hayallerden uyanmak

ontolojik sancilarimin merhemi
Hızla giden, kapısı açık arabadan düşmek gibi. gerçekler birer birer  üstüne yığılıverir..  omuzlarının arasından alıp götürürler insanı. sonrası, bedeninde kocaman bir çatlak.. kızgın bir buhar fışkırır dışarı. ruhun içinde yanan ateşin ortaya çıkışı.. hislerin alevli varlığını taşıyamaz toprak beden. hislerin gerçekliğinden , somut dünyanın içine düşen bir gök taşı gibi parçalanır ruhun kabuğu. o yanan beyaz alev, kararır.. tüm öfkesini anlatır, kararmış yüzü ve kızgın buharıyla..


hayaller alemi sınırların ortadan kalktığı, insanın aklını ve hislerini bağlayan tüm zincirlerin koptuğu, özgürlüğün tüm yönleri ile yaşandığı belki vaad edilmiş belki de korunmuş bölge. ruhun derinliklerinde kendine kendine yer bulan, tutkuların sanatçı yönünün aklın mühendisliği ile yaratıldığı evren. nedenleri tutkular, nasılları akıl belirler. ikisinin birlikteliğinin ürünü sınırsız alem. tutkuların her zerresi birer tuğla ise akıl da çimentodur. düşünelim; hayaller aleminde bir dünya inşa ettiğimizi, kabuğu ve atmosferini akıl tutacak ayakta.. hür akıl! tamamen bağımsız. yaşam devam edecektir bu dünyada ta ki akıl somut alemlerin sınırlarına çarpana kadar. bundan sonra esiri olur akıl, somut değerlerin kalıplarının. zincirler vurulur ona, kopartılır hayallerin aleminden. kaybedildiği vakit tutkuları bir arada tutan unsur, yıkım başlar. hızlı bir yıkım, aninden çöker insanın üzerine. somutluğun pençesine düşen her tutku olur kızgın bir alev topu, yakar az önce içinden çıktığı ruhu. hisler saf ateş gibi kavurur kızgın alevleri ve buharıyla ortalığı..
bu başlıktaki tüm entryleri gör