deneyimlemek

ontolojik sancilarimin merhemi
deneyimlemediklerimizi konuşur, deneyimlerimizden kaçarız. hatta belki dil denen şey bizi sadece yoracak bir kaçışın sahnesinden başka bir şey değildir. genelleme böyle, ancak içimizde deneyimlerinin pek azından kaçmak zorunda olanlar olabilir pek tabii. (: daha doğru ifade edersem deneyimlemediğimiz şeyler hakkında deneyimlediklerimize kıyasla daha çok şey bildiğimizi söylemek istedim nihai olarak. biraz da algının istekler aracılığıyla çarpıtılmasından söz ediyorum. karşımızda duran bir nesnenin sadece istediğimiz taraflarını görmemiz durumu. deneyimlemediklerimiz hakkında bildiklerimiz, deneyimlediklerimiz hakkında bildiklerimizden fazlaymış gibi yaşıyoruz ve bu da arzuladığımız deneyimlerden uzak durmamıza yol açıyor. zaten bizim için tahammül meselesi hâline gelmiş bir şeyin içine, onu terk ederek girme projesi de buna dair en güzel motif değil midir? sanki terk etmezsek ne olacağını ikna edici bir kesinlikle biliyormuşuz gibi... ilginç.