feodalizm

klm
başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik örgütleniş biçimidir.
khemri
ortaçağda bilinmeyen “feodalizm” terimi 17. ve 18. yüzyıldan itibaren, ortaçağ kaynaklı bir kelime olan ve günümüzde, çiftçiler için genelde ağır şartlar yaratan, belli yetki alanlarına ve ekonomik gelirlere sahip mülk anlamına gelen feudumla ilgili derebeylik hakları için kullanılmaya başlanır. fransız devrimciler 1789'da “feodal rejim”i fesheden bir kararname yayımladıklarında bu “feodal haklan” hedef alırlar ve “feodal rejim” terimi kısa sürede anelen regime'e ait toplumsal sisteminin tamamı için kullanılır hale gelir.
feodalizm terimi bu şekilde tarihi-hukuki sözlükten çıkarak siyasi sözlüğe ve resmi söyleme girer ve buradan da, giderek her türlü kötülük anlamına gelen jenerik bir terim halini alır. gustave flaubert'in yerleşik düşünceler sözlüğü'nde feodalizm, “insanın doğru dürüst fikir sahibi olmadan saldırdığı” bir kavram olarak tanımlanır.

en jenerik anlamlarında olsun, 19. yüzyıl ile 20. yüzyıl başlarındaki tarihi-siyasi analizlerinde veya başka yazılarda olsun, feodalizm terimi, en güçlü iktidar biçimlerinden birini oluşturduğu ortaçağı çağrıştırır. ama durum gerçekten böyle miydi? peki, ortaçağ feodalizmi gerçekten nasıl bir şeydi? geçen yüzyılın ilk yarısında bu soruya cevap vermeye çalışanlar arasında biri marc bloch tarafından feodal toplum'da diğeri de françois-louis ganshof tarafından che cos'e il feudalesimo'de olmak üzere iki ana yorum tarzı ortaya çıkmıştır.

bloch'a göre feodalizm her şeyden önce bir “toplum türü”dür, kişisel bağlılık ilişkilerinin gelişmesine, resmi gücün bölünmesine ve savaşçı sınıfın egemenliğine dayanır. ganshof'a göre ise feodalizm; “vasal” adı verilen hür bir insanın, derebeyi adı verilen başka bir hür insana karşı başta askeri açıdan olmak üzere itaat ve hizmet yükümlülükleri ve derebeyinden vasala da koruma ve geçindirme yükümlülükleri yaratan ve destekleyen bir “kurum bütünü” olarak anlaşılmalıdır. bu anlamların ikisi de meşru ise de bloch, ortaçağ toplumunu feodal olarak tanımlamanın, yanlış anlamalara yol açabilecek bir tarihyazımı geleneğine biat etmek anlamına geldiğinin farkındaydı. bundan dolayıdır ki, günümüzde çoğunlukla ''yeni yorumlarla zenginleştirilmiş olarak'' ganshof'un teknik yaklaşımı tercih edilir. bu yaklaşımın avantajı, feodal bağların önemli olduğu, ama genelde başka iktidar şekillerinden daha az önemli olduğu bir toplumu feodal olarak tanımlama riski başta olmak üzere, birçok anlam karmaşasını ortadan kaldırmasıdır. diğer iktidar şekillerine örnek olarak, 9. yüzyılın sonlarında toprak ve insanlar üzerinde son derece yaygın bir egemenlik şekli olan, büyük toprak sahiplerinin hür çiftçiler üzerinde gayrimeşru bir şekilde kontrol ve yönetim uyguladığı arazi derebeyliği verilebilir.

ganshof'a göre ortaçağ feodalizmi, 6. yüzyılda frank krallığı'nda ilk adımlarını atmaya başlayan, karolenj döneminde belirleyici bir aşamaya ulaşan ve 10. ila 13. yüzyıllar arasında tamamlanan tarihsel bir evrimin sonucudur. farklı bir yaklaşımdan yola çıkan bloch için de, biri 1050 yıllarından önce diğeri sonra olmak üzere iki feodal dönem arasında ayrım yapmak gerekir. bazı farklı vurgulara rağmen günümüz tarihçilerinin büyük kısmı bu ayrıma uyar ve 1000 yılı civarını, vasallık ve feudum gibi başlangıçta ayrı olan iki “kurum”un birleşmesinin ürünü olan feodalizmin kendini kabul ettirdiği kritik dönem olarak görür.