diyalektik

turuncu gemi
doğada her varlık zıddıyla vardır. sosyal bilimlerdeki kavram ve terimlerden, fizik bilimine kadar bu böyledir. hegel bu zıdların değerlendirilmesinden oluşturulan yaşam içinde kurabileceğimiz felsefeler için şöyle bir formül oluşturmuştur. ''tez, anti tez, sentez''
dünyada en çok geçerliliği olan ve gönderme yapılan diyalektikler, hegel diyalektiği, aristo mantığı ve marks'ın diyalektik metaryalizmidir.

bütün teist yapıların bile kökeni, var oluş ve ortaya çıkış hikayelerinde diyalektik vardır. kal-u bela miti buna en iyi örnektir. kal-u belada allah, meleklerine insanı yaratacağını söylediği zaman hemen allahın bir zıddı türer o da şeytandır.

diyalektik anlayış gündelik yaşamda gayet rahat hayatımıza giyebileceğimiz bir anlayıştır. gündelik kavramlarda bazen diyalektiği parçalamak gerekir.
''otorite'' kavramını ele alalım.

otorite iyi bir şey midir? kötü bir şey midir? bu otorite kavramının birey üzerinde uygulanış biçimine bağlı bir olgudur. iş yaşamında idarecileriniz pozitif bir otorite şekli sergilerse işlerin işleyişi ona göre olumlu olur. yahut siz iş yaşamınızda bir idareciyseniz göstereceğiniz kararında ve etkili otorite işlerin düzgün yürümesini sağlayacaktır. ebebeynlerinizin üzerinizde kuracağı müspet anlamdaki otorite mevzusuna girmeyeceğim. çünkü daha ülkemizde öyle bir otorite çeşidi icat edilmedi. ama biz yetişkinler olarak bir an evvel öz yaşamımızdaki olumsuzluklar için ebebeynlerimizi suçlamayı bırakıp müspet öz disiplinimizi inşaa etmemiz gerekmektedir.

diyalektik felsefe, ve hatta diyalektik bilimi de diyebiliriz kapitalist modernitenin hayatımızı kalitelileştiriyor gibi yaparak en geri dönülmez tahribatlara yol açtığı yaralara karşı da bir silahtır.
hayatın karşımıza çıkartığı kavramları kabaca ikiye ayırabiliriz. ''algılar'' ve ''olgular'' ''vahşi kapitalizm'' sözcüğü de bir algıdır işin esasında. hatta bir anlatım bozukluğudur vahşi kapitalizm, çünkü kapitalizmin vahşi olamayan bir çeşidi yoktur.
kapitalist modernitenin günümüz insanına dayattığı en sahte algı da ''30 yaşından sonra yaşlandın, necazeti yedin'' algısıdır. kendi yaşamımdan örnek vermek gerekirse olgu hiç de öyle değildir. geçen günlerde 29 yaşında bir kadın arkadaşım istanbul'da çok ünlü olan bir diyetisyene gitti. kadıncağızı görseniniz serçe parmağım zayıflığında bir şey. diyetisyen vücut yağ kitle endeksin daha bilmem neyin bilmem neyin fazla diyor. bu arkadaşım diyetisyenden çıkar çıkmaz, tam da klinik'in karşısındaki lüks spor salonuna ayda 600 yeni ytl karşılığında yazılıyor.
bu başlıktaki tüm entryleri gör