din, sorgulamadan teslimiyetten beslenir. insanın hayata bakışını zekasıyla değil, hitabet gücüyle çevresini etkilemiş ve yüzyıllar ötesinde kalmış birinin hayal gücüyle devam ettirmesini emreder. çocukken koşullandırıldığım öğretiler yüzünden sürekli cezalandırılacağıma inanır, o masumiyetle yaptığım hatalar yüzünden ateşlerde yanacağım korkusuyla ağlayarak uyuyakalırdım. en basit örnekle gidersek; bugüne kadar dinin hüküm sürdüğü hiçbir coğrafyada kadının bir gram değerli olduğunu görmedim. böylesi bir bakış açısına sahip bir sistem, yaş aldıkça, duyduğumuz kötü bir efsaneden ötesini çağrıştırmıyor.
konuyu dağıtmadan sadede gelirsek, bana göre aklı selim olan birçok birey bir yaştan sonra bu ve bunun gibi soruları sormaya başlıyor ve deizm bu sorulardan kaçış güzerhandaki ilk duraktır. insan dediğimiz şey kök salmış iyi ya da kötü her alışkanlığına tutunma eylimi gösterir. bu yüzden de ellerini birden bırakmak yerine bir ilerdeki dala tutunur. deizm tam olarak o güçsüz daldır, bir süre tutunur ve mecburen gerçeği görüp kendinizi bırakmak zorunda kalırsınız. işin özü yükselen deizm değil ateizmdir ama toplum nezdinde bizim gibi 'dinsizlerin' maruz kaldıkları düşünülürse hadi sizin güzel gönlünüz için yükselen deizm olsun.