çok uzun yıllar ankara'da yaşadım. ankara'yı taparcasına seven pek az manyaktan biriyim. gerçi ben kahir ekseri iç anadolu'nun yer yerini çok severim. fakat dağı taşı, her mahallesi pavyonla dolu bu kentte bir gün merak edip o batakhanelere kafamı uzatmışlığım yoktur. fakat o güzel kentte uzun bir süre esnaflık da yaptığım için çok sayıda o batakhanelere saplanmış insan tanıdım. önceleri bu pavyon kültürünü batıdaki ''striptiz klüpleri'' gibi bir anlayışın ürünü olarak düşünmüştüm. çok fazla sopranos dizisi izlediğim doğrudur. lakin, bu pavyon müptelalarının anlattıklarından anladığım kadarıyla iğrençlik oraları çok aşan boyutlardadır.
geçen sene büyük bir mucize olmuştu hayatımda. 3 ay boyunca aşırı mutluydum. her şey çok iyi gidiyordu. bir gün youtube'de bir türkü ararken resul'un yorumuna denk geldim. çok gerçek üstü, ve aşırı güzel tiyatral havası vardı. bütün şarkılarını dinlemekten kendimi alamadım. o 3 ay boyunca akşam eve gelip deli gibi başkentli resul'un oyun havalarını dinliyorumdur. aşırı zevkliydi. sonra mutluluk bıçak gibi kesildi. kaos mu, normalitemi karar veremeyeciğim bir karanlık tekrar başladı ruhumda. fakat resul abimizin huriye'ye sorusu tarihsel niteliğini hala korumaktadır;
''delikanlılar dururken vay aman, niye kaçtın babama babama?''
huriye'nin cevabı ''kemanın eskisi daha iyi öter resull''