http://www.abcgazetesi.com/1-iktidar-3-bela-2-tuzak-8198yy.htm
İlgili yazıdan bir bölüm
FETÖ AKP'den önce devlete sızmış, fakat AKP ile birlikte devlete yerleşmiştir. AKP iktidar olabilmek için FETÖ'cülere dayanmış, cumhuriyet kurumlarını tasfiye edebilmek için FETÖ'nün operasyonlarına siyasal destek vermiştir. AKP, FETÖ'nün Türk Ordusu'na yaptığı büyük kumpasın siyasal savcılığını yapmıştır. Erdoğan'ın ifadesiyle 10 yıl boyunca ne istedilerse vermişlerdir: Bakanlıkları, içişlerini, dışişlerini, genel müdürlükleri, emniyeti, eğitimi, üniversiteleri, diyaneti, her yeri…
AKP'nin desteklediği o operasyonlar sonunda FETÖcülerin TSK içinde en yukarılara kadar önü açılmış ve en sonunda 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulunabilmişlerdir. Dolayısıyla, doğru, AKP güç mücadelesi nedeniyle 15 Temmuz'un hedefi olmuştur ama aynı zamanda 15 Temmuz'un siyasal sorumlusudur!
Fakat AKP o siyasal sorumluluğu “kandırıldık” diyerek üzerinden atmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu!
2) Türkiye için ikinci “bela” PKK'dir.
AKP'den önceki iktidar döneminde başlayan süreçle PKK operasyon yapamaz duruma itilmişti. AKP ise ABD'nin Büyük Ortadoğu Projesi'nin eş başkanlığı gereği PKK'yle “Kürt Açılımı” başlattı, siyasal iş birliği ve ortaklık yaptı!
AKP-PKK siyasal ortaklığının olduğu bu süreçte PKK yeniden yapılandı, güç kazandı, şehirlerde silah yığdı! Dahası AKP'nin siyasal savcılık yaptığı FETÖ'nün Türk Ordusu'na Ergenekon operasyonlarında PKK tanık yapıldı!
Özetle AKP-PKK-FETÖ ortaklığı ile “ulusalcı dalga aşıldı”, “milliyetçilik ayaklar altına alındı”, ABD ve NATO'ya mesafeli Türk subayları TSK'den tasfiye edildi, cumhuriyet kurumları yıkıldı…
AKP ise bu ortaklığının siyasal sorumluluğunu yerine getirmek yerine “aldatıldık” deyip sorumluluktan sıyrılmaya çalıştı, kısmen bunda başarılı da oldu!
3) Türkiye için şu andaki üçüncü “bela” ise Rıza Zarrab'dır!
Zarrab, AKP yöneticileriyle girdiği ak'çeli ilişkiler nedeniyle ABD'nin elinde Türkiye'ye karşı bir koza dönüşmüştür! Fakat bunun sorumlusu AKP'dir!
Yıllardır İran'la yapılan “petrol ve doğal gazın karşılığını malla ödeme” yerine Zarrab üzerinden altın ve nakit ödemesine geçilmiş ve fakat İran'ın parası çalınmıştır! Öyle ki İran yönetimi Zarrab'ın patronu Babek Zencani'ye idam cezası vermiş ve idamı kaldırmanın şartını da Zarrab'ın çalınan paraları geri getirmesine bağlamıştır.
Parayı rüşvetle dağıtan Zarrab ise İran'ın kendisini öldüreceğini düşündüğü için, AKP hükümetine de güvenememiş ve çareyi FBI'yla anlaşarak ABD'ye sığınmakta görmüştür.
AKP hükümeti ise duruşmalar başlayana kadar ABD'yle pazarlık yapmayı sürdürmüş, Zarrab'ın ABD'li avukatlarıyla İstanbul'da görüşmüş, hatta duruşmalar başlamadan hemen önce ABD'ye üst üste iki kez nota bile vermiştir!
Dolayısıyla mesele sunulduğu gibi kabaca İran'a ambargoyu delme meselesi değildir. ABD AKP-Zarrab ilişkisiyle bir açık yakalamış, şimdi o açığı siyasal bir şantaj olarak kullanmaktadır.
ABD'ye bu kozu veren kimdir? Zarrab'ı Türkiye'nin başına bela eden kimdir? AKP hükümetidir!
Oysa AKP hükümeti bu konuda da siyasal sorumluluğu üzerinde atmakta, dahası “batı karşıtlığı” rüzgârı ile durumu fırsata çevirip baskın erken seçime hazırlanmaktadır!