kuzenle birlikte sık sık sinemaya gideriz. bir gün yine karar verdik, gidiyoruz film izlemeye. normalde filmi izlemeden önce yönetmeninden oyuncusuna kadar tüm detayları öğrenir, değerlendirir öyle gideriz. o gün bi değişiklik yapıp, doğaçlama takılalım dedik. ama inanılmaz film izleyesimiz var. neyse gittik sinemaya. baktık şöyle bi, vampirli bir film. isme aşinayız ama serinin ilk filmini ikimiz de izlemiş değiliz. afişinde de gözleri kırmızılı vampirler görünce bi çekici geldi. film seçildi, çerezler, içecekler alındı. iq'ler 1500. film sonunda eleştirmenliğe kendini adamış kırk yıllık eleştirmen edasıyla filme bok atmaya hazırız. her neyse. reklam faslı geçti, film başladı. ilk on beş dakika durgun, ufaktan sıkılmalar başladı. ilk yarım saat durgun, sıkılmalar yerini darlanmalara bıraktı. aksiyon bekliyoruz. kurt gelsin, vampir gelsin. yesinler birbirlerini. kaos istiyoruz. biz istedikçe film daha da sakinleşti, romantizme bağladı. kuzenle arada birbirimize bakıp, birbirimizden tiksiniyoruz. kırk beşinci dakikası doldu ve patlama noktası: ikimiz de dayanamayıp koşarak uzaklaştık oradan. hem de arkamıza bile bakmadan. en ufak bir tereddüt yok. adeta şener şen'in topuklaması gibi vura vura kaçıyoruz oradan. attık kendimizi dışarı. avrupa yakası dizisinde ata demirer'in söylediği "allah belanı versin sertaç" repliğini söylüyoruz birbirimize kızarak. "bir daha araştırmadan filme girmek yok." filmin adı tahmin edebileceğiniz üzere; alacakaranlık: yeni ay. yeni ay'ı batsın.