kendini işine vermek.
inanmak, dinlere, kainata, doğa anaya inanmak.
sevmek, aşık olunca varlığının tıpkı bir lego parçası gibi ait olduğu yere oturacağı beklentisi ile sevmek, sevilmek istemek.
kibre kapılmak, etrafındaki her şeyi savuran bir rüzgar gibi savuran kibrine sarılıp, her şeyin kötülüğünü başkasında aramak.
büyüklenmek. kendini kainatın merkez noktası kabul edip, tüm uzaklıkları kendine göre adlandırmak, kendini nötr, tarafsız, objektif bulup her şeyi buna göre veya acı diye adlandırmak.
umut etmek, bir sabah başka biri olarak uyanacakmışcasına esasen ancak başka biri olduğunda gerçekleştirebileceği hayaller kurmak..