kanal istanbul

turuncu gemi
bu işin nasıl büyük çevre felaketlerine yol açacağına dair zaten saygın bilim adamları yazıp duruyor. meşhur beklenen deprem riski ile alakalı da nitelikli ve cesur bilim adamları söyleyeceklerini söylüyorlar. halkın oyuyla seçilmiş belediye başbakanı da şimdilik iyi bir muhalif seyir izliyor.
fakat ben bugün işin daha çok sosyolojik şehircilik kısmına bakmak istiyorum.

40 yıldır bütün iktidarların düşündüğü gündüz rüyasıdır istanbul'a vize koymak. böyle mucize görülen bir formülde 3 gram ske sürülecek çözüm olsa yaparlardı şimdiye kadar. böyle bir uygulama zaten seyahat özgürlüğünü kökünden baltalayacak faşist bir uygulama olurdu.
bunun yerine büyük şehirlerde yaşayan yoksul ve işsiz halkların bir şekilde teşviklerle memleketlerine dönmesini sağlamak daha akla uygun bir siyaset olurdu. yapmadılar.
bunun yerine şehirlerde 10 yıl öncesine kadar dutluk olan, ve hep de dutluk olması gereken yerleri rantsal cazibe merkezi haline dönüştürdüler. bu rantsal cazibe merkezlerinden yiyen yedi doymadı, yiyen yedi doymadı. 3. köprüsü, 3. havabilmemnesi ucubeliği de bunun üstüne cabası.

bence bütün istanbul şehircilik politikası bu 20 milyonluk kenti ne yaparız da biraz azaltırız üzerine kurulmalıdır. gerçi artık bu bahsettiğim rantsal dönüşümlerden dolayı iş işten geçti. şimdi bir de üstüne bu projeler gelirse kentin nüfusu 30 milyona çıkar.
söyleyin yapmasınlar.
bu başlıktaki tüm entryleri gör