dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
-nevzat biz kredi çekmek istiyoruz, ama bir devlet memurunun kefilliği gerekiyormuş bize kefil olur musun? dedi ve sonra da sebebini söyledi. "kübra'yı evlendireceğiz para gerekiyor."

kredi için kefillik meselesi bir kaç saniye hiç bir anlam ifade etmedi. zaten o konuda düşünecek bir şey yoktu. cevabım belliydi. ama "kübra'yı evlendireceğiz para gerekiyor" cümlesi kafamın içinde çınlamaya devam etti.

ayşe abla, kredi konusunda cevap beklerken, ben ona "kiminle evleniyor" diye sordum.

-atakan ile evleniyor, dedi. ne kolay söyledi. kimdi bu ayşe abla, neydi? nasıl bir insandı? neler yaşamış, nelerle yoğrulmuştu? daha kaç oldu atakan ile sevişmesi? kübra'nın onu o halde terslemesi? empati yapamıyordum. 1,5 ay önce atakan'dan kaçıp giden, başka hayat kurmak isteyen kadın şimdi onu damat alacaktı.

artık beni ilgilendiren bir konu yoktu, kendime geldim, ayağa kalktım.

-abla bir sürü ihtiyacım var, kendim için kredi çekeceğim. daha doğru dürüst eşyam yok görüyorsun, projelerim var, yatırımlar yapacağım, para riske edebilecek dönemde değilim. size de kredi çekmeyi önermem. ama illa çekecekseniz, atakan'ı da kefil gösterebilirsiniz, siz artık bir ailesiniz. başka söyleyeceğiniz bir şey yoksa ben yatmak istiyorum, dedim.

-yine de sağol ablam, kusura bakma gece gece rahatsız ettim dedi. çıktı.

niye bu kadar atarlı davrandım bilmiyordum. kübra'nın evleneceğine mi bozulmuştum? "yok artık dedim" kendime, uykum vardı ve saçmalıyordum, yatıp uyudum.

sonraki gün kapım çalındı. açtım, kübraydı.

-iyi kötü arkadaşlığımız oldu. biliyorsun senin fikirlerine çok değer veriyorum. annem sana söylemiş. ben atakan ile evleniyorum. sence mutlu olur muyum dedi?

-kader, dedim. kadere inanıyormuş gibi. "mutluluklar dilerim".

ama o annesi gibi hemen gitmedi, konuşmaya devam ettik.

bir ara "baban ne diyor bu işe?" diye sordum.

-bak sana bir sır vereyim, ömer benim babam değil, dedi. "benim babam süleyman."

o bunu bana söyledikten sonra şaşırmamı bekledi. o bana açıldıysa benim de kimseden gizleyecek bir şeyim yoktu. "biliyorum" dedim.

şaşırmamı beklerken o şaşırdı. "annem mi söyledi" diye sordu.

-Hayır baban söyledi.
-Ömer bilmiyor ki
-Süleyman'dan bahsediyorum, bana o söyledi.

Kübra sessiz kaldı bir süre. Sonra "Onu gördün mü" dedi.

-Evet
-Nerede
-Haymana'da, Yeşilyurt'a gittim, onunla konuştum.
-Neden?
-Sen anlattın ben de merak ettim.
-Ciddi misin, şaka yapıyorsun.
-Hayır şaka değil.

Cebimden telefonumu çıkardım. Galeri'ye girdim, Kamera fotoğraflarını açtım. Sadece 4-5 fotoğraf ilerideki Süleyman Abi ile olan özçekimimizi açtım. Telefonu ona uzattım.

-Benim babam Süleyman bu mu dedi.
-Evet dedim işte senin baban o. Muhteşem bir adam. Harika biri. Ve hiç bir suçu yok. Bütün suç annende. Evlenmeden önce bulur onayını alır mısın, yoksa umursamaz mısın bilmiyorum. Yerinde olsam onu ezip geçmezdim. dedim.

Sessiz kaldı.

-Kübra hiç güvenilir biri olmayı denedin mi?, dedim.
-Güvenilir bulmuyor musun beni?, dedi.
-Hayır, dedim.
-Sen öyle diyorsan peki, dedi bozularak.
-O zaman sana güvenmemi sağla. Bu olay ikimizin arasında kalsın. Atakan, annen ve Ömer bilmesin olur mu, dedim.
-Olur, bana güvenebilirsin, gerçekten, bu yaptığın şeyi hayatım boyunca unutmayacağım. Onunla görüşmek istesem bana yardımcı olur musun?, dedi.
-Eğer benim dediğim gibi kimseye söylemezsen, evet görüşmenizi sağlayacağım, dedim.

Gelip bana sarıldı. Yanağımdan öptü.

-Son bir şey isteyebilir miyim Nevzat?
-Nedir?
-Beni dudağımdan öp. Bir kez.

Dudağına kısa bir öpücük kondurdum.

-Artık git...

kübra benim için özel bir anlam ifade etmemeliydi. etmemişti.

ama sanki biraz etmişti. kalbim neden sızlamıştı bilmiyordum, belki de ben fazla duygusaldım.
saçma sapan düşüncelere gerek yok diyordum kendime.

-peki süleyman abi'yi evlenmesini belki engeller diye ortaya sürmemiş miydim? kendimi suçluyordum, ve bana verebileceğim cevaplarım yoktu. bir hiç uğruna kendimi riske atıyordum. düşünceli, mahçup, kendime sinirli ama huzurluydum.

karmakarışıktım..

ertesi gün biraz daha kendimde uyandım. uzun uzun düşündüm. beni etkileyen kübra falan değildi. ben süleyman abinin etkisindeydim. bir baba olarak kızının hayatı üzerinde özellikle bu konuda söz hakkı olmalı diye düşünüyordum. mantıksız hareket etmiştim. ama pişman değildim. kübra bu kez beni satmayacaktı. optimistlik değildi. garip şekilde bunu hissediyordum.

ertesi gün rehberime girdim, ismini buldum, ara tuşuna bastım, bir süre telefon çaldı ve açıldı.

-alo, dedi.


bu başlıktaki tüm entryleri gör