güzel bir yelda karataş şiiridir;
yağmalanmış ol tarihin
lanetli anne sütü
becerilmekten yorgun tenlerin
o yasaklı sevdası;
hiç tanımamış ki aşkı
bin isim aramış anası ona
bin güzellik biçip durduğu
bu dayanılmaz
rüzgarına
asyadan gelip avrupaya dil çıkaran
ağırbaşlı çocuk değil ki o felsefe okusun
yunus gibi yare yare içinden geçeni
gören görmüş
kendi kör
şiire benzer en çok kocaman gözleri
kuşkusuz hüzünlü
şemsin en parlak anı o
bir utanmaz ermiş bu yüzden ama
erenleri reddeder
istanbul bir masal diyorlar,
yalandır zinhar
masallar büyümez ki çocuklarla
masallar çocuk kalır
oysa bin kez ihanete uğramış
nüfus kağıdı tarihten dönen
çok babalı bu çocuk
bir garip annenin kızıdır
dokunuldukça teni acır
vahşi büyüdü üstünden geçen tramvay dizelerinden
korkulu artık
şairlere bile utanarak yaklaşır
geceyi koyununda değil içinde taşır
masal yazdırır tarihe
saçlarını kesip kesip
dilek tutan bir deli
acımasız gerçeğiyle
kimsesiz kalmış.
deniz kokusuna dondurma yalayan
pembe dudaklı
dile düşkün bu edepsiz
istanbul,
demek istediğim kısaca şudur;
istanbul, bir dişi orospudur
beyoğlu altın dişi...
diyorum ki
itirazı olan varsa
bu çocuğun babası olmalıdır...