yaşam içinde öyle toplumsal networkler vardır ki bunlara boyun eğersen yaşamında her hangi bir özgün kaliteden eser kalmaz. rededersen de hayatının pek kaliteli olacağı söylenemez. özgür bireyin bu networklari yönetmeyi de öğrenmesi gerekmektedir. aile baskısı denen nane de bunlar arasındadır.
gencecik boşanan çiftler görünce kahroluyorum. belki de bu boşanmaların en büyük nedenlerinden bir tanesi, gençlerin ailelerinden gelen baskılar ve sokulan çomaklardır. aileler tarafından, evlenme çağına gelmiş bireye, kesinlikle bir yetişkin olduğu hissetirilmiyor. zaten genç bireylerin, artık kendi ailesini kuracak bilince ve yaşa gelmek ne demektir hakkında fikirleri bile yok. kızın ailesi ve kankaları bir yandan çekiştiriyor, oğlanın ailesi ve kankaları bir yandan çekiştiriyor, ve evlilikler en sonunda toplumsal tuvaletler halini alıyor. zaten artık yaşam denen olay genel itibariyle bir toplumsal tuvalet gibi bir yer olmuş.
hayat iradesiz bir kukla olarak yaşanmamalı azizim. mutluluk kavramının en önemli bilimsel tanımlarından biri de, hayatı farkındalık halinde yaşamaktır. bence bunun temel kurallarından birisi, her baskıyı yönetmeyi öğrenmektir. bazı pislikler sifonu çekince tam temizlenmeyebilir, fakat daha çok denemek lazım bunu.