Abelardus'a göre de tümeller nesnelerin değil, kelimelerin dünyasına aittir. Ama Roscelliunus'un tersine tümellerin semantik değerini vurgular. Bu kelimeler dinleyen kişinin zihninde birçok bireyin özelliklerini sentezleyen bir kavram doğurur. Örneğin "insan" kelimesi bir res, yani kendinden bir olgu değil, bütün insanlarda bulunan bir dizi özellik anlamına gelir. Nitekim Aristoteles'in de dediği gibi, Abelardus'a göre de tümeller, ''çoğunluğa atfedilen yüklemler"dir, ama bir yüklem atfetme sorunu taşırlar çünkü gerçekte var olanlar sadece bireylerdir. Tümel terimler ve kavramlar varlığı yansıtmaz, farklı bireylerin konumlarına, bir olma şekline dayanır; örneğin insanların ortak noktası, insan olmalarıdır.
Öyleyse tümellerin kaynağı nedir? Tümeller benzer nesnelerle ilgili tekrarlanan deneyimleri ifade etmek için insanın zihninde doğar. Tümellere dayatılan kelimeler onları insanların zihninde çağrıştırma gücüne sahiptir. Tümel kavramı "ortak ve karışıktır," ortak özellikler sergileyen birçok bireyin yerine kullanılan muğlak bir imgedir. Bu düşünceler önemli bir sonuca götürür: Nesnelerin olma şekli, bizim onları algılama şeklimizden farklıdır.
Başka bir deyişle kelimelerle nesneler arasında birbirini yansıtma ilişkisi yoktur. Bu tartışmada Abelardus'un düşünce sisteminin özelliklerinden biri ortaya çıkar: Dil düzeyiyle nesne düzeyinin birbirinden ayrılması, bunu yaparken de birinci düzeyin ve incelenme biçiminin temel alınması.