beyaz bir sayfaya gülen bir yüz çiziyorsunuz ve incecik çizgilerin sınırladığı boşluk kocaman bir tebessüm halini alıyor. bütün sayfa tebessümün ham maddesinden oluşmuş canlı bir yüz gibi geliyor. bir ifade değil, bir gerçeklikmiş gibi. bir şarkı söylüyorsun bir tutkuya kapılıyorsun bir şeylerle oyalanıyorsun işte bir zaman. boşluğu bir tılsımla saf bir elemente çevirdiğini kimyasal bir tepkime yarattığını sanıyorsun. kağıt yanıyor ve bir kağıt ne kadarsa o kadar kül kalıyor avucunda. her şey boş diyorsun sonra. hayır, her şey boşluk sadece.
anlam yüklemek kendini kandırmaktır, boşluğunu ertelemektir. anlamı bulmak gerekir. çünkü doğa boşluğu sevmez.