çevresindeki insanların kendi felaketli hallerinden ve fiilerindeki anlamsızlıktan habersiz bir halde yaşadıklarını gören uyanmış kişi, kendi kendine '' ya onlar akılsız, ya ben. gelgelelim, bu kadar milyonlarca insanın akılsız olması ihtimalinden uzak. o halde akılsız olan benim'' der, fakat ardından hemen ''hayır, hayır; beni bu gibi fikirlere sevkeden akli vicdanın yalancı olması imkansız. bütün dünyaya ters düşsem bile, ona uyacağım'' diyerek kendi ferdi görüşüyle dünya üzerinde yapayalnız bir konumda kalır.''
işte o zaman insan vicdanının ikileştiğini hisseder. şahsi benliği ona yaşamayı emreder.
akli benliği ise yaşamanın imkansız olduğunu söyler.
varlığının bu ikileşmesi insana çok büyük ızdıraplar getirir.
insan bu ikileşme ve ızdırapların nedenlerini araştırdığı takdirde, bunun nedenini kendi aklı olduğunu hemen anlar.
evet, akıl, hayatını devam ettirmek için tabiatın zalim kuvvetlerine direnmek, hayat mücadelesinde varlığını korumak için insanın dayandığı yegane destek bu yüksek özellik iken, şimdi onun hayatını zehirlemektedir.
çevremizdeki canlılar dünyasına baktığımızda, onların taşıdıkları bütün nitelikler ve özellikler hayata ilişkin ihtiyaçlarına tam tamına karşılık gelir.
kompleks yapılı hayvanlar, böcekler ve bitkiler kendi özel kanunlarına uyarak gayet rahat ve huzur içinde hayatlarını sürdürürler.
ancak insan yaratılışının en yüksek özelliklerinden ve en seçkin niteliklerinden birisi, onu elemler çukuruna düşürür ki zamanında akli vicdanın doğurduğu hayatın çelişkisi fikrinin bu gibi dayanılmaz ızdıraplarına tahammül edemeyen insanlar, son kurtuluş çaresini intiharın korkulu sinesinde ararlar..
tolstoy