"kitap okumakla mı yoksa okuduklarını anladıktan sonra onları hayatına entegre ettikten sonra mı kişinin hayatı değişir?" bu tartışmaya açık bir soru gibi durmuyor ama isteyenler yine de tartışabilir.
şöyle bir durum daha var, kişide belli bir birikim söz konusu değilse -burada bahsi geçen birikim, hayattan edinilen acı, tatlı tecrübelerdir- okuduğu şeyleri anlayıp bunları hayata geçirme konusunda birkaç adım geriden gelir.
knut hamsun'ın açlık kitabını ele alacak olursak, hayatında hiç mecburi olarak aç kalmamış birisiyle, romandaki kahramana benzer bir hayat yaşayan birinin anlatılanlardan çıkarımı farklı olur.
konuyu biraz daha açarsak, kişi yaşadıklarıyla önce kapıyı açıp bir şehre girer ve daha sonrasında o şehrin sokaklarında gezerek -okuyarak- o şehri tanır. böylece duygular, insanlık dediğimiz bizi biz yapan şeyler benliğimize kök salar.
acımak - reşat nuri güntekin ise bir insanın kişiliği hakkında kesin kararlar vermek konusunda doyurucu bir eser.
açlık - knut hamsun'ın eseri; öncelikle açlığın insana neler yaptırabileceği ve sonrasında gururun insanı terk edip, etmeyeceği veya kişinin gururu terk edip etmeyeceği kulağınızın dibinde bağıra bağıra anlatılıyor.
bizim büyük çaresizliğimiz - barış bıçakçı ve tutunamayanlar - oğuz atay arkadaşlık ve insan ilişkileri açısından ufkunuzu genişletebilir.
kitab-ı zuhur - bülent yıldız. bu kitap kurgu açısından biraz sıkıntılı olsa da içinde hayata bakış açınızı değiştirecek birçok pencere mevcut.