Bir kaç senedir tam anlamıyla bir sinefile evrildiğimi itiraf etmeliyim. Bunu bol boş zamana ve piyasaya iyi oyun çıkmamasına borçluyum. Konuyu nereye getireceğim, zevkler tartışılmaz tartışılsa da kişiye özel olduğu gerçeği değişmez. Birdman i ilk çıktığı dönem oturdum izlemeye çalıştım. İzledim demiyorum izlemeye çalıştım. Sonunu getiremedim. Belki ruh halim filme uygun değil diye düşündüm. Şu bir gerçek, ruh haliniz sanattan alacağınız zevki ve o sanatın sizde uyandıracağı duyguları direkt olarak etkiliyor bunu birebir çoğu kez yaşamışımdır. Ancak Birdman de bu durum değişmedi. Ne zaman başlasam sonunu getiremediğim anlamsız bulduğum bir film olarak hatıralarımda kaldı. Sanat filmine yabancı bir yurttaş da sayılmam hani. Kısacası Birdman, tamamen şişirilmiş bir balon filmdir gözümde veya benim filmografime hiç uymuyor bilemeyeceğim. Lars von trier in Dogville'ini bile ikinci izlemede bitirmiştim ve beni çok etkilemişti ya da Aronofsyk'nin Pi'si geldi ilk aklıma mesela oda hatırımdadır zor hazmettiğim bir filmdi. Gel gör ki Birdman dediğin zaman aklıma "kopuk" akılda hiç bir şey bırakmayan iz bırakmayan bir film geliyor.
Yönetmenden olabilir mi diyerek üzerine düştüm, Adamın filmlerinden ön plana çıkan 21 Gram ve Amores Perros u görüyoruz. Bir de insanüstü aktör Dicaprio'nun oyunculuğuyla ön plana çıkan the revenant'ı. 21 Gram ı da deli gibi övmüştü bizimkiler fakat yine bende bir etki bırakmadı. İnsan ölünce 21 Gram hafiflermiş ruhumuz 21 gram gelirmiş metaforu dışında. Amores Peros'un senaryosu güzeldi, oyunculuklar aynı şekilde akıyordu, fakat hikaye yerel bir tat bırakıyordu insanın ağzında. Mahalli hayatlar, küçük hikayeler, dramlar ve insanlar.
Sonuç olarak yönetmen benim skalamda "average" bir yönetmen. Birdman'de, medyanın ve çevrenin gazıyla bir heves alınıp kitaplığa konmuş ama önsözünü okuyup ısınamadığın ve orada öylece tozlanan bir kitap.