülüğünden dolayı yemekhanede doğru düzgün yemek yemedim. ha şimdi diyeceksin ki "ulan adamlar ölmüş sen iki tas çorbanın peşindesin!!" öyle değil. buradaki çalışma şartlarının elle tutulur hiçbir tarafı yoktu. hiçbir insanın mecbur kalmadıkça çalışacağı bir yer değildi.

keskin bir doğal katliam da yaşandı havalimanı inşaatında. karadeniz'e uzanan köylerin çevresinde tıraşlanmış araziler, kaderine terk edilmiş köpekler.. korku filmi gibiydi. şimdi düşündükçe aklıma çakıyor teker teker. hani kimsenin ölmediğini bilsen ve bu tabloyu görsen dahi "yere batsın uçağı da dünyanın en büyük havalimanı da kapatın gidelim burayı" dersin.

konumu zaten istanbul'da yaşadığını iddia eden insanların yüzde doksanının gitmek istemeyeceği bir uzaklıkta.

çok tuhaf. bununla övünülmesi nasıl bir sirkin içinde yaşadığımızı gösteriyor. normal bir adalet düzeninde cumhurbaşkanı falan götürürdü şurada dönen işler.