aşk nedir

adreanna
üzerine binlerce söz söylenmiş, şarkılar, şiirler, hikayeler yazılmış şu üç harf nedir sizce? nedir benliğimizi alt üst edebilen bu karmaşık duygu? duygu mudur hatta aşk, yoksa dürtü mü?
yoksa aşk, biz ne kadar çağ atlasakta içimizde yabanıl kalan o üreme güdüsü mü? o içimizde barınan yaşama iradesinin bir parçası olan hayatta kalma ve üreme güdüsünden biri mi?
"bütün aşk maceralarının nihai amacı bir sonraki kuşağın oluşturulmasından, insan ırkının gelecekteki varlığının sağlanmasından başka bir şey değildir" diyor schopenhauer.
öyleyse aşk karşıcinsten herkesle yaşanabilecek bir güdü. hayır değil.
neden ona değil de öbürüne aşık oluyoruz peki? çünkü aslında herkes kendi zayıflıklarını, kusurlarını, türünün özellikleriyle farklılık gösteren yanlarını başka bir birey aracılığıyla düzeltmeye, yani dünyaya gelecek çocuğun aynı kusurları taşımasını önlemeye çalışıyor.
aşk insanoğlunun kusurlarını gidermeye yönelik bir araç mı?
eğer öyle ise, yani aşk bilinçaltımızda saklı olan üreme isteği ise bir noktayı kaçırıyoruz.
eşcinseller.
bir ömürde yaklaşık beş bin defa sevişebilen insanların bunun tümünü üremek için yapmayacağını söylüyor andre gide.
başka bir güdü daha var derinlerde.
haz.
hiçbir sisteme girmeyen, hiçbir mantıkla uyum sağlamayan o müthiş duygu.

aşkı mantıkla çözmek mümkün değildi ama aşkı anlamadan insanı anlamakta imkansız. biz, doğanın en büyük karmaşasıyız.
keskin nisanci
aşkın kimyasını sorgulayan soru.

insanoğlunun dünya sahnesine çıktığı günden beri gizemini hep korumuş, ne olduğunu çözebilmek için binlerce kitap yazılmış, filmler çekilmiş, sayamayacak kadar şiir yazılmış ama gizeminin bir türlü çözülemediği bir olgudur aşk.

hayata dair her şeyi içinde barındıran aynı gün içinde insani duyguların hepsini aşığa yaptıran belki biraz mazoşist, belki bir sadist bir olgunun neden bu kadar cazip olduğu hep tartışıldı. bazen aşık olunan kişiyi kendimizden çok sevecek kadar etkili, bazen sevgili için hayatından vazgeçecek aşıklar yaratacak kadar güçlü.

ama eski aşklar, aşıklar geride kaldı sözleri dolaşmakta dudaklarda. eski aşkların daha gerçekçi ve daha samimi olduğu söylenmekte. neyi yanlış yapıyoruz da bizim aşklarımız değerlerini yitirdi. belki biz de sevdiğimizi kendimizi unutacak kadar çok sevebiliriz.

ama söylediklerinde haklılıklar yok değil. sisteme, zamana, paraya yenik düşen aşklar gördük. birbirimizi deli gibi seviyoruz deyip gün ışığını görmeden biten aşklar gördük ve artık aşka inancımızı kaybetmek üzereyiz. çünkü aşklar yalanlar üzerine kurulmakta. değil sevdiğimiz için çöller aşmak, dağları delmek, karşılık görmeyeceğizi anladığımız anda sevdiğimiz için bir bardak su vermek bile çok geldi bize.

aşk eski bir yalan, bize anlatılan aşklar ve aşıklar gerçek değil. eğer onlar gerçekse bizim yaşadığımız aşk değil. sadece eski günlerin aslına benzemeyen çok kötü bir kopyası.
pestenkerani
Hikmetli bir kalp ağrısı.
Bu ağrının kalp adedince tanımı vardır.
Bu gün bu şekilde tanımladım, yarına bir başka tanımla arz olsam, bu benim değil, bizatihi aşk'ın dengesizliği. Bu dengesizliği ben de aşkın ve coşkun bir şekilde yaşadığım için aşkı anlıyor ve kınama laflarımı yutuyorum.
ontolojik sancilarimin merhemi
Aşk yitik bir var oluşun,
kaleminde tükenir mi?
sembollere saklı anlamlar,
birleşince vücudu elde eder mi?
sorun yalnız gecelere,
tek bir hata var mı?
bir ışık huzmesi selamlar,
hislerdeki hatayı
gel, gör;
Sen sende değilsin
tut karanlıktan uzanan,
çırpınan elleri
dokunmak zor, söz tükenince
ne elem ne de mutluluk,
buna engel
tırmalar ateşi rüyaları,
gün geçer,
baki kalır candan bir anı
gülümsemenin hatırına;
açılan çiçekler,
sesinle bedene gider..
ulduz
24 yıllık hayatıma madden uğramamış zımbırtı. aşk herhangi bir objeye karşı olduğunda kişiyi aciz kılar, hayattan koparır. aşık olmayın efendim. farkına varamadan taş arabasına oturursunuz.