Hatırlamak ve unutmak, ikisi de bir anlamda benliğin varlığını devam ettirmesi için çalışan mekanizmalardır. şimdi düşünelim belleğimizdeki verile ulaşmasaydık ne olurdu? hayatımızı devam ettirmek için gerekli bir çok veriden mahrum kalırdık. bir insanın salt iç güdüler ile hayatta kalması pek olası değil.vahşi doğada tamamen medeniyetten uzak bir şekilde yetişmiş bir insan dahi besin bulabileceği yerleri hatırlar. diğer yandan insanın farkındalığı arttığı zaman bildikleri, hatırladıkları ona acı vermeye başlayabilir. bu durumda da aklın sağlığını koruması için unutmaya ihtiyacı olacaktır. ki her şeyi hatırlayan birinin huzuru bulması ve mutlu olması pek olası değildir. diğer yandan bu demek değildir ki her şeyi unutmuş birinin tam anlamıyla huzuru bulmasının kesinliği de olası görülmüyor. sonuçta duyguların üzerinde etkili olan yegane unsur aklımızdan geçenler değil. bu iki unsur bizim huzurumuzu korumak ve bize gereken verileri sağlamak, diğerlerini arka plana atmak konusunda rol oynayan fonksiyonlar.
düşününce bu iki unsur hafıza ile bilinç arasında veri akışını sağlamak ve bazen de verilerin bilinç altına gönderilmesini sağlamak adına rolleri varken tüm verilerinde bu ikisi ile bağlantılı olduğunu düşünemeyiz. zihnin derinlikleri unutmak ve hatırlamak mekanizmaları ile daha hiç karşılaşmamış bir çok verinin olduğunu düşünüyorum. tabi hayatımızda büyük etkiye sahip olanlar buz dağının üzerinde kalan veriler.
hatırlamanın bir yönü de işin içinde benimseme faktörünün bulunmasıdır, unutmanın öteleme etkisinin aksine. söz verildiği zaman bu benimseme faktörü yüksek seviyededir.. bu yüzden diyebiliriz ki söz vermenin içinde büyük bir istek olmalıdır... eğer söz verildiği anda öteleme durumu söz konusu ise zamanı geldiğinde hatırlamanın yerini unutmanın alması büyük olasılıktır. bu da bir anlamda bilinçaltımızın etkisidir.