ve o beklediğimiz gelişme yaşandı. sizi bekletmeyeyim, atakan yaklaşık 1 hafta önce şartlı denetim ile serbest bırakıldı. cezasının kalan kısmını dış dünya ile entegre şeklinde geçirecek. ama bu gelişmeden önce yaşanmış olaylar var, hikaye içinde buna ayrıntılı değineceğim.
kübra'yı evden kovar gibi yollayınca bana yine küsmüş görünüyordu. bir erkeği parmağında oynatamamak onun için acı verici olmalıydı. geçtiğimiz pazartesi iş çıkışı şarj aletimi almak hem de gün boyunca giydiğim kazaktan kurtulmak amacıyla apartmanın kapısından girdiğimde giriş kısmında kübra ve ayşe abla ile karşılaştım. ayşe abla çöp dökmek için dışarı çıkarken, işten dönen kübra ile burada karşılaşmışlar gibi bir görüntü vardı. ayşe abla gülerek beni selamlarken kübra yüzüme bile bakmadı. hatta benimle aynı kata çıkacağı halde asansöre dahi binmedi. küsmenin ötesinde farklı bir şey olmalıydı. pazar gününü şehir dışında geçirmiştim. 1,5 günü aşkın süredir görüşmüyorduk, bu süre, onlar için hayat akışını değiştirme konusunda oldukça yeterliydi. yine kim bilir ne haltlar karıştırmışlardı?
kata geldiğimde, kapılarının önüne mutlaka bakıyordum. ömer abinin ayakkabısını görünce sessiz kahkaha denebilecek büyüklükte bir gülüş belirdi yüzümde. acaba ayşe abla geri mi çağırmıştı bu uyumsuz afrikalı kendi mi gelmişti henüz bilemiyordum. ayakkabılarımı merdiven boşluğunda silerken, ayşe abla kata yalnız çıktı. kübra'nın asansöre binmeme nedeni buydu sanırım, anlaşılan bu gece eve gelmeyecekti. benim o an aklımdan geçen bunun babasına bir tepki olduğu yönündeydi.
yemeğe gidip geldim. birkaç arkadaşımı aradım, ancak hiçbiri müsait değildi. eve dönüp bir şeyler yazmak en iyisiydi. eve gelip duş aldım. ayşe abla ile ömer abi yine tartışıyorlardı. duş sesinden ne dediklerini anlamıyordum. konunun kübra ile ilgili olduğunu anlamamak için bir salak olmak lazım. saat 21:00 civarıydı. kapım yumruklanmaya başladı. kapıyı açtım, ömer abi karşımda...
o kadar özürler dileyerek, helallik isteyerek gittin be öküz adam. bir selam ver, gönlümü al.
-burada değil mi kübra?
-hayır ömer abi, burada değil
-çekil çekil, kimi kandırıyorsun?
diyerek daldı evime, oturma odama kısaca kapıdan bir göz attı, hızlı adımlarla yatak odasına yürüdü. kapının ardına dahi baktı. koridora çıkıp tuvalete de baktı :)) bu ankara şempanzesine sınırlarını öğretmek farz olmuştu. zaten elimde olan cep telefonunu kamera moduna alarak onun hareketlerini çekmeye başladım. bu 5-10 saniye sürdü.
o "yok burada" diye böğürürken bir anda beni gördü. "neyimi çekiyon" dedi.
- bak ömer abi, dedim. "abi diyorsam o benim aldığım aile eğitiminden, yoksa hak ettiğinden değil. burası dingonun ahırı da değil. kafan estiği zaman kapıma dayanıp beni itekleyerek evime dalamazsın. özel hayat denilen bir şey var. şu elimdeki görüntü, haneye tecavüzden sana damı boylatır. seni ilk ve son kez uyarıyorum, bir daha bana hak ettiğim saygıyı göstermezsen, karşılığına katlanırsın, şimdi çık dışarıya kafamı attırma benim."
o son bölümde sesim öyle bir yükselmişti ki, adamın rengi attı. kapıdan çıktı, ayakkabısını giydi. arkasından kapıyı öyle bir çarptım ki, bütün apartmanda sesi yankılanmış olmalı.
ayşe ablanın vereceği tepkiyi merak ettiğimden tuvalete doğru gittim, ömer abi kendi salonuna girdiğinde ayşe abla'dan da fırçayı yedi.
"şu dünyada at siki kadar ağırlığın yok, kime bu havalar hiç anlamıyorum. adam devlet memuru salak, attırır içeriye görürsün ebenin amını"
diyordu. ömer abi de "delirtme beni söyle bu kız nerede" diye bağırıp duruyordu. 20 yıl karını ve kızını el kapısına muhtaç et, metreslik yapmalarına sebep ol, sonra namus abidesi ol. anadolu'da bu işler gerçekten çok kolay.
ertesi gün işten geri dönerken köşedeki pet shop'un orada büyük buluşma gerçekleşti. karşımdan gelen atakan'dı. bizim apartmandan geliyordu. keşke yarım saat önce gelseydim, evde neler oldu kim bilir? selamlaşma mesafesine gelince atakan'daki tepkiyi tam dikkat gözlemlemeye başladım. sonuçta şu ana kadar atakan'ın içeriden çıktığını dahi bilmiyordum. yaklaşıp ağzımın ortasına bir tane bile patlatabilirdi. ilk hamleyi onun yapmasını bekledim. yüzünde bir gülümseme belirdi. selam verdi
-selamün aleyküm hocam.
-aleyküm selam atakan.
üniversitede çalıştığımı biliyordu, anlaşılan beni hoca sanıyordu.
-hocam sen var ya adamsın adam. adamın dibisin. dedi.
-eyvallah birader, teşekkür ederim, bilmukabele, dedim.
durmadı geçti gitti. bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü acaba? aslında kübra'nın dün gece nerede kaldığı belliydi. ömer abi'nin zaten bilmediği bariz de, ayşe abla bunu biliyor muydu bilmiyorum. ömer abi'nin gelişi, atakan'ın çıkışına karşı bir ayşe abla hamlesi gibi görünüyordu. peki atakan'ın çıkması ile yeniden zenginliğe kavuşabilecek ayşe abla neden bunu elinin tersiyle itip, ömer abi'nin emekli maaşına talim etmeyi göze alınıyordu, anlamadıysanız anlatayım.
atakan içeri girmeden önce zaten kübra-atakan ilişkisi ortalığa saçılmıştı. anladığım şu ki, atakan içeride kaldığı dört aya yakın süre, ayşe abla ile en ufak temas kurmamıştı. ben kübra'nın atakan'a yardım ettiğini ayşe abla'ya duyurduğumda, o artık şuna emindi. kübra ile atakan ne yapıp edecekler, kendilerine içinde ayşe abla'nın olmadığı yeni bir hayat çizeceklerdi. ayşe abla belki yorulmuş belki de güzellik çağları geçtikçe kendine olan güveni azalmıştı. artık incik boncukla, emekli maaşıyla kendi yağlarında kavrulabileceklerine inanıyordu. tek istediği hayatta yalnız kalmamaktı o kadar.
eve geldiğimde ömer abi'nin evde olmadığını gördüm. belki de ayşe abla konuşmak için ömer abi'nin yokluğunda atakan'ı özellikle çağırmıştı. bilemiyorum. ayşe abla mı övdü yoksa kübra mı ondan faydalanmadığımı söyledi bilmiyorum. büyük ihtimalle ikisi de olmuştu. böylece daha cumartesi akşamı kübra'nın şirinliğine yenilmemekle ne kadar büyük bir doğru yaptığımı bir kez daha anladım. ondan faydalanmadığımı anlatan çok tabii bir şekilde tersi durumu da rahatlıkla anlatırdı. ben olası ömer abi, atakan karşılaşmasını kaçırmamamış olduğuma seviniyordum.
bakalım ortalık iyice karışacak mıydı?