dufun komşu hikayeleri

dusunmeye usenen filozof
(boğazı düğümleniyor ve ara sıra sudan küçük yudumlar alma gereksinimi duyuyordu)

yine bir düğün kuruldu. artık anneme ricacı oluyorlar süleyman gelmesin, tadımız kaçmasın diye. ferman büyüklerindir diyorum, gitmiyorum. zaten ayşem evlenmiş, çocuk sahibi olmuş, ne düğünde gözüm var ne dernekte.

abim de bekar, ama parasızlık nişanlanamadı bir türlü. sözlüsü var. yeğenim buralarda nikahı basmadın mı kötü gözle bakarlar. sözlün bile olsa, düğün dernek bekleyeceksin. annem abimi pırıl pırıl giydirdi, gönderdi düğüne. ben evde kaldım. eğdik başımızı. tabii köylü sanıyor ki, köy düğünü eksiksiz tam iştima olur. ömer de öyle sanıyor.

düğüne ben de gelirim diye düşünüp ankara'dan 5-10 zibidi getirtmiş. herkesin içinde beni dövecekler rezil edecekler. aklınca kendi bahçesinde yediği dayağın intikamını alacak. ben düğüne gelmeyince abime sataşıyorlar. abim benim kadar fevri değildi. alttan almış önce. sonra bakmış ki, düğün sahibi bile kendi düğününün bozulacak olmasını umursamıyor. paralı parasızla mücadele edince, herkes paralının yanında saf alır.

illa kavga etmek için zorlayan zibidiye tokatı vuruyor abim. hemen ayırıyorlar. ama gitmiyor zibidiler düğünden. herkes görüyor bunu. belli bir planları var. köylü bilmiyor mu köpek gibi biliyor. efe adam köpek sürüsü gibi gezmez. tek gezer. kavga çıktı eve bile yalnız gidemedi demesinler diye, yanında kimseyi istemiyor abim, tek koyuluyor yola. düğün yerinden dönerken de kıstırıp bıçaklıyorlar. sürünerekten eve gelmeye çalışıyor. sözde kimse görmemiş. sürüne sürüne 1 kilometre yol gelmiş. ama sonra yol kenarında kıvrılıp kalmış. öldü abiciğim benim yüzümden. günlerce yemek yemedim. vicdan azabından yaşamakta zorluk çektim. düşünsene askerden geliyorsun, sevdiğin kız evlenip çoluk çocuk sahibi olmuş, abini bıçaklayıp öldürmüşler. dayanamam sandım önce, ama babacığım da hastaydı. annemi yalnız bırakamadım, bir de benim acımı çeksin diyemedim.

gel zaman git zaman ayşe ile haberleşmeye başladık yeniden. zorla evlendirdiler beni diye haber salıyor boyuna. bir işaretimi bekliyormuş. günlerce düşündüm. en son dedim ki, bizi buraya bağlayan bir şey mi var, anamı babamı da alıp izmir'e gideyim, acemilikte gördüm ya çok sevdim. onun planlarını yapıyorum. ama allah bir defa süleyman kulumun yüzü hiç gülmesin diye yazmış. kaçırdım ayşe'yi ilkin. bebeği ile birlikte. dedim ki kabulümsün, bebeğin de kabulüm. gedik'te rahmetlik dayımın bir evi var, biraz virane ama oturulmayacak gibi değil, gece oraya bıraktım geldim. gündüzleri herkes gibi yeşilyurt'ta işimde gücümdeyim, geceleri el ayak çekildikten sonra gedik'te alıyorum soluğu. kimseye gözükme diye tembih ettim, konu komşusu yok zaten. abimin katilini attılar içeriye. kan parası derler, onunla bir tarla aldık. abim ölüsüyle bile destek bana allah cennetteki katından ayırmasın. bugün geldiğin tarla işte. onu ekip dikiyorum artık. o zaman mahsul de para yapardı. böyle böyle 3-5 ay idare ettik.

diyorum ya gülmeyecek süleyman'ın yüzü. tam ben anne babama durumu izah edeceğim, artık biraz da paramız var, satalım tarlayı evi gidelim buralardan diyeceğim, onu kuruyorum kafamda. babam geldi tarlaya. "süleyman ben senden bugüne kadar şunu istiyorum oğlum dedim mi" dedi? demedi ha, hiç duymadım. şimdi bir şey isteyeceğim, "hayır dersen babalık hakkımı helal etmem, şerefimiz haysiyetimiz buna bağlı" dedi.

"buyur baba" dedim. cebinden sigara çıkardı, bir tane de bana uzattı. bilir tabi sigara içtiğimizi de, efelik babaya sökmez. babanın yanında çay kahve içemiyorsun ki sigara içesin. "ben içmiyorum baba" dedim. "yarak içmiyorsun, al yak bi tane sikerim taşağını" dedi af edersin.

aldık yaktık, bir kez çektim, ama ikinciyi çekemiyorum yine. belli kabul edilemez bir şey isteyecek. lafa başladı, benim başımdan da kaynar suyu aşağı indirdi;
bu başlıktaki tüm entryleri gör