dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
ben hiç araya girmedim, anlattıkça içlendi, tamamen onun ağzından yazıyorum şimdi;

- çoğu deli derdi bana. bir kavgaya tutuştum mu, öyle iki üç kişiyi silkeler atardım. o zaman gençler birbirini ya tarlada görecek ya düğünde. el işinde çalışıyordum. ama düğün oldu mu, jilet gibi gidiyorum. anam sağolsun, kirlimiz, pasağımız olmazdı. en zenginden daha zengin kılığımız vardı.

sarıgöl'de düğün kurulmuş dediler. mobiletim var. giyindim kuşandım, düştüm sarıgöl'ün yoluna. gelin alınacak, ayşe'yi ilk orada gördüm serpildikten sonra. çocukluğunu bilirim ama. ben bakıyorum, o bakıyor, hiç ayırmıyor gözlerini. o düğün öyle bitti. haber yolladım, görüşelim diye.

geldi. benim ilk yavuklum değil ha. ama ilk kez böyle bir şey gördüm, yandım tutuştum, birde cilveli sorma gitsin. yaklaşacağım, yaklaştırmıyor, uzak durayım diyorum müsaade etmiyor. delirtecek beni. çağırıyorum geliyor, üç dakika duruyor, geri kaçıyor. 16 var yok o zamanlar. benim askerlik kağıdım gelmiş, yoklama olacak bir yıla kalmaz askerim. 19 oluyor işte yaş.

anama dedim isteyin. "sizin oğlan el yanında çalışır. ne hayvanınız ve ne tarlanız. neyle bakacaksınız kızımıza" demişler. anam da bırakmamış lafı onlara, "bu köyün en aslan gibi iki delikanlısını da ben doğurdum, ikini de ben büyüttüm, el kadar kızınıza mı bakamayacağız" demiş. babam pısırıktı da biz anama çekmişiz, kimseden lafını esirgemezdi. abim "sigortalı iş tutalım o zaman verirler" dedi. maden açılmış. oraya başvurduk, abime çıktı, bana çıkmadı, kader işte..

abim gitti bir daha istedi. yanıyorum sevdamdan, eridim gittim. "benim sigortalı maaşlı işim var, kardeşim bakamazsa ben bakacağım, seviyor çocuklar birbirlerini" demiş. hulusi dayı derlerdi bu ayşe'nin babasına. kahvecilik yapardı. rahmetli abime bir tokat atmış, "siz önce evinizin önündeki kedi köpeği besleyin" diye. abim de dayanamıyor, bir tokat da o atıyor rahmetliye. karışmış ortalık. ayşe'yi tarlaya, hayvana, düğüne salmaz oldular. kaçıyor bazen evden beş dakika görebilirsem o işte.

öyle böyle derken askerlik geldi. ayşe "kaçır beni" diyor. kaçırsam askere gidince kız ne olacak? askere gitmesem, yine içeri atacaklar, bu sefer 18 ay askerlik olacak sana bilmem kaç yıl. dedim ki biz işi garantiye alalım, zorda kalırsan ben süleyman'ın oldum dersin. "onu da kabul etmiyor, terör belası çok fazla o zaman, hakkariye, şırnak'a düştün mü yarı ölüsün. "ölür kalırsan ben ne olacağım" diyor ayşe. gitmedik üstüne.

birliğe katıl kağıdı geldi, vedalaştık çıktık yola. 3 ay acemilik var o zaman. izmir'de yaptım acemiliği. askerlik sivas'a çıkınca bir sevindim ki sorma. 10 gün dağıtım izni, sivas'a giderken memleket tam ortada. zaman kaybetmeksizin 10 gün ayşemleyim. olmadı. hiç göstermediler. 10 dakika görsem, bak doğuya gitmiyorum diyerek garantiye alacağım işimi. babası kahveyi kapattı başında bekledi. kendi karısına güvenmiyor adam. oysa ne bilirim, cılız ömer'in babasıyla hulusi dayı söz kesmişler. süleyman dağıtıma gelir şimdilik bir şey duyurmayalım demişler. ömer de arkadaşımdır benim, ayşe'ye yanık olduğumu da en çok o bilir. sıkıştırmışlar kızı, sana dokundu mu diye? bizim az akıllı, "yok dokunmadı" demiş. ömer, hulusi dayıya, dağıtımda da dokunmazsa alırım demiş. başında beklemesi o yüzden.

yola çıktım diye yalan söyledim, ankara otogar'dan geri döndüm gece gizlice. ayşe'nin penceresine kadar gittim. çıkardım evden. uzaklaştırdım. ayşe olmaz diyor ama garantiye alacağım çaresi yok. vurdum tokatı, işimi garantiye aldım. kız 18 olmamış, askersin, bir şikayet etse, hapishane beğen. ama ömer salaktır biraz. ayşe, anne babasına söylüyor ama hulusi dayı, koymuş kafaya, illa bana vermeyecek kızı. kızın adetine denk getiriyorlar düğünü. ömer de kızlık kanı sanıyor. bana askerde bir şey diyen yok, ha bire mektup yazıyorum arkadaşlarıma. ayşe'ye verin diye. ama hiç cevap gelmiyor. askeriye cezalı bizim izinler yasak. izin süresince erken teskere veriyorlar. 19 ayı doldurdum, teskereyi aldım

döndüm köye, "ayşe evlendi ömer'le" dediler. çocuğu bile olmuş. vardım hulusi dayı'nın kahvesine. dedim ki ben bu kızı bozdum da gittim. hulusi dayı yalancıdır, cılız ömer godoştur. inanmayan gider ayşe'ye sorar. saldırdılar bana. kahveyi darmadağın ettim, kim yaklaştıysa bastım tokatı, ne ağa dinledim ne muhtar dinledim. alamadım hızımı, vardım ömer'in evine, tavuk kesiyormuş, bıçakla saldırdı bana. aldım bıçağı elinden, ayşe'nin önünde yarım saat dinlenip dinlenip dövdüm.

"hala ben kız oğlan kız aldım" diyor salak. düşman oldular bize, beni artık düğünlerden de kovuyorlar, kimse yanında çalıştırmıyor. abimden allah razı olsun, bir gün parasız koymadı beni. sonra işte o bela geldi başımıza..."

-burada içlendi süleyman abi, gözleri doldu. abisini bu kadar çok seven birini daha görmedim. yutkundu yutkundu anlatamadı. ben ona bir su söyledim, "biraz dinlen abi, ama anlatmayı bırakma gözünü seveyim" dedim.

"bir defa anlatacağız dedik guzum, anlatıcam bir nefesleneyim dedi. biraz ayrandan biraz sudan içti. tekrar anlatmaya başladı;

bu başlıktaki tüm entryleri gör