Dolmuşta değil de otobüste, üç değil de bir kız yürüdü bana zamanında. Ulan hem de yürümek değil bildiğin koşmak. Lisedeydim o zamanlar. Lise gömleğimin bir köşesine minnacık bir orak çekiç çizmiştim. Özentilik işte şimdi onu eleştirmeyi bırakın konumuz başka. Neyse, hemen hemen her gün okul çıkışı denk geliyorduk esmer bir kızla gerçi neredeyse otuz kişi demirbaşıydık aynı otobüsün. Tabi ben pek bakmıyordum bu hanıma, hem sevgilim vardı hem de kız çok ilgimi çeken bir tipi yoktu. İkimiz de okul üniformalı tiplerdik.
Bir gün baktım ki eline, tam baş parmakla işaret parmağı arasında kalan şimdilerde dövme yaptırmanın meşhur olduğu yumuşak yere bir orak çekiç çizmiş. Arka kapının orada ayakta duruyorduk kız hemen dibimdeydi otobüs de kalabalıktı. Kız ineceği yere geldiğinde benimle arka kapının önündeki demirin arasında hafif sürtünerek geçti ve basamakların sonuncusuna geldiğinde bütün otobüsün duyacağı kadar yüksek bir sesle "orak çekicine kurban olurum be" diye bağırdı. Tam otobüsten inerken "gelsene sen de bizle" dedi. Bizle demesinin sebebi yanında bir dişi arkadaşının daha olması elbette. Tabi onun konuyla ne kadar alakası var hiç bilmiyorum. Bir daha da aramızda bir şey yaşanmadı hatta bir daha hiç görmemiş olabilirim o kızı. Çok ilginçti. Kafamı sikeyim. Akbilde para olsa inmez miydim amk? Bilmiyorum belki yine de inmezdim. Ucuz olmanın güzelliğini keşfedememiştim o zamanlar.